\id MAT - Turkish New Testament \h MATTA \toc1 MATTA \toc2 MATTA \toc3 MATTA \mt1 MATTA \c 1 \p \v 1 Avraham oğlu, David oğlu Yeşua Mesih’in soyağacı kitabıdır. \p \v 2 Avraham İshak’ın babasıydı, İshak Yakov’un babasıydı, Yakov Yahuda ve kardeşlerinin babasıydı, \v 3 Yahuda Tamar’dan doğan Peres’le Zerah’ın babasıydı, Peres Hetsron’un babasıydı. Hetsron Ram’ın babasıydı, \v 4 Ram Amminadav’ın babasıydı, Amminadav Nahşon’un babasıydı, Nahşon Salmon’un babasıydı, \v 5 Salmon, Rahav’dan doğan Boaz’ın babasıydı. Boaz, Rut’tan doğan Ovet’in babasıydı. Ovet Yişay’ın babasıydı. \v 6 Yişay Kral David’in babasıydı. David, Uriya’nın karısından doğan Solomon’un babasıydı. \v 7 Solomon Rehovam’ın babasıydı. Rehovam Aviya’nın babasıydı. Aviya Asa’nın babasıydı. \v 8 Asa Yehoşafat’ın babasıydı. Yehoşafat Yoram’ın babasıydı. Yoram Uzziya’nın babasıydı. \v 9 Uzziya Yotam’ın babasıydı. Yotam Ahaz’ın babasıydı. Ahaz Hizkiya’nın babasıydı. \v 10 Hizkiya Manaşşe’nin babasıydı. Manaşşe Amon’un babasıydı. Amon Yoşiya’nın babasıydı. \v 11 Yoşiya, Babil sürgünü sırasında doğan Yehoyakin ve kardeşlerinin babasıydı. \p \v 12 Yehoyakin, Babil sürgününden sonra doğan Şealtiel’in babasıydı. Şealtiel Zerubbabil’in babasıydı. \v 13 Zerubbabil Avihut’un babasıydı. Avihut Elyakim’in babasıydı. Elyakim Azor’un babasıydı. \v 14 Azor Sadok’un babasıydı. Sadok Ahim’in babasıydı. Ahim Elihut’un babasıydı. \v 15 Elihut Eleazar’ın babasıydı. Eleazar Mattan’ın babasıydı, Mattan Yakov’un babasıydı, \v 16 Yakov Mariyam’ın kocası olan Yosef’in babasıydı. Mariyam’dan Mesih denilen Yeşua doğdu. \p \v 17 Böylece Avraham’dan David’a kadar toplam on dört kuşak, David’den Babil’e sürgüne kadar on dört kuşak, Babil’e sürgünden Mesih’e kadar on dört kuşaktır. \p \v 18 Şimdi Yeşua Mesih’in doğumu böyleydi: Annesi Mariyam, Yosef’e nişanlandıktan sonra, onlar henüz bir araya gelmeden önce, Mariyam’ın Kutsal Ruh’tan gebe olduğu ortaya çıktı. \v 19 Nişanlısı Yosef, doğru biri olduğundan ve onu halkın önünde utandırmak istemediğinden, ondan gizlice ayrılmak niyetindeydi. \v 20 Ama o bu şeyler hakkında düşünürken, işte, Efendi’nin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: “David oğlu Yosef, Mariyam’ı kendine eş olarak almaktan korkma, çünkü onda oluşan Kutsal Ruh’tandır. \v 21 O, bir oğul doğuracak ve adını Yeşua koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından kurtaracak olan O'dur.” \p \v 22 Şimdi bütün bu olanlar, Efendi’nin peygamber aracılığıyla söylediği şu söz yerine gelsin diye oldu: \q1 \v 23 “İşte, bir bakire gebe kalıp bir oğul doğuracak. \q1 Adını İmmanuel koyacaklar,” \q2 Bu da, “Tanrı bizimledir” diye çevirilir. \p \v 24 Yosef uykusundan kalktı, Efendi’nin meleğinin kendisine buyurduğu gibi yaptı ve Mariyam’ı kendine eş olarak aldı. \v 25 Ancak Yosef, ilk oğlunu doğurana dek Mariyam’a dokunmadı ve O'na Yeşua adını verdi. \c 2 \p \v 1 Yeşua, Kral Hirodes’in günlerinde Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde doğduğunda, işte, doğudan yıldızbilimciler Yeruşalem’e gelip şöyle dediler: \p \v 2 “Yahudilerin Kralı olarak doğan O nerede? Çünkü doğuda O’nun yıldızını gördük ve O’na tapınmaya geldik.” \v 3 Kral Hirodes bunu duyunca kendisi de bütün Yeruşalem halkı da rahatsız oldu. \v 4 Halkın bütün başkâhinlerini ve yazıcılarını bir araya toplayarak onlara Mesih’in nerede doğacağını sordu. \v 5 Ona, “Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde” dediler. “Çünkü peygamber aracılığıyla bu yazılmıştır: \p \v 6 ‘Ey Beytlehem, Yahuda diyarı, \p Yahuda beyleri arasında hiç de en önemsizi değilsin! Çünkü halkım İsrael’i güdecek önder senden çıkacak.’” \p \v 7 Sonra Hirodes gizlice yıldızbilimcileri çağırıp onlardan yıldızın tam olarak ne zaman göründüğünü öğrendi. \v 8 Onları Beytlehem’e gönderip, “Gidin ve çocuğu dikkatlice arayın” dedi. “Onu bulduğunuz zaman bana haber verin ki ben de gelip O’na tapınayım.” \v 9 Yıldızbilimciler kralı dinledikten sonra kendi yollarına gittiler. İşte, doğuda gördükleri yıldız, çocuğun bulunduğu yerin üzerinde durana dek önlerinden gitti. \v 10 Yıldızı gördüklerinde olağanüstü bir sevinçle doldular. \v 11 Eve girdiler ve çocuğu annesi Mariyam’la gördüler. Yere kapanıp O’na tapındılar. Hazinelerini açıp O’na hediye olarak altın, günnük ve mür sundular. \v 12 Bir rüyada Hirodes’in yanına dönmemeleri için uyarılınca ülkelerine başka bir yoldan gittiler. \p \v 13 Onlar ayrıldıktan sonra, işte, Efendi’nin bir meleği rüyada Yosef’e görünerek şöyle dedi: “Kalk, çocukla annesini al, Mısır’a kaç ve ben sana söyleyinceye dek orada kal. Çünkü Hirodes öldürmek için çocuğu arayacak.” \p \v 14 Bunun üzerine Yosef kalktı. Çocukla annesini alıp geceleyin Mısır’a gitti, \p \v 15 Hirodes’in ölümüne dek orada kaldı. Bu, Efendi’nin peygamber aracılığıyla bildirdiği şu söz yerine gelsin diye oldu: \p “Oğlumu Mısır’dan çağırdım.” \p \v 16 O zaman Hirodes, yıldızbilimcilerin kendisini kandırdığını görünce çok öfkelendi. Onlardan öğrendiği zamanı göz önünde bulundurarak Beytlehem ve bütün yöresinde bulunan iki ve iki yaşından küçük erkek çocukların hepsini öldürttü. \v 17 O zaman Peygamber Yeremya tarafından bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu: \q1 \v 18 “Rama’da bir ses duyuldu, \q2 Ağıt, ağlayış ve büyük yas, \q1 Rahel çocukları için ağlıyor; \q2 Avutulmak istemiyor, \q2 Çünkü onlar yok artık!” \p \v 19 Hirodes öldükten sonra, işte, Efendi’nin bir meleği, Mısır’da Yosef’e rüyada görünerek şöyle dedi: \v 20 “Kalk, çocuğu ve annesini al ve İsrael diyarına geri dön. Çünkü çocuğun yaşamını isteyenler öldü.” \p \v 21 Yosef kalktı, çocukla annesini alıp İsrael diyarına geldi. \p \v 22 Ama Arhelas’ın, babası Hirodes’in yerine Yahudiye’de hüküm sürdüğünü duyunca oraya gitmekten korktu. Bir rüyada uyarılması üzerine Galile bölgesine çekildi. \v 23 Orada Nasıra adlı kentte yaşadı. Bu, peygamberler aracılığıyla bildirilen, “O’na Nasıralı denecektir” sözü yerine gelsin diye oldu. \c 3 \p \v 1 O günlerde Vaftizci Yuhanna Yahudiye Çölü’ne gelerek şu çağrıda bulundu: \v 2 “Tövbe edin, çünkü Göğün Krallığı yakındır!” \p \v 3 Çünkü Peygamber Yeşaya aracılığıyla sözü edilen kişi budur ve şöyle demişti: \q1 “Çölde yükselen ses, ‘Efendi’nin yolunu hazırlayın! \q2 Geçecek olduğu patikaları düzleyin’ diyor.” \p \v 4 Yuhanna’nın deve tüyünden yapılmış giysisi ve belinde deri bir kuşağı vardı. Yiyeceği çekirge ve yaban balıydı. \v 5 O zaman Yeruşalem, bütün Yahudiye ve Yarden yöresinin halkı ona çıkıyordu. \v 6 Halk günahlarını itiraf ederek onun tarafından Yarden'de vaftiz ediliyordu. \p \v 7 Ama Yuhanna, birçok Ferisi’yle Saduki’nin vaftiz için geldiklerini görünce onlara şöyle dedi: “Ey engerekler soyu! Gelecek gazaptan kaçmanız için sizi kim uyardı? \v 8 Bu nedenle tövbeye layık meyveler verin! \v 9 Kendi kendinize, ‘Biz Avraham’ın çocuklarıyız’ diye düşünmeyin. Size şunu söyleyeyim: Tanrı, Avraham’a şu taşlardan da çocuk yetiştirebilir. \v 10 Şimdiden balta ağaçların köküne dayanmış durumda. Bu nedenle iyi meyve vermeyen her ağaç kesilir ve ateşe atılır. \p \v 11 “Gerçi ben sizi tövbe için suyla vaftiz ediyorum, ama benden sonra gelen benden daha güçlüdür. Ben O’nun çarıklarını taşımaya layık değilim. O sizi Kutsal Ruh’la ve ateşle vaftiz edecek. \v 12 Yabası elindedir. Harman yerini iyice temizleyip buğdayını ambarda toplayacak, samanı ise sönmez ateşte yakacaktır.” \p \v 13 O zaman Yeşua, Yuhanna tarafından vaftiz edilmek üzere Galile’den Yarden'e, Yuhanna'nın yanına geldi. \v 14 Ama Yuhanna, “Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana geliyorsun?” diyerek O’na engel olmak istedi. \p \v 15 Ama Yeşua ona şöyle yanıt verdi: \wj “Şimdi buna razı ol! Çünkü her doğruluğu bu şekilde yerine getirmek uygun olanıdır.”\wj* O zaman Yuhanna O'na razı oldu. \p \v 16 Yeşua vaftiz olur olmaz sudan çıktı. İşte, o sırada gökler O'na açıldı. Yeşua, Tanrı’nın Ruhu’nun bir güvercin gibi inip üzerine geldiğini gördü. \v 17 Göklerden gelen bir ses, “İşte, kendisinden hoşnut olduğum sevgili Oğlum budur” dedi. \c 4 \p \v 1 O zaman Yeşua, İblis tarafından denenmek üzere Ruh tarafından çöle götürüldü. \v 2 Kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı. \v 3 Ayartıcı gelip O’na, “Eğer Tanrı’nın Oğlu’ysan, şu taşlara ekmek olmasını buyur” dedi. \p \v 4 Yeşua ona şöyle yanıt verdi: \wj “‘İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, ama Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar’ diye yazılmıştır.”\wj* \p \v 5 Sonra İblis O’nu kutsal kente götürdü. O’nu tapınağın tepesine koyup, \v 6 “Eğer sen Tanrı’nın Oğlu’ysan, kendini aşağı at” dedi, “Çünkü şöyle yazılmıştır: \q1 ‘Tanrı senin için meleklerine buyruk verecek.’ \q1 ‘Ayağın bir taşa çarpmasın diye \q2 Seni elleri üzerinde taşıyacaklar.’” \p \v 7 Yeşua İblis’e şöyle dedi: \wj “Yine, ‘Tanrın Efendi’yi denemeyeceksin’ diye yazılmıştır.”\wj* \p \v 8 Yine İblis O’nu çok yüksek bir dağa götürdü. O’na dünyanın bütün krallıklarını ve görkemini gösterdi. \v 9 “Eğer yere kapanıp bana taparsan, bunların hepsini sana vereceğim” dedi. \p \v 10 Sonra Yeşua ona, \wj “Çekil Şeytan! Çünkü; ‘Tanrın Efendi’ye tapınacaksın ve yalnız O’na hizmet edeceksin’ diye yazılmıştır.”\wj* \p \v 11 Sonra İblis Yeşua’yı bırakıp gitti, melekler gelip O’na hizmet ettiler. \p \v 12 Yeşua, Yuhanna’nın teslim edildiğini duyunca Galile’ye çekildi. \p \v 13 Nasıra’dan ayrılıp Zevulun ve Naftali yöresinde, Galile Gölü kıyısındaki Kefarnahum’da yaşadı. \v 14 Bu, Peygamber Yeşaya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: \q1 \v 15 “Zevulun ve Naftali diyarı, \q2 Yarden'in ötesinde, denize doğru, \q2 Ulusların Galilesi, \q1 \v 16 karanlıkta oturan halk büyük bir ışık gördü. \q2 Ölümün gölgelediği diyarda yaşayanlara \q2 Işık doğdu.” \p \v 17 O zamandan itibaren Yeşua şu çağrıda bulunmaya başladı: \wj “Tövbe edin! Çünkü Göğün Krallığı yakındır.”\wj* \p \v 18 Yeşua, Galile Gölü kıyısında yürürken iki kardeşi gördü; Petrus denilen Simon ve kardeşi Andreas denize ağ atıyordu; çünkü onlar balıkçıydı. \v 19 Onlara, \wj “Ardımdan gelin, sizi insan tutan balıkçılar yapacağım”\wj* dedi. \p \v 20 Hemen ağlarını bırakıp O’nun ardından gittiler. \v 21 Oradan giderken, diğer iki kardeşi, Zebedi’nin oğulları Yakov ve kardeşi Yuhanna’yı gördü. Babaları Zebedi’yle birlikte teknede ağlarını onarıyorlardı. Onları çağırdı. \p \v 22 Onlar hemen tekneyi ve babalarını bırakıp Yeşua’nın ardından gittiler. \p \v 23 Yeşua, havralarda öğreterek, krallığın Müjdesi’ni duyurarak, halk arasındaki her hastalığı, her illeti iyileştirerek bütün Galile’yi dolaştı. \v 24 O’nunla ilgili haber bütün Suriye’ye yayıldı. Türlü hastalıklara yakalanmış bütün hastaları, eziyet çekenleri, iblise tutulmuş olanları, saralıları, felçlileri O’na getirdiler; onları iyileştirdi. \v 25 Galile, Dekapolis, Yeruşalem, Yahudiye ve Yarden'in ötesinden gelen büyük kalabalıklar O’nu izliyordu. \c 5 \p \v 1 Yeşua kalabalıkları görünce dağa çıktı. Oturunca öğrencileri yanına geldi. \v 2 Ağzını açıp onlara öğretip dedi: \v 3 \wj “Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü Cennetin Krallığı onlarındır.\wj* \v 4 \wj Ne mutlu yas tutanlara, Çünkü onlar teselli edilecekler.\wj* \v 5 \wj Ne mutlu yumuşak huylulara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar.\wj* \p \v 6 \wj Ne mutlu doğruluk için acıkıp susayanlara!\wj* \p \wj Çünkü onlar doyurulacaklar.\wj* \p \v 7 \wj Ne mutlu merhametli olanlara!\wj* \p \wj Çünkü onlar merhamete kavuşacaklar.\wj* \p \v 8 \wj Ne mutlu yüreği temiz olanlara! Çünkü onlar Tanrı’yı görecekler.\wj* \p \v 9 \wj Ne mutlu barış yapıcılarına!\wj* \p \wj Çünkü onlara Tanrı’nın çocukları denilecek.\wj* \p \v 10 \wj Ne mutlu doğruluk uğruna zulme uğrayanlara, Çünkü Cennetin Krallığı onlarındır.\wj* \p \v 11 \wj Benim uğruma insanlar size sövüp zulmettiğinde, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söylediklerinde ne mutlu size.\wj* \v 12 \wj Sevinin, fazlasıyla sevinç duyun! Çünkü gökteki ödülünüz büyüktür. Sizden önceki peygamberlere de böyle zulmettiler.\wj* \p \v 13 \wj Yeryüzünün tuzu sizsiniz. Ama tuz tadını yitirirse, onu neyle tuzlayacaksınız? Artık dışarı atılıp insanların ayakları altında çiğnenmekten başka hiçbir işe yaramaz.\wj* \p \v 14 \wj Dünyanın ışığı sizsiniz. Tepede bulunan kent gizlenemez.\wj* \v 15 \wj Kandili yakıp tahıl ölçeğinin altına koyarmı sınız? Tersine, kandilliğe koyulur ve böylece evde bulunan herkese parlar.\wj* \v 16 \wj Işığınız insanların önünde öyle parlasın ki, iyi işlerinizi görüp gökteki Babanız’ı yüceltsinler.\wj* \p \v 17 \wj Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini yıkmak için geldiğimi sanmayın. Ben yıkmaya değil, tamamlamaya geldim.\wj* \v 18 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök geçip gitmeden, her şey yerine gelmeden, Kutsal Yasa’dan küçücük bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacaktır.\wj* \v 19 \wj Bu nedenle, kim bu en küçük buyruklardan birini çiğner ve başkalarına bunu yapmayı öğretirse, Göğün Krallığı'nda en küçük olarak anılacak ama bu buyrukları kim yerine getirir ve öğretirse, Göğün Krallığı'nda büyük olarak anılacak.\wj* \v 20 \wj Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz yazıcılarınkini ve Ferisiler’inkini geçmezse, Cennetin Krallığı'na hiç giremeyeceksiniz!\wj* \p \v 21 \wj Eskiden olanlara, ‘Öldürmeyeceksin, adam öldüren yargılanacak’ dendiğini duydunuz.\wj* \v 22 \wj Ama ben size diyorum ki, kardeşine nedensiz yere öfkelenen herkes yargılanacaktır. Kim kardeşine boş kafa derse, Kurul’da yargılanacaktır. Kim ahmak derse cehennem ateşiyle karşı karşıya kalacaktır.\wj* \p \v 23 \wj Bu nedenle sunakta adak sunarken kardeşinin sana karşı bir şeyi olduğunu hatırlarsan,\wj* \v 24 \wj adağını orada sunağın önünde bırak ve git. Önce kardeşinle barış, sonra gel adağını sun.\wj* \v 25 \wj Davacınla daha yoldayken hemen anlaş. Yoksa davacı seni yargıca teslim eder, yargıç da gardiyana teslim eder; ve zindana atılırsın.\wj* \v 26 \wj Sana doğrusunu söyleyeyim, borcunun son kuruşunu ödeyene kadar oradan hiç çıkamazsın.\wj* \p \v 27 \wj ‘Zina etmeyeceksin’ dendiğini duydunuz.\wj* \v 28 \wj Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, onunla zaten yüreğinde zina etmiş olur.\wj* \v 29 \wj Eğer sağ gözün tökezlemene neden oluyorsa, onu çıkar ve kendinden at. Çünkü senin bir azanın yok olması, bütün bedenin cehenneme atılmasından iyidir.\wj* \v 30 \wj Sağ elin tökezlemene neden oluyorsa, onu kes ve kendinden at. Çünkü bütün bedeninin cehenneme atılmasındansa, senin bir azanın yok olması daha iyidir.\wj* \p \v 31 \wj Ayrıca, ‘Kim karısını boşarsa, ona boşanma belgesi versin’ denilmiştir.\wj* \p \v 32 \wj Ama ben size diyorum ki, kim karısını zina dışında bir nedenle boşarsa, onu zinacı eder; kim boşanmış kadınla evlenirse, zina eder.\wj* \p \v 33 \wj Yine eskiden olanlara, ‘Yalan yere ant içmeyeceksin, ama Efendi’nin önünde içtiğin antları yerine getireceksin’ dendiğini duydunuz,\wj* \v 34 \wj ama ben size diyorum ki, hiç ant içmeyin: Ne gök üzerine, çünkü orası Tanrı’nın tahtıdır;\wj* \v 35 \wj ne de yer üzerine, çünkü orası Tanrı’nın ayaklarının taburesidir; ne de Yeruşalem üzerine, çünkü orası Büyük Kral’ın kentidir.\wj* \v 36 \wj Başınızın üzerine de ant içmeyeceksiniz, çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz.\wj* \v 37 \wj ‘Evet’iniz ‘evet’ ve ‘hayır’ınız ‘hayır’ olsun. Bunlardan fazlası Şeytan’dandır.\wj* \p \v 38 \wj ‘Göze göz, dişe diş’ dendiğini duydunuz.\wj* \v 39 \wj Ama ben size diyorum ki, kötü olan kişiye karşı direnmeyin; sağ yanağınıza vurana, ötekini de çevirin.\wj* \v 40 \wj Biri gömleğinizi almak için size karşı dava açarsa, ceketinizi de verin.\wj* \v 41 \wj Sizi bin adım yol yürümeye zorlayanla siz iki bin adım yürüyün.\wj* \v 42 \wj Sizden dileyenlere verin, ödünç isteyeni geri çevirmeyin.\wj* \p \v 43 \wj ‘Komşunu seveceksin ve düşmanından nefret edeceksin’ dendiğini duydunuz.\wj* \v 44 \wj Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size lanet edenleri siz kutsayın. Sizden nefret edenlere siz iyilik edin. Size haksızlık edenler için ve zulmedenler için dua edin.\wj* \v 45 \wj Öyle ki gökteki Babanız’ın çocukları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmuru hem doğruların hem doğru olmayanların üzerine gönderir.\wj* \v 46 \wj Eğer yalnızca sizi sevenleri severseniz, ödülünüz ne olur? Vergi görevlileri bile aynısını yapmıyor mu?\wj* \v 47 \wj Eğer yalnızca dostlarınıza selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Vergi görevlileri bile aynısını yapmıyor mu?\wj* \v 48 \wj Bu nedenle, gökteki Babanız kusursuz olduğu gibi, siz de kusursuz olacaksınız.’’\wj* \c 6 \p \v 1 \wj “İyilik yaparken insanlar tarafından görülsün diye yapmaktan kaçının, yoksa gökteki Babanız’ın ödülünden yoksun kalırsınız.\wj* \v 2 \wj Bu nedenle, merhamet işleri yaptığınızda, önünüzde boru çalmayın. İkiyüzlüler insanların övgüsünü kazanmak için havralarda ve sokaklarda böyle yaparlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini aldılar.\wj* \v 3 \wj Ama siz merhamet işleri yaparken, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin,\wj* \v 4 \wj öyle ki, merhamet işleriniz gizli olsun. Gizlide gören Babanız sizi açıkça ödüllendirecektir.”\wj* \p \v 5 \wj “Dua ettiğinizde ikiyüzlüler gibi olmayın. Çünkü onlar insanlar kendilerini görsünler diye, havralarda ve sokakların köşe başlarında durup dua etmeyi severler. Size doğrusunu söylerim ki, onlar ödüllerini aldılar.\wj* \v 6 \wj Ama siz dua ettiğinizde iç odanıza girin ve kapınızı kapayarak gizlide olan Babanız’a dua edin. Gizlide gören Babanız sizi açıkça ödüllendirecektir.\wj* \v 7 \wj Dua ettiğinizde, putperestler gibi boş tekrarlar yapmayın. Çünkü onlar çok söylemekle duyulacaklarını sanırlar.\wj* \v 8 \wj Bu nedenle siz onlar gibi olmayın. Çünkü Babanız nelere ihtiyacınız olduğunu siz daha O’ndan dilemeden önce bilir.\wj* \p \v 9 \wj Böyle dua edin:\wj* \p \wj “‘Gökteki Babamız, adın kutsal tutulsun.\wj* \p \v 10 \wj Krallığın gelsin.\wj* \p \wj Gökte olduğu gibi yeryüzünde de senin isteğin olsun.\wj* \p \v 11 \wj Bugün bize günlük ekmeğimizi ver.\wj* \p \v 12 \wj Bize borçlu olanları bağışladığımız gibi, Sen de bizim borçlarımızı bağışla.\wj* \p \v 13 \wj Bizi denenme içine götürme, ama bizi kötü olandan kurtar.\wj* \p \wj Çünkü krallık, güç ve yücelik sonsuza dek senindir! Amin.”\wj* \p \v 14 \wj “Çünkü insanlara suçlarını bağışlarsanız, göksel Babanız da sizin suçlarınızı bağışlar.\wj* \v 15 \wj Ama siz insanlara suçlarını bağışlamazsanız, Babanız da sizin suçlarınızı bağışlamaz.”\wj* \p \v 16 \wj “Ayrıca oruç tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Çünkü onlar oruçlu oldukları insanlar tarafından görülsün diye kendilerine perişan bir görünüm verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini aldılar.\wj* \v 17 \wj Ama siz, oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın,\wj* \v 18 \wj öyle ki, orucunuz insanlar tarafından değil, gizlide olan Babanız tarafından görülsün; gizlide gören Babanız sizi ödüllendirecektir.”\wj* \p \v 19 \wj “Kendinize, güve ve pasın yiyip bitirdiği, hırsızların girip çaldığı, yeryüzünde hazineler biriktirmeyin;\wj* \v 20 \wj ama kendinize gökte hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas yiyip bitirir ne de hırsızlar girip çalar.\wj* \v 21 \wj Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır.”\wj* \p \v 22 \wj “Bedenin ışığı gözdür. Bu nedenle gözünüz sağlamsa, bütün bedeniniz ışıkla dolu olur.\wj* \v 23 \wj Ama gözünüz kötüyse, bütün bedeniniz karanlıkla dolu olur. Buna göre, içinizdeki ışık karanlıksa, ne büyüktür o karanlık!”\wj* \p \v 24 \wj “Hiç kimse iki efendiye hizmet edemez. Çünkü ya birinden nefret edip diğerini sever, ya da birine bağlanıp öbürünü küçümser. Hem Tanrı’ya, hem de mamona hizmet edemezsiniz.\wj* \v 25 \wj Bu nedenle size derim ki: ‘Ne yiyip ne içeceğiz?’ diye yaşamınız için, ‘Ne giyeceğiz?’ diye bedeniniz için kaygılanmayın. Yaşam yemekten daha fazlası, beden de giyinmekten daha fazlası değil mi?\wj* \v 26 \wj Bakın gökyüzünde uçan kuşlar ne ekerler ne biçerler ne de ambarda yiyecek biriktirirler. Göksel Babanız onları besler. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz?”\wj* \p \v 27 \wj “Hanginiz kaygılanmakla ömrüne bir an ekleyebilir?\wj* \v 28 \wj Giyim konusunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının, nasıl büyüdüğünü bir düşünün. Ne çalışırlar ne de iplik eğirirler.\wj* \v 29 \wj Yine de size şunu söyleyeyim, Solomon bile bütün görkemine karşın bunlardan biri gibi giyinmiş değildi.\wj* \v 30 \wj Ey kıt imanlılar, bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı, sizi daha çok giydirmeyecek mi?”\wj* \p \v 31 \wj “Bunun için, ‘Ne yiyeceğiz?’, ‘Ne içeceğiz?’ ya da ‘Neyle giyineceğiz?’ diyerek kaygılanmayın.\wj* \v 32 \wj Çünkü uluslar hep bu şeyleri ararlar, çünkü göksel Babanız bütün bu şeylere ihtiyacınız olduğunu bilir.\wj* \v 33 \wj Siz ilk olarak Tanrı’nın Krallığı'nı ve O’nun doğruluğunu arayın, o zaman bütün bu şeyler de size verilecektir.\wj* \v 34 \wj Bu nedenle yarın için kaygılanmayın, çünkü yarın kendisi için kaygı çekecektir. Her günün derdi kendine yeter.”\wj* \c 7 \p \v 1 \wj “Yargılamayın ki, yargılanmayasınız.\wj* \v 2 \wj Çünkü hangi yargıyla yargılarsanız onunla yargılanacaksınız; ve hangi ölçekle ölçerseniz onunla size ölçülecektir.\wj* \v 3 \wj Neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki direği düşünmezsin?\wj* \v 4 \wj Ya da işte, kendi gözünde direk varken kardeşine nasıl olur da ‘İzin ver gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin?\wj* \v 5 \wj Ey ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki direği çıkar ki, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görebilirsin.”\wj* \p \v 6 \wj “Kutsal olanı köpeklere vermeyin, incilerinizi de domuzların önüne atmayın. Yoksa onları ayakları altında çiğnerler ve dönüp sizi paramparça ederler.”\wj* \p \v 7 \wj “Dileyin, size verilecektir. Arayın, bulacaksınız. Kapıyı çalın size açılacaktır.\wj* \v 8 \wj Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılacaktır.\wj* \v 9 \wj Ya da aranızda hangi biriniz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir?\wj* \v 10 \wj Ya da balık isterse, ona yılan verir?\wj* \v 11 \wj Eğer kötü olan sizler çocuklarınıza iyi armağanlar vermeyi biliyorsanız, gökteki Babanız kendisinden dileyenlere ne kadar daha çok iyi şeyler verecektir?\wj* \v 12 \wj Bu nedenle, insanların size ne yapmalarını istiyorsanız, siz de onlara öyle yapın. Çünkü Kutsal Yasa budur, peygamberler de.”\wj* \p \v 13 \wj “Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Ondan girenler çoktur.\wj* \v 14 \wj Yaşama götüren kapı ne kadar dar, yol da kısıtlıdır! Onu bulanlar azdır.”\wj* \p \v 15 \wj “Kuzu postuna bürünerek size gelen sahte peygamberlerden sakının. Onlar içte avcı kurtlardır.\wj* \v 16 \wj Onları meyvelerinden tanıyacaksınız. Siz dikenli bitkilerden üzüm, devedikenlerinden incir toplar mısınız?\wj* \p \v 17 \wj Bunun gibi, her iyi ağaç iyi meyve verir, çürük ağaç ise kötü meyve verir.\wj* \v 18 \wj İyi ağaç kötü meyve, çürük ağaç da iyi meyve veremez.\wj* \v 19 \wj İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır.\wj* \v 20 \wj Bu nedenle onları meyvelerinden tanıyacaksınız.”\wj* \p \v 21 \wj “Bana, ‘Efendim, Efendim’ diyen herkes Cennetin Krallığı'na girmeyecek, ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getiren girecektir.\wj* \v 22 \wj O gün birçokları bana, ‘Efendim, Efendim! Biz senin adınla peygamberlik etmedik mi? Senin adınla iblisleri kovmadık mı? Ve senin adınla pek çok büyük işler yapmadık mı?’ diyecekler.\wj* \v 23 \wj O zaman ben de onlara, ‘Ben sizi hiç tanımadım. Benden ayrılın siz ey kötülük yapanlar!’ diyeceğim.”\wj* \p \v 24 \wj “Bu nedenle benim bu sözlerimi duyup yapan herkes, evini kaya üzerine kuran bilge adama benzer.\wj* \v 25 \wj Yağmur yağdı, seller geldi, yeller esti ve o eve saldırdı; ve ev yıkılmadı, çünkü kaya üzerine kurulmuştu.\wj* \v 26 \wj Benim bu sözlerimi duyup da yapmayan herkes, evini kum üzerine kuran budala adama benzer.\wj* \v 27 \wj Yağmur yağdı, seller geldi, yeller esti ve o eve saldırdı; ve ev yıkıldı, onun yıkımı büyük oldu.”\wj* \p \v 28 Yeşua bu seyleri söylemeyi bitirince, halk O’nun öğretişine şaşıp kaldı. \v 29 Çünkü onlara kendi yazıcıları gibi değil, yetkiyle öğretiyordu. \c 8 \p \v 1 Yeşua dağdan indiğinde, büyük bir kalabalık O’nu izledi. \p \v 2 İşte, cüzamlı bir adam yanına gelip, “Efendim, istersen beni temiz yapabilirsin” diyerek O’na tapındı. \p \v 3 Yeşua elini uzatıp ona dokunarak, \wj “İsterim, temiz ol”\wj* dedi. Adam hemen cüzamdan temizlendi. \v 4 Yeşua ona, \wj “Bak, kimseye söyleme; ama git, kendini kâhine göster ve onlara tanıklık için Moşe’nin buyurduğu sunuyu sun”\wj* dedi. \p \v 5 Yeşua Kafernahum’a girdiği zaman, bir yüzbaşı O'nun yanına geldi, \p \v 6 “Efendim, uşağım evde felçli, acı içinde yatıyor” diyerek yardım istedi. \p \v 7 Yeşua, \wj “Gelip onu iyileştireceğim”\wj* dedi. \p \v 8 Yüzbaşı, “Efendim, çatımın altına girmene layık değilim” diye yanıt verdi. “Sadece bir söz söyle uşağım iyileşir. \v 9 Çünkü ben de yetki altında bir adamım, altımda askerlerim var. Birine ‘Git’ derim, gider; diğerine ‘Gel’ derim, gelir; hizmetçime ‘Şunu yap’ derim, o da yapar.” \p \v 10 Yeşua bunu duyunca hayret etti ve ardından gelenlere şöyle dedi: \wj “Size doğrusunu söyleyeyim, ben İsrael’de bile bu kadar büyük bir imanı bulmadım.\wj* \v 11 \wj Size şunu söyleyeyim, doğudan ve batıdan birçokları gelecek ve Avraham’la, İshak’la ve Yakov’la Cennetin Krallığı'nda oturacaklar.\wj* \v 12 \wj Ama bu Krallığın çocukları dış karanlığa atılacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacak.”\wj* \v 13 Yeşua yüzbaşıya, \wj “Yoluna git. Sana inandığın gibi olsun”\wj* dedi. Ve uşak o saatte iyileşti. \p \v 14 Yeşua Petrus’un evine geldiğinde, onun kaynanasının ateş içinde yattığını gördü. \v 15 Eline dokunduğunda ateş onu terk etti. Böylece kadın kalkıp Yeşua’ya hizmet etti. \v 16 Akşam olunca, iblise tutulmuş birçok kişileri O’na getirdiler. Ruhları tek sözle kovdu ve hasta olanların hepsini iyileştirdi. \v 17 Bu, Peygamber Yeşaya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: \m “Zayıflıklarımızı O aldı, hastalıklarımızı yüklendi.” \p \v 18 Yeşua, çevresindeki büyük kalabalığı görünce, karşı tarafa geçilmesini buyurdu. \p \v 19 Yazıcılardan birisi gelip O’na, “Öğretmenim, nereye gidersen peşinden geleceğim” dedi. \p \v 20 Yeşua ona, \wj “Tilkilerin inleri, gökyüzü kuşların yuvaları var, ama İnsanoğlu’nun başını yaslayacak bir yeri yok”\wj* dedi. \p \v 21 Öğrencilerinden bir başkası O’na, “Efendim, önce gidip babamı gömmeme izin ver” dedi. \p \v 22 Ama Yeşua ona, \wj “Ardımdan gel! Ölüleri bırak, kendi ölülerini gömsünler”\wj* dedi. \p \v 23 Yeşua tekneye binince öğrencileri de O’nu izledi. \v 24 İşte, denizde ansızın şiddetli bir fırtına koptu. Öyle ki, tekne dalgalarla örtüldü; Yeşua ise uyuyordu. \v 25 Öğrencileri yanına gelip O’nu uyandırarak, “Efendimiz kurtar bizi, ölüyoruz!” dediler. \p \v 26 Onlara, \wj “Neden korkuyorsunuz, ey kıt imanlılar?”\wj* dedi. Sonra kalktı, rüzgârı ve denizi azarladı ve büyük bir sakinlik oldu. \p \v 27 Öğrenciler hayret içinde kaldılar. “Bu nasıl bir adam ki, rüzgâr da deniz de O’na itaat ediyor?” dediler. \p \v 28 Yeşua karşı yakadaki Gadaralılar’ın memleketine geldiği zaman, orada O’nu mezarlık mağaralardan çıkan iblislere tutsak iki kişi karşıladı, öyle azgınlardı ki, o yoldan kimse geçemiyordu. \v 29 İşte, onlar, “Ey Tanrı’nın Oğlu Yeşua, bizden sana ne?” diye bağırdılar. “Buraya, vaktinden önce bize eziyet etmek için mi geldin?” \v 30 İşte, onlardan uzakta otlayan büyük bir domuz sürüsü vardı. \v 31 İblisler, “Bizi kovacaksan, şu domuz sürüsüne gitmemize izin ver” diyerek O’na yalvardılar. \p \v 32 Onlara, \wj “Gidin!”\wj* dedi. \p Onlar çıkıp domuz sürüsünün içine girdiler. İşte, bütün sürü uçurumdan denize atlayarak boğuldu. \v 33 Onları güdenler kaçıp kente gittiler. İblise tutulmuş adamlara olanları da dahil, her şeyi anlattılar. \v 34 İşte, bütün kent Yeşua’yı karşılamaya çıktı. O'nu gördüklerinde sınırlarından ayrılması için yalvardılar. \c 9 \p \v 1 Yeşua bir tekneye binip karşı yakaya geçti ve kendi kentine geldi. \p \v 2 İşte, O’na döşek üzerinde felçli bir adam getirdiler. Onların imanını gören Yeşua felçliye, \wj “Oğul cesur ol! Günahların bağışlandı”\wj* dedi. \p \v 3 İşte, bazı yazıcılar kendi kendilerine, “Bu adam küfrediyor” dediler. \p \v 4 Onların düşüncelerini bilen Yeşua şöyle dedi, \wj “Neden yüreğinizde kötülük düşünüyorsunuz?\wj* \v 5 \wj Hangisi daha kolay, ‘Günahların bağışlandı’ demek mi, yoksa ‘Kalk, yürü’ demek mi?\wj* \v 6 \wj Ama İnsanoğlu’nun yeryüzünde günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu bilesiniz diye.”\wj* Sonra felçliye, \wj “Kalk, döşeğini kaldır ve evine git”\wj* dedi. \p \v 7 O da kalkıp evine gitti. \v 8 Halk bunu görünce hayret içinde kaldı. İnsana böyle bir yetki vermiş olan Tanrı’yı yücelttiler. \p \v 9 Yeşua oradan geçerken vergi toplama yerinde oturan Matta adında bir adam gördü. Ona \wj “Ardımdan gel”\wj* dedi. O da kalkıp Yeşua’nın ardından gitti. \v 10 Yeşua onun evinde sofrada otururken, birçok vergi görevlisi ve günahkâr gelip O’nunla ve öğrencileriyle birlikte sofraya oturdu. \v 11 Ferisiler bunu görünce öğrencilerine, “Sizin öğretmeniniz neden vergi görevlileri ve günahkârlarla birlikte yemek yiyor?” dediler. \p \v 12 Yeşua bunu duyunca onlara, \wj “Sağlıklı olanların değil, hastaların hekime ihtiyacı var”\wj* dedi. \v 13 \wj “Siz gidin de şunun ne anlama geldiğini öğrenin: ‘Ben kurban değil, merhamet isterim’, çünkü ben doğruları değil, günahkârları tövbeye çağırmaya geldim.”\wj* \p \v 14 O sırada Yuhanna’nın öğrencileri Yeşua’ya gelip, “Biz ve Ferisiler sık sık oruç tutarken neden senin öğrencilerin oruç tutmuyor?” dediler. \p \v 15 Yeşua onlara şöyle dedi: \wj “Güvey yanlarındayken arkadaşları yas tutabilir mi? Ama güveyin yanlarından alınacağı günler gelecek ve o zaman oruç tutacaklar.\wj* \v 16 \wj Hiç kimse eski bir giysi üzerine yeni bir kumaş koymaz. Çünkü yeni kumaş çeker, yama giysiden kopar ve delik daha kötü olur.\wj* \v 17 \wj İnsanlar yeni şarabı eski tulumlara koymazlar, yoksa tulumlar patlar, şarap dökülür, tulumlar da mahvolur. Hayır, yeni şarabı yeni tulumlara koyarlar ve her ikisi de korunmuş olur.”\wj* \p \v 18 Yeşua bunları onlara anlatırken, bir havra yöneticisi gelip O’nun önünde tapınarak, “Kızım az önce öldü, ama gelip elini onun üzerine koy, o da yaşayacaktır” dedi. \p \v 19 Yeşua kalkıp öğrencileriyle birlikte onun ardından gitti. \v 20 İşte, on iki yıldır kanaması olan bir kadın Yeşua’nın ardından gelip giysisinin saçağına dokundu; \v 21 çünkü içinden, “Giysisine bir dokunsam, iyi olacağım” diyordu. \p \v 22 Yeşua ardına dönüp onu görünce, \wj “Kızım, cesur ol! İmanın seni iyi etti”\wj* dedi. Ve kadın o saatte iyi oldu. \p \v 23 Yeşua, yöneticinin evine girip kaval çalanları ve kargaşa içindeki gürültülü kalabalığı görünce, \v 24 onlara, \wj “Çekilin, kız ölmedi, ancak uyuyor”\wj* dedi. \m Onlar O’nunla alay ettiler. \v 25 Kalabalık dışarı çıkarıldıktan sonra, Yeşua içeri girdi. Kızın elinden tuttu ve kız ayağa kalktı. \v 26 Bu haber bütün o diyara yayıldı. \p \v 27 Yeşua oradan geçerken, iki kör, “Bize merhamet et, ey David Oğlu!” diye haykırıp O’nun ardından gittiler. \v 28 Eve girince körler yanına geldi. Yeşua onlara, \wj “Bunu yapabileceğime inanıyor musunuz?”\wj* dedi. \m Ona, “Evet, Efendimiz” dediler. \p \v 29 Sonra gözlerine dokunarak, \wj “İmanınıza göre olsun”\wj* dedi. \v 30 O zaman körlerin gözleri açıldı. Yeşua, \wj “Sakın, bunu kimse bilmesin”\wj* diyerek onları sıkı buyruk verdi. \v 31 Ama onlar çıkıp O'nun ününü bütün diyara yaydılar. \p \v 32 Onlar dışarı çıkarken, işte, Yeşua’ya iblise tutulmuş dilsiz bir adam getirdiler. \v 33 İblis kovulduğunda dilsiz adam konuştu. Kalabalık hayret içindeydi, “İsrael’de böyle bir şey hiç görülmemiştir!” diyordu. \p \v 34 Ama Ferisiler, “İblisleri iblislerin önderiyle kovuyor” diyorlardı. \p \v 35 Yeşua bütün kent ve köyleri dolaşarak havralarda öğretiyor, göksel krallığın Müjdesi’ni duyuruyor, halk arasındaki her hastalığı ve her illeti iyileştiriyordu. \v 36 Ancak Yeşua kalabalıkları görünce, onlara acıdı. Bitkin ve dağılmış, çobansız koyunlar gibiydiler. \v 37 O zaman öğrencilerine, \wj “Gerçi ürün bol ama işçiler az.\wj* \v 38 \wj Bu nedenle, ürünün Efendisi’ne ürününü toplayacak işçiler göndersin diye dua edin.”\wj* dedi. \c 10 \p \v 1 Yeşua on iki öğrencisini yanına çağırıp onlara kirli ruhlar üzerinde yetki verdi. Onlar kirli ruhları kovacak, her hastalığı, her illeti iyileştirecekti. \v 2 Bu on iki öğrencinin adları şunlardır; Birincisi, Petrus denilen Simon, kardeşi Andreas, Zebedi’nin oğulları Yakov ve Yuhanna, \v 3 Filipus; Bartalmay; Tomas, vergi görevlisi Matta, Alfay oğlu Yakov ve Taday, \v 4 Yurtsever Simon ve Yeşua’ya ihanet eden Yahuda İskariot. \p \v 5 Yeşua bu on iki öğrencisini gönderdi, onlara buyurup dedi: \wj “Öteki ulusların arasına girmeyin. Samariyalılar’ın hiçbir kentine de girmeyin.\wj* \v 6 \wj Bunun yerine, İsrael evinin kaybolmuş koyunlarına gidin.\wj* \v 7 \wj Gittiğinizde, ‘Cennetin Krallığı'nın yaklaştığını duyurun.\wj* \v 8 \wj Hastaları iyileştirin, cüzamlıları temizleyin ve iblisleri kovun. Bedelsiz aldınız, öyleyse bedelsizce verin.\wj* \v 9 \wj Para kuşaklarınıza altın, gümüş ya da bakır koymayın.\wj* \v 10 \wj Yolculuğunuz için ne torba ne yedek kıyafet ne çarık ne de değnek alın. Çünkü işçi yemeğini hak eder.\wj* \v 11 \wj Hangi kent ya da köye girerseniz, orada saygın birini arayın ve yola çıkana dek orada kalın.\wj* \v 12 \wj Ev halkının yanına girerken evi selamlayın\wj* \v 13 \wj Ev halkı buna layıksa esenliğiniz onun üzerine gelsin; eğer layık değillerse, esenliğiniz size geri dönsün.\wj* \v 14 \wj Her kim sizi kabul etmez ve sözlerinizi dinlemezlerse o evden ya da o kentten ayrılırken, ayaklarınızın tozunu silkin.\wj* \v 15 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, yargı gününde, Sodom ve Gomora diyarı o kentten daha katlanılır olacaktır.\wj* \p \v 16 \wj “İşte, sizi koyunlar gibi kurtların arasına gönderiyorum. Bu nedenle yılanlar gibi akıllı, güvercinler gibi saf olun.\wj* \v 17 \wj Ama insanlardan sakının. Çünkü sizi mahkemelere teslim edecekler, havralarında kırbaçlayacaklar.\wj* \v 18 \wj Evet benim yüzümden, valilerin, kralların önüne çıkarılacak, böylece onlara ve uluslara tanıklık edeceksiniz.\wj* \v 19 \wj Ama sizi teslim ettiklerinde neyi nasıl söyleyeceğinizi düşünerek kaygılanmayın. Çünkü ne söyleyeceğiniz o saatte size verilecektir.\wj* \v 20 \wj Çünkü konuşan siz değil, sizde konuşan Babanız’ın Ruhu olacaktır.”\wj* \p \v 21 \wj “Kardeş, kardeşi, baba çocuğunu ölüme teslim edecek. Çocuklar anne babalarına başkaldıracak ve onları öldürtecek.\wj* \v 22 \wj Benim adımdan ötürü insanların tümü sizden nefret edecek. Ama sonuna kadar dayanan kişi kurtulacaktır.\wj* \v 23 \wj Ama size bu kentte zulmettiklerinde, öbürüne kaçın. Çünkü size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu gelinceye dek İsrael kentlerinin tümünü dolaşmış olmayacaksınız.”\wj* \p \v 24 \wj “Öğrenci öğretmeninden, hizmetkâr da efendisinden üstün değildir.\wj* \p \v 25 \wj Öğrencinin öğretmeni gibi, hizmetkârın da efendisi gibi olması yeterlidir. Eğer insanlar evin efendisine Beelzevul dedilerse, O’nun ev halkına neler demezler!\wj* \v 26 \wj Bu nedenle onlardan korkmayın. Çünkü örtülü olup da açığa çıkarılmayacak gizli olup bilinmeyecek hiçbir şey yoktur.\wj* \v 27 \wj Size karanlıkta bildirdiklerimi, siz ışıkta söyleyin. Kulağınıza fısıldananları damlardan duyurun.\wj* \v 28 \wj Bedeni öldürüp de canı öldüremeyenlerden korkmayın. Bunun yerine hem canı hem de bedeni cehennemde mahvedebilen Tanrı’dan korkun.”\wj* \p \v 29 \wj “İki serçe bir madeni paraya satılmıyor mu? Babanız’ın iradesi olmadan bunlardan hiçbiri yere düşmez.\wj* \v 30 \wj Ama başınızdaki bütün saçlar sayılıdır.\wj* \v 31 \wj Bu nedenle korkmayın. Siz birçok serçeden daha değerlisiniz.\wj* \v 32 \wj Beni insanların önünde kabullenen herkesi, ben de gökdeki Babam’ın önünde kabulleneceğim.\wj* \v 33 \wj Ama kim beni insanların önünde inkâr ederse, ben de onu gökteki Babam’ın önünde inkâr edeceğim.”\wj* \p \v 34 \wj “Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın. Barış değil, kılıç getirmeye geldim.\wj* \v 35 \wj Çünkü ben adamla babasının, kızla annesinin, gelinle kaynanasının arasına ayrılık koymaya geldim.\wj* \v 36 \wj İnsanın düşmanı kendi ev halkı olacaktır.\wj* \v 37 \wj Babasını ya da annesini benden daha çok seven bana layık değildir. Oğlunu ya da kızını benden daha çok seven bana layık değildir.\wj* \v 38 \wj Çarmıhını alıp ardım sıra gelmeyen bana layık değildir.\wj* \v 39 \wj Yaşamını arayan onu kaybedecek. Yaşamını benim uğruma kaybeden ise onu bulacaktır.”\wj* \p \v 40 \wj “Sizi kabul eden beni kabul eder. Beni kabul eden de beni göndereni kabul eder.\wj* \v 41 \wj Bir peygamberi peygamber olarak kabul eden, peygambere göre ödül alacaktır. Doğru bir adamı doğru biri olarak kabul eden, doğru adama göre bir ödül alacaktır.\wj* \v 42 \wj Kim bu küçüklerden birine öğrenci olduğu için bir bardak soğuk su verirse, size doğrusunu söyleyeyim, kesinlikle ödülünü kaybetmeyecektir.”\wj* \c 11 \p \v 1 Yeşua on iki öğrencisine buyruk vermeyi bitirince, onların kentlerinde öğretmek ve Tanrı sözünü duyurmak üzere oradan ayrıldı. \m \v 2 Zindanda bulunan Yuhanna, Mesih’in yapmış olduğu işleri duyunca, iki öğrencisini gönderip O’na dedi, \v 3 “Gelecek olan sen misin, yoksa başka birisini mi arayalım?” \p \v 4 Yeşua onlara şu yanıtı verdi: \wj “Gidin, duyduğunuz ve gördüğünüz şeyleri Yuhanna’ya bildirin.\wj* \v 5 \wj Körler görüyor, kötürümler yürüyor, cüzamlılar temiz kılınıyor, sağırlar duyuyor, ölüler diriliyor ve Müjde yoksullara duyuruluyor.\wj* \v 6 \wj Ne mutlu tökezlemek için bende neden bulmayanlara!”\wj* \p \v 7 Yuhanna’nın öğrencileri kendi yollarına giderken, Yeşua Yuhanna hakkında konuşmaya başladı. \wj “Çöle ne görmek için gittiniz? Rüzgârla sallanan bir kamış mı?\wj* \v 8 \wj Ama ne görmeye gittiniz? Yumuşak giysiler giymiş bir adam mı? Bakın, yumuşak giysiler giyinenler kral saraylarında bulunur.\wj* \p \v 9 \wj Ama neden gittiniz? Peygamber görmek için mi? Evet, size derim, peygamberden fazlasıdır.\wj* \v 10 \wj Çünkü, ‘İşte, senin yüzünün önünde habercimi gönderiyorum; o senin önünde yolunu hazırlayacaktır’ diye kendisi için yazılmış olan kişi budur.\wj* \v 11 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, kadından doğanlar arasında Vaftizci Yuhanna’dan daha büyüğü çıkmamıştır. Ama yine de Göğün Krallığı'nın en küçük olanı ondan daha büyüktür.\wj* \v 12 \wj Vaftizci Yuhanna’nın günlerinden şimdiye dek, Göğün Krallığı şiddete maruz kalıyor, zorlu kişiler onu güçle ele geçiriyor.\wj* \v 13 \wj Çünkü bütün peygamberler ve Yasa, Yuhanna’ya dek peygamberlik etti.\wj* \v 14 \wj Eğer kabul etmek isterseniz gelecek olan Eliya odur.\wj* \v 15 \wj İşitecek kulağı olan işitsin.”\wj* \p \v 16 \wj “Bu kuşağı neye benzeteyim? Çarşı meydanlarında oturup arkadaşlarına,\wj* \v 17 \wj ‘Biz size, kaval çaldık, siz oynamadınız; biz yas tuttuk siz dövünmediniz’ diyen çocuklara benzerler.\wj* \v 18 \wj Çünkü Yuhanna geldiğinde yemedi, içmedi ve ona ‘iblise tutulmuş’ diyorlar.\wj* \v 19 \wj İnsanoğlu yiyip içerek geldi ve O’na, ‘Obur ve ayyaş bir adam! Şuna bakın vergi görevlilerinin ve günahkârların dostu!’ diyorlar. Ancak bilgelik kendi çocuklarıyla doğrulanır.”\wj* \p \v 20 O zaman, Yeşua büyük işlerinin çoğunu gerçekleştirmiş olduğu kentleri tövbe etmedikleri için azarlamaya başladı. \v 21 \wj “Vay sana, Horazin! Vay sana Beytsayda! Çünkü sizde yapılan büyük işler Sur’da ve Sayda’da yapılmış olsaydı, onlar çoktan çul kuşanıp ve kül içinde oturarak tövbe etmiş olurlardı.\wj* \v 22 \wj Ama size şunu söyleyeyim, yargı gününde Sur ve Sayda sizden daha katlanılır olacaktır.\wj* \v 23 \wj Ve sen, Kafernahum göğe mi yükseleceksin? Hades’e ineceksin. Sende yapılmış olan büyük işler Sodom’da yapılmış olsaydı, bugüne dek dururdu.\wj* \v 24 \wj Ama sana şunu söyleyeyim, yargı günü Sodom diyarı senden daha katlanılır olacaktır.”\wj* \p \v 25 Ardından Yeşua şöyle dedi: \wj “Baba, göğün ve yerin Efendisi! Bunları bilge ve akıllı kişilerden saklayıp küçük çocuklara açtığın için sana şükrediyorum.\wj* \v 26 \wj Evet Baba, çünkü bu sana hoş göründü.\wj* \v 27 \wj Her şey bana Babam tarafından teslim edildi. Oğul’u Baba’dan başka kimse bilmez; Baba’yı, Oğul’dan ve Oğul’un O’nu tanıtmak istediği kişilerden başkası bilmez.”\wj* \p \v 28 \wj “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm.\wj* \v 29 \wj Boyunduruğumu takının ve benden öğrenin. Çünkü ben nazik ve alçakgönüllüyüm. Ve böylece canlarınız rahat bulur.\wj* \v 30 \wj Çünkü boyunduruğum kolay, yüküm hafiftir.”\wj* \c 12 \p \v 1 O sıralarda, Şabat Günü Yeşua ekin tarlalarından geçiyordu. Öğrencileri açtı ve başakları koparıp yemeye başladılar. \v 2 Ferisiler bunu görünce Yeşua’ya, “İşte, öğrencilerin Şabat'da yasaya aykırı olanı yapıyorlar” dediler. \p \v 3 Yeşua onlara, \wj “David’in acıktığı zaman beraberindekilerle birlikte ne yaptığını okumadınız mı?”\wj* dedi. \v 4 \wj “Tanrı’nın evine girip kendisinin ve beraberindekilerin yemesi yasak olan, yalnızca kâhinlerin yiyebileceği sergi ekmeklerini yedi.\wj* \v 5 \wj Ya da kâhinlerin, Şabat Günü’yle ilgili buyruğu çiğnerken suçlu sayılmadıklarını Yasa’da okumadınız mı?\wj* \v 6 \wj Size şunu söyleyeyim, tapınaktan daha büyük olan buradadır.\wj* \v 7 \wj Ama siz, ‘Ben kurban değil, merhamet isterim’ sözünün ne anlama geldiğini bilseydiniz, suçsuzları mahkûm etmezdiniz.\wj* \v 8 \wj Çünkü İnsanoğlu Şabat’ın Efendisi’dir.”\wj* \p \v 9 Yeşua oradan ayrılıp onların havrasına girdi. \v 10 Ve işte, orada eli sakat bir adam vardı. Yeşua’yı suçlamak için kendisine, ‘Şabat Günü şifa vermenin uygun olup olmadığını’ sordular. \p \v 11 Yeşua onlara şöyle dedi: \wj “Sizden hangi biriniz bir koyunu Şabat Günü çukura düşerse onu tutup çıkarmaz?\wj* \v 12 \wj İnsan koyundan ne kadar daha değerlidir! Bu nedenle Şabat Günü iyilik yapmak Yasa’ya uygundur.”\wj* \v 13 Sonra adama, \wj “Elini uzat”\wj* dedi. Adam elini uzattı ve öteki gibi eski haline geldi. \v 14 Ancak Ferisiler dışarı çıktılar, O'nu ortadan nasıl kaldırabilecekleri konusunda O'na karşı düzen kurdular. \p \v 15 Yeşua bunu anlayarak oradan çekildi. Büyük kalabalıklar O’nun ardından gitti, O da hepsini iyileştirdi. \v 16 Kendini bildirmesinler diye onları uyardı. \v 17 Bu, Peygamber Yeşaya aracılığıyla önceden bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: \q1 \v 18 “İşte, benim seçtiğim Hizmetkârım, \q2 Canımın kendisinden hoşnut olduğu sevgili. \q1 Ruhum’u O’nun üzerine koyacağım, \q2 O, adaleti uluslara duyuracaktır. \q1 \v 19 Çekişip bağırmayacak, \q2 Kimse sesini sokaklarda duyacaktır. \q1 \v 20 Adaleti zafere ulaştırana dek, \q2 Ezilmiş kamışı kırmayacak, \q2 Tüten fitili söndürmeyecek. \q1 \v 21 Uluslar O’nun adına umut bağlayacaklar.” \p \v 22 Sonra iblise tutulmuş kör ve dilsiz birini O'na getirdiler. Yeşua onu iyileştirdi. Böylece kör ve dilsiz adam hem gördü hem de konuştu. \v 23 Kalabalık şaşkınlık içindeydi. “Bu, David Oğlu olabilir mi?” diyorlardı. \v 24 Ama Ferisiler bunu duyunca, “Bu adam, iblisleri ibslislerin başı olan Baalzevul ile kovuyor” dediler. \p \v 25 Yeşua düşüncelerini bilerek onlara şöyle dedi: \wj “Kendi içinde bölünen her krallık çöle döner, yine kendi içinde bölünmüş her kent ya da ev ayakta kalamaz.\wj* \v 26 \wj Şeytan, Şeytan’ı kovarsa kendi içinde bölünmüştür. O zaman onun krallığı nasıl ayakta kalır?\wj* \p \v 27 \wj Eğer ben iblisleri Baalzevul ile kovuyorsam, çocuklarınız kiminle kovuyor? Bu nedenle onlar sizin hâkimleriniz olacaklardır.\wj* \v 28 \wj Ama ben iblisleri Tanrı’nın Ruhu’yla kovuyorsam, o zaman Tanrı’nın Krallığı üzerinize gelmiştir.\wj* \v 29 \wj Bir kimse güçlü adamı bağlamadan nasıl evine girip malını çalabilir? Önce bağlar ardından evini soyar.”\wj* \p \v 30 \wj “Benimle birlikte olmayan bana karşıdır, benimle birlikte toplamayan dağıtır.\wj* \v 31 \wj Bu nedenle size diyorum ki, insanların her günahı ve her küfrü bağışlanacak; ama Ruh’a karşı edilen küfür bağışlanmayacaktır.\wj* \v 32 \wj Kim İnsanoğlu’na karşı bir söz söylerse, kendisi bağışlanacaktır; ama kim Kutsal Ruh’a karşı konuşursa, ne bu çağda ne de gelecekte kendisine bağışlanmayacaktır.”\wj* \p \v 33 \wj “Ya ağacı iyi, meyvesini de iyi yapın, ya da ağacı kötü, meyvesini de kötü yapın. Çünkü ağaç meyvesinden tanınır.\wj* \v 34 \wj Ey engerek soyu! Siz kötü olup da nasıl iyi sözler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız, yüreğin taşmasından konuşur.\wj* \v 35 \wj İyi insan iyi hazinesinden iyi şeyler çıkarır, kötü insan da kötü hazinesinden kötü şeyler çıkarır.\wj* \v 36 \wj Size şunu söyleyeyim, insanlar söyledikleri her boş sözden ötürü, yargı gününde hesap verecekler.\wj* \v 37 \wj Çünkü kendi sözlerinizle aklanacaksınız ve kendi sözlerinizle suçlu çıkarılacaksınız.”\wj* \p \v 38 Bunun üzerine yazıcılardan ve Ferisiler’den bazıları, “Öğretmen, senden bir belirti görmek isteriz” diye yanıt verdiler. \p \v 39 Ama Yeşua onlara şöyle yanıt verdi: \wj “Kötü ve sadakatsiz kuşak bir belirti arıyor! Ona Yona’nın belirtisinden başka bir belirti verilmeyecektir.\wj* \v 40 \wj Çünkü Yona nasıl üç gün üç gece iri balığın karnında kaldıysa, İnsanoğlu da üç gün üç gece yerin göbeğinde kalacaktır.\wj* \v 41 \wj Ninova halkı yargı günü bu kuşakla birlikte ayağa kalkıp onu yargılayacaktır. Çünkü onlar Yona’nın bildirisiyle tövbe ettiler. İşte Yunus’tan daha büyük olan buradadır.\wj* \p \v 42 \wj Güney Kraliçesi yargı günü bu kuşakla birlikte ayağa kalkıp onu yargılayacaktır. Çünkü o, Solomon’un bilgeliğini duymak için dünyanın öbür uçlarından geldi. Solomon’dan daha büyük olan buradadır.\wj* \p \v 43 \wj Kirli ruh insandan çıktığı zaman, susuz yerlerden geçerek dinlenme arar, ama bulamaz.\wj* \v 44 \wj O zaman, ‘Çıktığım eve, kendi evime geri döneyim’ der. Döndüğünde onu boş, süpürülmüş ve düzene konmuş bulur.\wj* \v 45 \wj Sonra gidip yanına, kendisinden daha kötü yedi ruh daha alır ve birlikte içeri girip otururlar. O adamın son durumu ilkinden beter olur. Bu kötü kuşağa da böyle olacaktır.”\wj* \p \v 46 Yeşua kalabalığa konuşmasını sürdürürken, işte, annesi ve kardeşleri O'nunla konuşmak isteyerek dışarıda durdular. \v 47 Biri O’na, “İşte, annenle kardeşlerin dışarıda duruyorlar, seninle konuşmak istiyorlar” dedi. \p \v 48 Yeşua kendisiyle konuşana şu karşılığı verdi: “Kimdir annem, kimdir kardeşlerim?” \v 49 Elini öğrencilerine doğru uzatarak, “İşte, annem ve kardeşlerim! \v 50 Çünkü gökteki Babam’ın isteğini kim yerine getirirse, o kişi benim kardeşim, kızkardeşim ve annemdir.” \c 13 \p \v 1 O gün Yeşua evden çıkıp göl kıyısında oturdu. \v 2 Yanında büyük bir kalabalık toplandığı için, Yeşua bir tekneye bindi ve oturdu. Kalabalığın tümü kıyıda duruyordu. \v 3 Onlara benzetmelerle çok şeyler söyleyip dedi. \wj “İşte, çiftçinin biri tohum ekmek için çıktı”\wj* \v 4 \wj “Ekerken bazı tohumlar yol kenarına düştü ve kuşlar gelip onları yuttu.\wj* \v 5 \wj Diğerleri, toprağı az olan kayalık yere düştü ve toprağın derinliği olmadığından hemen filizlendiler.\wj* \p \v 6 \wj Güneş doğunca kavruldular. Kökleri olmadığı için kurudular.\wj* \p \v 7 \wj Diğerleri dikenler arasına düştü. Dikenler büyüdü ve onları boğdu.\wj* \v 8 \wj Diğerleri iyi toprağa düştü. Kimi yüz kat, kimi altmış kat kimi de otuz kat ürün verdi.\wj* \v 9 \wj İşitecek kulağı olan işitsin.”\wj* \p \v 10 Öğrencileri gelip Yeşua’ya, “Onlara neden benzetmelerle konuşuyorsun?” diye sordular. \p \v 11 Yeşua onlara şöyle yanıt verdi: \wj “Cennetin Krallığı'nın sırlarını bilme sizlere verildi, ama onlara verilmedi.\wj* \v 12 \wj Kimde varsa, ona verilecek ve bolca sahip olacak. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da ondan alınacak.\wj* \v 13 \wj Bu nedenle onlara benzetmelerle konuşuyorum. Çünkü onlar bakar ama görmezler, işitir ama duymazlar ve anlamazlar.\wj* \p \v 14 \wj Böylece Yeşaya’nın peygamberlik sözleri onlar için yerine gelmiş oldu:\wj* \q1 \wj ‘Duymasına duyacaksınız, \wj* \q2 \wj Ama hiç anlamayacaksınız,\wj* \q1 \wj Görmesine göreceksiniz, \wj* \q2 \wj Ama hiç fark etmeyeceksiniz,\wj* \q1 \v 15 \wj Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı,\wj* \q2 \wj Kulakları işitmekte ağırlaştı, \wj* \q2 \wj Gözlerini de kapadılar.\wj* \q1 \wj Belki de gözleri ile fark ederler, kulakları ile duyarlar, \wj* \q2 \wj Yürekleri ile anlarlar da tekrar dönerler, \wj* \q2 \wj Ben de onlara şifa verirdim,\wj* \p \v 16 \wj “Ama ne mutlu sizin gözlerinize, çünkü görüyorlar, kulaklarınıza, çünkü duyuyorlar!\wj* \p \v 17 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, birçok peygamber ve doğru kişiler sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler. İşittiklerinizi duymak istediler ama duyamadılar.\wj* \p \v 18 \wj “Şimdi çiftçi benzetmesini dinleyin.\wj* \v 19 \wj Bir kimse Krallık'la ilgili sözü duyup anlamadığında, kötü olan gelir ve onun yüreğine ekilmiş olanı kapar. Yol kenarına ekilmiş olan budur.\wj* \p \v 20 \wj Kayalık yerlere ekilen ise, sözü duyan ve hemen sevinçle kabul edendir,\wj* \v 21 \wj ama kendisinde kök yoktur, ancak bir süre dayanır; sözden dolayı baskı ya da zulüm olduğunda hemen tökezler.\wj* \v 22 \wj Dikenler arasına ekilen kişi budur: Sözü duyar ama bu çağın kaygıları ve zenginliğin aldatıcılığı sözü boğar ve o kişi verimsiz olur.\wj* \v 23 \wj İyi toprağa ekilenler, sözü duyup anlayanlardır. Böyleleri şüphesiz ürün verir, kimi yüz kat, kimi altmış, kimi otuz kat.”\wj* \p \v 24 Yeşua onların önüne başka bir benzetme koyup dedi: \wj “Göğün Krallığı tarlasına iyi tohum eken bir adama benzer.\wj* \v 25 \wj Ama insanlar uykudayken, düşmanı gelip buğdayın arasına delice tohumları ekip gitti.\wj* \v 26 \wj Ama buğday büyüyüp başak verdiğinde, deliceler de ortaya çıktı.\wj* \v 27 \wj Mal sahibinin hizmetkârları gelip ona şöyle dediler: ‘Efendimiz, sen tarlana iyi tohum ekmedin mi? Bu deliceler de nereden geldi?’\wj* \p \v 28 \wj Adam, ‘Bunu bir düşman yaptı’ dedi.\wj* \p \wj Hizmetkârları ona, ‘Gidip deliceleri toplamamızı ister misin?’ diye sordular.\wj* \p \v 29 \wj O ise ‘Hayır’ dedi. ‘Yoksa deliceleri toplarken onlarla birlikte buğdayı da sökersiniz.\wj* \p \v 30 \wj Bırakın hasata kadar her ikisi birlikte büyüsünler. Hasat vaktinde orakçılara önce deliceleri toplayın diyeceğim, onları yakmak için demet yapın. Buğdayı ise toplayarak ambarıma koyun.”\wj* \p \v 31 Yeşua onların önüne başka bir benzetme koyup dedi, \wj “Göğün Krallığı, bir adamın alıp tarlasına ektiği hardal tanesine benzer”\wj* \v 32 \wj “Gerçi o tohumların en küçüğüdür. Ancak büyüdüğü zaman bahçe bitkilerinden daha büyüktür ve ağaç olur. Öyle ki, göğün kuşları gelip dallarına yerleşirler.”\wj* \p \v 33 Onlara başka bir benzetme söyledi: \wj “Göğün Krallığı, tümü mayalanıncaya dek, bir kadının alıp üç ölçek una sakladığı mayaya benzer.”\wj* \p \v 34 Yeşua bütün bu şeyleri kalabalıklara benzetmelerle söyledi; benzetme olmadan onlara konuşmazdı. \v 35 Bu, peygamber aracılığıyla söylenen şu söz yerine gelsin diye oldu: \q1 “Ağzımı benzetmelerle açacağım, \q1 Dünyanın kuruluşundan beri saklı kalmış sırları dile getireceğim.” \p \v 36 Sonra Yeşua kalabalığı gönderip eve gitti. Öğrencileri O’na gelip, “Tarla deliceleri benzetmesini bize açıkla” dediler. \p \v 37 Onlara şöyle yanıt verdi: \wj “İyi tohumu eken İnsanoğlu’dur.\wj* \v 38 \wj Tarla da dünyadır. İyi tohumlar, göksel krallığın çocukları, deliceler de kötü olanın çocuklarıdır.\wj* \v 39 \wj Deliceleri eken düşman, İblis’tir. Hasat çağın sonudur; orakçılar da meleklerdir.\wj* \v 40 \wj Böylece delicelerin ateşte yakıldığı gibi, bu çağın sonunda da öyle olacaktır.\wj* \v 41 \wj İnsanoğlu meleklerini gönderecek, onlar da tökezlemeye neden olan her şeyi, kötülük yapan herkesi, O’nun krallığından toplayarak ateşe atacaktır.\wj* \v 42 \wj Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.\wj* \v 43 \wj O zaman doğrular, Babaları’nın krallığında güneş gibi parlayacaklar. İşitecek kulağı olan, işitsin.”\wj* \p \v 44 \wj “Yine Göğün Krallığı, tarlada saklı olan bir hazineye benzer. Onu bir adam bulup sakladı, sevinçle koşup gitti, sahip olduğu her şeyi satıp o tarlayı satın aldı.”\wj* \p \v 45 \wj “Yine Göğün Krallığı, güzel inciler arayan bir tüccara benzer.\wj* \p \v 46 \wj Tüccar, çok değerli bir inci bulunca gitti, sahip olduğu her şeyi satıp o inciyi satın aldı.”\wj* \p \v 47 \wj “Yine Göğün Krallığı, denize atılan ve her çeşit balığı denizden toplayan bir ağa benzer.\wj* \v 48 \wj Ağ dolduğunda balıkçılar onu kıyıya çekti. Oturup iyi olanları kaplara işe yaramayanları çöpe attılar.\wj* \v 49 \wj Dünyanın sonunda da böyle olacaktır. Melekler gelip kötüleri doğrulardan ayıracaklar.\wj* \v 50 \wj Ardından onları fırın ateşine atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.”\wj* \v 51 Yeşua onlara, \wj “Bütün bu şeyleri anladınız mı?”\wj* diye sordu. \p O’na, “Evet, Efendimiz” dediler. \p \v 52 Onlara, \wj “Bu nedenle Göklerin Krallığı’nda öğrenci olan her yazıcı, hazinesinden eski ve yeni şeyler çıkaran mal sahibi bir adama benzer”\wj* dedi. \p \v 53 Yeşua tüm bu benzetmeleri bitirince oradan ayrıldı. \v 54 Kendi memleketine geldi ve onların havrasında öğretti. Halk şaşkınlık içinde kaldı. “Bu adam bu bilgeliği ve büyük işleri nereden elde etti?” dediler. \v 55 Marangozun oğlu değil mi bu? Annesinin adı Mariyam, kardeşleri Yakov, Yosef, Simon ve Yahuda değil mi? \v 56 Kızkardeşlerinin hepsi bizimle değil mi? O zaman bu adam bütün bu şeyleri nereden elde etti?” \v 57 O'nun tarafından tökezlediler. \p Ama Yeşua onlara, \wj “Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde itibarsız değildir”\wj* dedi. \v 58 İmansızlıklarından dolayı Yeşua orada çok büyük işler yapmadı. \c 14 \p \v 1 O günlerde, bölge kralı olan Hirodes, Yeşua’yla ilgili haberi duydu. \v 2 Hizmetkârlarına, “Bu, Vaftizci Yuhanna’dır” dedi. “Ölümden dirildiği için bu güçler onda işlemektedir.” \v 3 Hirodes, kardeşi Filipus’un karısı Hirodiya’nın hatırına, Yuhanna’yı tutuklatmış, bağlatmış ve zindana atmıştı. \v 4 Çünkü Yuhanna Hirodes’e, “O kadınla evlenmen Yasa’ya uygun değildir” demişti. \v 5 Hirodes onu öldürtmek istediyse de halktan korktu. Çünkü halk Yuhanna’yı bir peygamber sayıyordu. \v 6 Hirodes’in doğum günü gelince, Hirodiya’nın kızı ortalarında dans etti ve Hirodes’in hoşuna gitti. \v 7 Hirodes kendisinden her ne dilerse ant içip kıza söz verdi. \v 8 Kız, annesinin kışkırtması üzerine, “Vaftizci Yuhanna’nın başını bir tepsi üzerinde bana ver” dedi. \p \v 9 Kral buna üzüldüyse de, konuklarının önünde içtiği antlardan dolayı verilmesini buyurdu. \v 10 Adam gönderdi ve Yuhanna’nın başını kestirdi. \v 11 Yuhanna’nın kesik başı tepsi üzerinde genç kıza verildi. Kız da onu annesine götürdü. \v 12 Yuhanna’nın öğrencileri gelip cesedi aldılar ve gömdüler. Sonra gidip Yeşua’ya anlattılar. \v 13 Yeşua bunu duyunca, oradan ayrılıp tek başına bir tekneyle ıssız bir yere çekildi. Kalabalıklar bunu duyunca, kentlerden yaya olarak yola çıktılar ve O’nu takip ettiler. \p \v 14 Yeşua çıktı ve büyük bir kalabalık gördü. Onlara acıdı ve hasta olanlarını iyileştirdi. \v 15 Akşam olunca öğrencileri Yeşua’ya gelip, “Efendimiz burası ıssız bir yer, vakitte geç oldu. Halkı gönder de köylere gitsinler ve kendilerine yiyecek satın alsınlar” dediler. \p \v 16 Yeşua onlara, \wj “Gitmelerine gerek yok. Onlara siz yiyecek verin”\wj* dedi. \p \v 17 O’na, “Burada yalnızca beş ekmekle iki balığımız var” dediler. \p \v 18 Yeşua, \wj “Onları buraya, bana getirin”\wj* dedi. \v 19 Kalabalığa çayır üzerine oturmalarını buyurdu. Beş ekmekle iki balığı eline aldı ve göğe bakarak kutsadı; ekmekleri böldü ve öğrencilerine verdi, onlar da halka verdiler. \v 20 Hepsi yiyip doydu. Artakalan parçalardan on iki sepet dolusu kaldırdılar. \v 21 Yemek yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar dışında, yaklaşık beş bin erkekti. \p \v 22 Yeşua, kalabalıkları gönderirken, öğrencilerine hemen tekneye binip kendisinden önce karşı yakaya gitmelerini sağladı. \v 23 Yeşua kalabalıkları gönderdikten sonra, dua etmek için tek başına dağa çıktı. Akşam olunca, orada yalnızdı. \v 24 O sırada tekne denizin ortasında dalgalarla boğuşuyordu. Çünkü rüzgâr onlara tersti. \v 25 Gecenin dördüncü nöbetinde, sabaha karşı Yeşua denizin üzerinden yürüyerek onlara doğru geldi. \v 26 O’nun denizin üzerinde yürüdüğünü gören öğrenciler sıkıntı içinde kaldılar. “Bu bir hayalet!” diyerek korkuyla bağrıştılar. \v 27 Ama Yeşua hemen onlara konuşup şöyle dedi: \wj “Cesur olun! Benim! Korkmayın!”\wj* \p \v 28 Petrus O’na, “Efendimiz, eğer sen isen, suların üzerinden yürüyerek sana gelmem için bana buyruk ver” diye yanıt verdi. \p \v 29 Yeşua, \wj “Gel!”\wj* dedi. \m Petrus tekneden indi ve Yeşua'ya gelmek için suların üzerinde yürüdü. \v 30 Ama rüzgârın güçlü olduğunu görünce korktu ve batmaya başladı. “Efendimiz, beni kurtar!” diye bağırdı. \p \v 31 Yeşua hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, \wj “Ey kıt imanlı, neden şüphe ettin?”\wj* dedi. \v 32 Tekneye bindiklerinde rüzgâr kesildi. \v 33 Teknedekiler gelip, “Sen gerçekten Tanrı’nın Oğlu’sun!” diyerek O’na tapındılar. \p \v 34 Karşıya geçtiklerinde Ginnesar diyarına geldiler. \v 35 O yerin halkı Yeşua’yı tanıyınca, çevredeki bütün o bölgeye haber gönderdiler. Hasta olanların hepsini O’na getirdiler. \v 36 Giysisinin saçağına dokunmak için O’na yalvardılar. Dokunanların hepsi iyileşti. \c 15 \p \v 1 Bunun üzerine Yeruşalem’den Ferisiler ve yazıcılar Yeşua’ya gelip şöyle dediler: \v 2 “Öğrencilerin neden atalarımızın geleneğine karşı geliyor? Çünkü yemek yerken ellerini yıkamıyorlar?” \p \v 3 Yeşua onlara şöyle yanıt verdi: \wj “Peki siz, neden töreniz uğruna Tanrı sözüne karşı geliyorsunuz?\wj* \v 4 \wj Çünkü Tanrı, ‘Babana ve annene saygı göstereceksin’ diye buyurdu ve ‘Babasına ya da annesine kötü konuşan, öldürülsün.’\wj* \v 5 \wj Ama siz, ‘Kim babasına ya da annesine, benden alacağın bütün yardım Tanrı’ya adanmıştır derse, babasına ya da annesine saygı göstermeyecektir’ diyorsunuz.\wj* \v 6 \wj Böylece töreniz uğruna Tanrı sözünü geçersiz sayıyorsunuz.\wj* \v 7 \wj Ey ikiyüzlüler! Yeşaya sizin hakkınızda iyi peygamberlik etmiştir:\wj* \q1 \v 8 \wj ‘Bu halk ağızlarıyla bana yaklaşırlar, \wj* \q2 \wj Dudaklarıyla da beni sayarlar \wj* \q2 \wj Ama yürekleri benden uzaktır.\wj* \q1 \v 9 \wj Bana boşuna tapınırlar.\wj* \q2 \wj Öğreti kuralları olarak öğrettikleri, insan yapıtıdır.’”\wj* \p \v 10 Yeşua halkı yanına çağırdı ve onlara, \wj “Dinleyin ve anlayın”\wj* dedi. \v 11 \wj “Ağıza giren insanı kirletmez. İnsanı kirleten ağızdan çıkandır.”\wj* \p \v 12 Sonra öğrencileri O’na gelip, “Biliyor musun? Bu sözü duyunca Ferisiler alındılar” dediler. \p \v 13 Yeşua, \wj “Göksel Babam’ın dikmediği her fidan kökünden sökülecektir.\wj* \p \v 14 \wj Bırakın onları; onlar körlerin kör rehberleridir. Kör köre yol göstermeye kalkışırsa ikisi de çukura düşer”\wj* dedi. \p \v 15 Petrus O’na, “Bize bu benzetmeyi açıkla” dedi. \p \v 16 Bunun üzerine Yeşua, \wj “Siz de mi hâlâ anlamıyorsunuz?\wj* \v 17 \wj Ağıza girenin önce mideye sonra vücuttan dışarıya atıldığını bilmiyor musunuz?\wj* \p \v 18 \wj Oysa ağızdan çıkan şeyler yürekten gelir ve insanı bunlar kirletir.\wj* \p \v 19 \wj Çünkü kötü düşünceler, cinayet, zina, fuhuş, hırsızlık, yalan yere tanıklık ve küfür yürekten gelir.\wj* \v 20 \wj İnsanı kirleten yıkanmamış eller değil, bu şeylerdir”\wj* dedi. \p \v 21 Yeşua oradan çıkıp Sur ve Sayda bölgesine çekildi. \v 22 O sınırlardan, işte, Kenanlı bir kadın Yeşua’ya gelip feryat ederek şöyle dedi: “Ey David Oğlu, Efendimiz! Bana merhamet et! Kızım bir iblis tarafından kötü biçimde tutsak alındı!” \p \v 23 Yeşua kadına tek söz yanıt vermedi. \p Öğrencileri gelip O’na yalvardılar: “Gönder onu, çünkü arkamızdan bağırıyor.” \p \v 24 Yeşua, \wj “Ben İsrael’in kayıp koyunlarından başkasına gönderilmedim”\wj* diye yanıtladı. \p \v 25 Kadın gelip Yeşua’ya tapındı ve “Efendimiz, bana yardım et” dedi. \p \v 26 Yeşua ona, \wj “Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak uygun olmaz”\wj* dedi. \p \v 27 Kadın, “Doğru söylüyorsun, Efendimiz” dedi. “Ama köpekler de efendilerinin masasından yere düşen kırıntıları yerler”. \p \v 28 O zaman Yeşua ona şöyle yanıt verdi: \wj “Ey kadın, imanın büyük! Sana istediğin gibi olsun.”\wj* Ve kadının kızı işte o saatte iyileşti. \p \v 29 Yeşua oradan ayrıldı. Galile Gölü’nün yakınına geldi; dağın üzerine çıkıp orada oturdu. \v 30 Yanına büyük kalabalıklar geldi. Yanlarında topal, kör, dilsiz, sakat ve daha birçok hastalar vardı. Onları Yeşua’nın ayaklarının önüne koydular. O da onları iyileştirdi. \v 31 Halk dilsizlerin konuştuğunu, çolakların iyileştiğini, topalların yürüdüğünü, körlerin gördüğünü görünce şaşırdı ve İsrael’in Tanrısı’nı yüceltti. \p \v 32 Yeşua öğrencilerini yanına çağırıp: \wj “Bu kalabalığa acıyorum”\wj* dedi. \wj “Üç gündür benimle birlikteler ve yiyecek hiçbir şeyleri yok. Onları aç karınla evlerine göndermek istemiyorum, yoksa yolda bayılabilirler.”\wj* \p \v 33 Öğrencileri O'na şöyle yanıt verdiler: “Böylesine ıssız bir yerde bu kadar büyük kalabalığa doyuracak kadar ekmek nereden bulabiliriz?” \p \v 34 Yeşua onlara, \wj “Kaç ekmeğiniz var?”\wj* dedi. \p “Yedi ekmekle birkaç küçük balığımız var” dediler. \p \v 35 Yeşua kalabalıklara yere oturmalarını buyurdu; \v 36 yedi ekmeği ve balıkları aldı, şükredip onları böldü ve öğrencilere verdi. Öğrenciler de kalabalıklara verdi. \v 37 Hepsi yedi ve doydu. Artakalan parçalardan yedi sepet dolusu kaldırdılar. \v 38 Yemek yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar dışında dört bin erkekti. \v 39 Yeşua, kalabalıkları gönderip tekneye bindi ve Magadan sınırlarına geldi. \c 16 \p \v 1 Ferisiler ve Sadukiler Yeşua’ya gelip O’nu deneyerek kendilerine gökten bir belirti göstermesini istediler. \v 2 Yeşua onlara şöyle yanıt verdi: \wj “Akşam olunca, ‘Gökyüzü kızıl olduğu için hava güzel olacak’ dersiniz.\wj* \v 3 \wj Sabah, ‘Bugün hava bozacak, çünkü gökyüzü kızıl ve endişe verici’ dersiniz. Ey ikiyüzlüler, gökyüzünün görünüşünü ayırt etmeyi biliyor da zamanın belirtilerini ayırt edemiyor musunuz?\wj* \p \v 4 \wj Kötü ve sadakatsiz kuşak bir belirti arıyor! Ama ona Peygamber Yona’nın belirtisinden başka bir belirti verilmeyecektir.”\wj* \p Yeşua onları bırakıp gitti. \v 5 Öğrenciler gölün karşı tarafından geldiler ve ekmek almayı unutmuşlardı. \v 6 Yeşua onlara, \wj “Dikkat edin, Ferisiler’in ve Sadukiler’in mayasından sakının”\wj* dedi. \p \v 7 Onlarsa, “Ekmek getirmediğimiz için” diyerek aralarında tartıştılar. \p \v 8 Yeşua bunu bilerek, \wj “Ey kıt imanlılar, ekmeğiniz yok diye aranızda neden tartışıyorsunuz?”\wj* dedi. \v 9 \wj “Beş bin kişinin beş ekmeğini, kaç küfe kaldırdığınızı hâlâ fark etmiyor ve hatırlamıyor musunuz?\wj* \v 10 \wj Ya da dört bin kişinin yedi ekmeğini, kaç küfe yiyecek kaldırdığınızı fark etmiyor ve hatırlamıyor musunuz?\wj* \v 11 \wj Benim size ekmek hakkında konuşmadığımı nasıl olur da anlamıyorsunuz? Ancak Ferisiler’in ve Sadukiler’in mayasından sakının.”\wj* \p \v 12 O zaman, Yeşua’nın kendilerine ekmek mayasından değil, ama Ferisiler’in ve Sadukiler’in öğretisinden sakının dediğini anladılar. \p \v 13 Yeşua, Filipus Sezariyesi bölgesine geldiğinde öğrencilerine, \wj “İnsanlar, ben İnsanoğlu'nun kim olduğumu söylüyor?”\wj* dedi. \p \v 14 Öğrencileri şöyle dedi: “Bazıları Vaftizci Yuhanna, bazıları Eliya, ötekiler de Yeremya ya da peygamberlerden biridir diyor.” \p \v 15 Yeşua onlara, \wj “Ya siz, ben kimim dersiniz?”\wj* dedi. \p \v 16 Simon Petrus, “Sen, yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih’sin” diye yanıtladı. \p \v 17 Yeşua ona, \wj “Ne mutlu sana, Yona oğlu Simon! Çünkü bunu sana açan et ve kan değil, gökteki Babam’dır.\wj* \v 18 \wj Ben de sana derim ki, sen Petrus’sun ve kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım. Hades'in kapıları ona karşı galip gelmeyecektir.\wj* \v 19 \wj Göğün Krallığı'nın anahtarlarını sana vereceğim ve yeryüzünde bağladığın her şey gökde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey gökde de çözülmüş olacaktır”\wj* dedi. \v 20 Sonra Yeşua, kendisinin Mesih olduğunu kimseye söylememelerini buyurdu. \p \v 21 O andan itibaren Yeşua, kendisinin Yeruşalem’e gitmesi, ileri gelenler, başkâhinler ve yazıcıların elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini öğrencilerine göstermeye başladı. \p \v 22 Petrus O’nu bir kenara çekip azarlamaya başladı. “Bu senden uzak olsun, Efendimiz! Bu sana asla olmayacak” dedi. \p \v 23 Ama Yeşua Petrus’a dönerek, \wj “Çekil önümden, Şeytan! Sen bana engelsin. Çünkü düşünceni Tanrı’nın şeyleri üzerine değil, insanın şeyleri üzerine dikiyorsun”\wj* dedi. \p \v 24 Yeşua öğrencilerine şöyle dedi: \wj “Bir kimse ardımdan gelmek isterse, kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin.\wj* \v 25 \wj Çünkü yaşamını kurtarmak isteyen onu yitirecek, yaşamını benim uğruma yitiren ise onu bulacaktır.\wj* \v 26 \wj Çünkü insan bütün dünyayı kazanıp da yaşamını yitirirse bunun kendisine ne faydası olur? Ya da bir insan hayatına karşılık ne verebilir?\wj* \v 27 \wj Çünkü İnsanoğlu, Babası’nın görkemi içinde melekleriyle birlikte gelecek ve o zaman herkese yaptığının karşılığını verecektir.\wj* \v 28 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, burada duranlar arasında, İnsanoğlu’nun kendi krallığı içinde geldiğini görmeden ölümü hiç tatmayacak olanlar var.”\wj* \c 17 \p \v 1 Altı gün sonra Yeşua, yalnız Petrus, Yakov ve Yakov’un kardeşi Yuhanna’yı yanına alarak yüksek bir dağa çıktı. \v 2 Onların önünde Yeşua’nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. \v 3 İşte, Moşe’yle Eliya onlara göründü, Yeşua’yla konuşuyorlardı. \p \v 4 Petrus Yeşua’ya yanıt verip şöyle dedi: “Efendimiz, bizim için burada olmak iyidir. İstersen buraya üç çardak kuralım: Biri sana, biri Moşe’ye, biri de Eliya’ya.” \p \v 5 O daha konuşurken, işte, parlak bir bulut onlara gölge saldı. Buluttan gelen bir ses, “Bu benim sevgili Oğlum’dur, O’ndan hoşnudum. O’nu dinleyin!” dedi. \p \v 6 Öğrenciler bu sesi duyunca, dehşet içinde yüzüstü yere kapandılar. \p \v 7 Yeşua gelip onlara dokundu, \wj “Kalkın, korkmayın!”\wj* dedi. \v 8 Başlarını kaldırdıklarında geride yalnız Yeşua’nın dışında kimseyi görmediler. \p \v 9 Dağdan inerlerken Yeşua onlara, \wj “İnsanoğlu ölümden dirilinceye dek, bu gördüğünüzden kimseye söz etmeyin”\wj* diye buyurdu. \p \v 10 Öğrencileri O’na sorup, “Öyleyse yazıcılar neden Eliya’nın önce gelmesi gerektiğini söylüyorlar?” dediler. \p \v 11 Yeşua onlara şöyle yanıt verdi: \wj “Eliya gerçekten önce gelecek ve her şeyi yerine koyacak.\wj* \v 12 \wj Ama size şunu söyleyeyim, Eliya çoktan geldi ve onu tanımadılar, ona her istediklerini yaptılar. Aynı biçimde, İnsanoğlu da onlardan acı çekecektir.”\wj* \v 13 O zaman öğrenciler, Yeşua’nın kendilerine Vaftizci Yuhanna’dan söz ettiğini anladılar. \p \v 14 Kalabalığın yanına vardıklarında, bir adam Yeşua’ya yaklaşarak önünde diz çöktü. \v 15 “Efendimiz, oğluma merhamet et!” dedi. “Çünkü sarası var ve çok acı çekiyor. Sık sık ateşe ve suya düşüyor. \v 16 Onu öğrencilerine getirdim ama iyileştiremediler.” \p \v 17 Yeşua, \wj “Ey imansız ve yoldan çıkmış kuşak! Ne zamana dek sizinle birlikte olacağım? Size daha ne vakte kadar katlanacağım? Onu buraya bana getirin”\wj* dedi. \v 18 Yeşua iblisi azarlayınca iblis çocuktan çıktı ve çocuk o saatte iyileşti. \p \v 19 Sonra öğrenciler yalnız olarak Yeşua’ya gelip, “Biz neden iblisi kovamadık?” dediler. \p \v 20 Onlara, \wj “İnançsızlığınızdan ötürü”\wj* dedi. \wj “Size doğrusunu söyleyeyim, hardal tanesi kadar imanınız olsa şu dağa, ‘Buradan şuraya taşın’ derseniz, taşınır; sizin için imkânsız hiçbir şey olmayacaktır.\wj* \v 21 \wj Ama bu tür, dua ve oruç dışında çıkmaz.”\wj* \p \v 22 Galile’de kalırken Yeşua öğrencilerine, \wj “İnsanoğlu insanların eline teslim edilmek üzere,\wj* \v 23 \wj O’nu öldürecekler ama O üçüncü gün dirilecektir”\wj* dedi. \m Öğrencileri buna çok kederlendiler. \p \v 24 Kafernahum’a geldiklerinde, iki dirhemlik tapınak vergisini toplayanlar Petrus’a gelip, “Öğretmeniniz tapınak vergisini ödemiyor mu?” dediler. \v 25 Petrus onlara “Evet” dedi. \m Petrus eve girdiğinde, daha bir şey söylemeden Yeşua ona şöyle dedi: \wj “Dünya kralları gümrük ya da vergiyi kimlerden alır? Bu konuda ne düşünüyorsun Simon?”\wj* dedi. \wj “Kendi çocuklarından mı, yoksa yabancılardan mı?”\wj* \p \v 26 Petrus O’na, “Yabancılardan” dedi. \m Bunu söylemesi üzerine Yeşua ona, \wj “O zaman çocuklar muaftır.\wj* \v 27 \wj Ama biz onların tökezlemesine neden olmayalım. Denize gidip oltanı at. Tuttuğun ilk balığı çıkar, onun ağzını açtığında dört dirhemlik bir para bulacaksın. Onu al, benim ve kendin için onlara ver.”\wj* dedi. \c 18 \p \v 1 O saatte öğrenciler Yeşua’ya gelip, “Göğün Krallığı'nda en büyük kimdir?” dediler. \p \v 2 Yeşua yanına küçük bir çocuk çağırdı ve onu orta yere dikti. \m \v 3 \wj “Size doğrusunu söyleyeyim”\wj* dedi. \wj “Dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Cennetin Krallığı'na asla giremezsiniz.\wj* \v 4 \wj Bu nedenle, her kim bu küçük çocuk gibi alçakgönüllü olursa, Göğün Krallığı'nda en büyük odur.\wj* \v 5 \wj Böyle bir küçük çocuğu benim adıma kabul eden beni kabul eder.\wj* \v 6 \wj Ama kim bana iman eden bu küçüklerden birinin tökezlemesine neden olursa, boynuna kocaman bir değirmen taşı asılıp denizin dibine atılması kendisi için daha iyi olur.”\wj* \p \v 7 \wj “Tökezleme ortamları yüzünden dünyanın vay haline! Tökezleme ortamlarının gelmesi gerekir. Ama o ortama aracılık eden o kişinin vay haline!\wj* \v 8 \wj Elin ya da ayağın tökezlemene neden olursa, onu kes ve kendinden at. Senin için çolak ve topal olarak yaşama girmek, iki el, iki ayakla ebedi ateşe atılmaktan daha iyidir.\wj* \v 9 \wj Gözün tökezlemene neden olursa, onu çıkar ve kendinden at. Senin için tek gözle yaşama girmek, iki gözle cehennem ateşine atılmaktan daha iyidir.\wj* \v 10 \wj Bu küçüklerden birini hor görmekten sakının! Çünkü size derim ki, onların gökteki melekleri, gökteki Babam’ın yüzünü her zaman görürler.\wj* \v 11 \wj Çünkü İnsanoğlu kaybolmuş olanı kurtarmak için geldi.”\wj* \p \v 12 \wj “Siz ne düşünüyorsunuz? Bir adamın yüz koyunu olup da onlardan biri yolundan sapsa, doksan dokuzunu dağlarda bırakıp yolundan sapmış olanı aramaya gitmez mi?\wj* \v 13 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, onu bulursa, yolundan sapmamış doksan dokuz koyundan daha çok onun için sevinir.\wj* \v 14 \wj Bu nedenle, bu küçüklerden birinin yok olması gökteki Babanız’ın isteği değildir.”\wj* \p \v 15 \wj “Kardeşin sana karşı günah işlerse, git, yalnızca onunla senin arasında suçunu ona göster. Seni dinlerse, kardeşini geri kazanmış olursun.\wj* \v 16 \wj Ama dinlemezse, yanına bir ya da iki kişi daha al ki, her söz iki ya da üç tanık ağzıyla kanıtlansın.\wj* \v 17 \wj Onları da dinlemeyi reddederse bunu topluluğa söyleyin. Topluluğu da dinlemeyi reddederse, o sana Tanrı tanımaz gibi ya da vergi görevlisi gibi olsun.\wj* \v 18 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, yeryüzünde her ne bağlarsanız gökte de bağlanmış olacak ve yeryüzünde her ne çözerseniz gökte de çözülmüş olacak.\wj* \v 19 \wj Yine, size kesinlikle derim ki, yeryüzünde aranızdan iki kişi, dileyecekleri bir şey hakkında anlaşılırsa, gökteki Babam tarafından kendilerine olacaktır.\wj* \v 20 \wj Çünkü nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa, ben de onların ortasındayım.”\wj* \p \v 21 Sonra Petrus Yeşua’ya gelip, “Efendimiz, kardeşim bana karşı kaç kez günah işlerse onu bağışlayayım? Yedi kereye kadar mı?” dedi. \p \v 22 Yeşua ona, \wj “Sana yedi kereye kadar değil, ben sana yetmiş kere yedi kez derim.\wj* \v 23 \wj Bu nedenle Göğün Krallığı, hizmetkârlarıyla hesaplaşmak isteyen bir krala benzer.\wj* \v 24 \wj Kral hesaplaşmaya başladığı zaman, kendisine on bin talant borcu olan biri getirildi.\wj* \v 25 \wj Ama adam ödeyemediğinden efendisi onun, karısının, çocuklarının ve sahip olduğu bütün malının satılıp borcun ödenmesini buyurdu.\wj* \v 26 \wj Bunun üzerine hizmetkâr yere kapanıp, önünde eğilerek, ‘Efendimiz, bana karşı sabırlı ol, borcumun hepsini ödeyeceğim!’ dedi.\wj* \v 27 \wj O hizmetkârın efendisi ona acıdı. Onu özgür bıraktı ve borcunu kendisine bağışladı.”\wj* \p \v 28 \wj “Ama o hizmetkâr dışarı çıktı ve kendisine yüz dinar borcu olan başka bir hizmetkâr arkadaşını buldu. Onu yakalayıp, ‘Bana borcunu öde!’ diyerek boğazına yapıştı.”\wj* \p \v 29 \wj “Bunun üzerine hizmetkâr arkadaşı onun ayaklarına kapandı ve ‘Bana karşı sabırlı ol, borcumu sana ödeyeceğim’ diyerek ona yalvardı.\wj* \v 30 \wj Ama o istemedi. Gitti, borcunu ödeyene dek adamı zindana attı.\wj* \p \v 31 \wj Yapılanı gören öteki hizmetkâr arkadaşları çok üzüldüler. Efendilerine gidip bütün olup biteni anlattılar.\wj* \v 32 \wj O zaman efendisi onu yanına çağırdı. Ona, ‘Ey kötü hizmetkâr! Bana yalvarınca bütün borcunu sana bağışladım.\wj* \v 33 \wj Benim sana merhamet ettiğim gibi, senin de hizmetkâr arkadaşına merhamet etmen gerekmez miydi?’\wj* \v 34 \wj Efendisi öfkelendi ve borcunu ödeyene dek onu işkencecilere teslim etti.\wj* \v 35 \wj Eğer her biriniz kardeşinizi suçları için yürekten bağışlamazsanız, göksel Babam da size öyle yapacaktır.”\wj* \c 19 \p \v 1 Yeşua bu sözleri bitirince, Galile’den ayrıldı ve Yarden ötesinde Yahudiye sınırlarına geldi. \v 2 Büyük kalabalıklar O’nu izledi, O da onları orada iyileştirdi. \p \v 3 Ferisiler Yeşua’ya geldiler, O’nu sınayarak, “Erkeğin herhangi bir nedenle karısını boşaması Yasa’ya uygun mudur?” dediler. \p \v 4 O şöyle yanıt verdi: \wj “‘Başlangıçta Yaradan’ın onları erkek ve dişi olarak yarattığını,\wj* \v 5 \wj ve ‘Bu nedenle adam babasını ve annesini bırakıp karısına bağlanacak, ikisi bir beden olacak’ dendiğini okumadınız mı?\wj* \p \v 6 \wj Öyle ki artık onlar iki değil, ama tek bedendirler. Bu nedenle Tanrı’nın birleştirdiğini insan ayırmasın.”\wj* \p \v 7 O’na, “Öyleyse Moşe neden erkeğin kadına boşanma belgesi vererek onu boşayabileceğini buyurdu?” diye sordular. \p \v 8 Yeşua onlara, \wj “Moşe, yüreklerinizin katılığından dolayı karılarınızı boşamanıza izin verdi”\wj* dedi. \wj “Başlangıçta böyle değildi.\wj* \v 9 \wj Size derim ki, karısını fuhuş dışında bir nedenle boşayıp başkasıyla evlenen, zina etmiş olur. Boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur.”\wj* \p \v 10 Öğrencileri Yeşua’ya, “Eğer erkeğin karısıyla durumu böyleyse evlenmemek daha iyi!” dediler. \p \v 11 Ama Yeşua onlara, \wj “Bu sözü herkes kabul edemez, ancak kendilerine verilmiş olanlar bunu kabul edebilir.\wj* \v 12 \wj Çünkü bazıları doğuştan hadımdır, bazıları insanlar tarafından hadım edilir, bazıları da Göğün Krallığı uğruna kendini hadım eder. Bunu kabul edebilen kabul etsin!”\wj* dedi. \p \v 13 O zaman, ellerini üzerlerine koyup dua etmesi için O'na küçük çocukları getirdiler. Öğrenciler onları azarladı. \v 14 Ama Yeşua, \wj “Bırakın küçük çocukları, bana gelmelerine engel olmayın”\wj* dedi. \wj “Çünkü Cennetin Krallığı böylelerinindir.”\wj* \v 15 Ellerini onların üzerine koydu ve oradan ayrıldı. \p \v 16 İşte, adamın biri Yeşua’ya gelip, “İyi öğretmen, sonsuz yaşama sahip olmak için ne iyilik yapmalıyım?” diye sordu. \p \v 17 Ona, \wj “Bana neden iyi diyorsun? İyi olan yalnızca biri var, O da Tanrı'dır. Yaşama girmek istiyorsan buyrukları tut”\wj* dedi. \p \v 18 Adam Yeşua’ya, “Hangilerini?” diye sordu. \p Yeşua şöyle dedi: \wj “‘Öldürmeyeceksin.’ ‘Zina etmeyeceksin.’ ‘Çalmayacaksın.’ ‘Yalan yere tanıklık etmeyeceksin.’\wj* \v 19 \wj ‘Babana ve annene saygı göstereceksin.’ Ve, ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’”\wj* \p \v 20 Genç adam Yeşua’ya, “Bütün bunları gençliğimden beri tuttum. Hâlâ ne eksiğim var ki?” dedi. \p \v 21 Yeşua ona, \wj “Eğer kusursuz olmak istiyorsan, git, neyin varsa sat, yoksullara ver; o zaman göklerde hazinen olur. Sonra gel, beni izle”\wj* dedi. \v 22 Ancak genç adam bunu duyunca üzüntüyle gitti. Çünkü çok malı vardı. \v 23 Yeşua öğrencilerine şöyle dedi: \wj “Size doğrusunu söyleyeyim, zengin bir adam Cennetin Krallığı'na zorlukla girecek.\wj* \v 24 \wj Size yine derim ki, bir devenin iğne deliğinden geçmesi, zengin bir adamın Tanrı’nın Krallığı’na girmesinden daha kolaydır.”\wj* \p \v 25 Öğrenciler bunu duyunca çok şaşırdılar, “Öyleyse kim kurtulabilir?” diye sordular. \p \v 26 Yeşua onlara bakarak, \wj “İnsanlar için bu olanaksızdır, ama Tanrı'yla her şey mümkündür”\wj* dedi. \p \v 27 Sonra Petrus, “İşte, her şeyi bıraktık ve seni izliyoruz. O zaman bizim neyimiz olacak?” diye yanıtladı. \p \v 28 Yeşua öğrencilerine, \wj “Size doğrusunu söyleyeyim, her şey yenilendiğinde, İnsanoğlu görkemli tahtına oturduğunda, benim ardımdan gelen sizler de, on iki tahtta oturup İsrael’in on iki oymağına hükmedeceksiniz.\wj* \v 29 \wj Benim adım uğruna evlerini, kardeşlerini, babasını ya da annesini, karısını, çocuklarını ya da toprağını bırakan herkes, bunların yüz katını alacak ve sonsuz yaşamı miras alacaktır.\wj* \v 30 \wj Ama birincilerin çoğu sonuncu, sonuncular da birinci olacaklardır”\wj* dedi. \c 20 \p \v 1 \wj “Çünkü Göğün Krallığı, sabah erkenden bağında çalışacak işçiler tutmak için dışarı çıkan ev sahibi bir adama benzer.\wj* \v 2 \wj Adam, işçilerle günlüğü bir dinara anlaşıp onları bağına gönderdi.\wj* \v 3 \wj Adam yaklaşık üçüncü vakitte çıktı, çarşı meydanında boş duran başkalarını gördü.\wj* \v 4 \wj Onlara, ‘Siz de bağa gidin, hakkınız neyse veririm’ dedi. Böylece onlar da yollarına gittiler.\wj* \v 5 \wj Yine yaklaşık altıncı, dokuzuncu vakitte çıktı ve aynı şekilde yaptı.\wj* \v 6 \wj Yaklaşık onbirinci vakitte çıktı ve boş duran başkalarını buldu. Onlara, ‘Neden bütün gün burada boş duruyorsunuz?’ dedi.”\wj* \p \v 7 \wj “O’na, ‘Çünkü bizi kimse işe almadı’ dediler.” “Onlara, ‘Siz de bağa gidin, hakkınız neyse alacaksınız’ dedi.”\wj* \p \v 8 \wj “Akşam olunca, bağın efendisi kâhyasına, ‘İşçileri çağır ve sonunculardan başlayarak birincilere doğru ücretlerini öde’ dedi.\wj* \v 9 \wj Yaklaşık onbirinci vakitte işe alınanlar gelince, her biri bir dinar aldılar.\wj* \v 10 \wj Birinciler gelince, daha fazlasını alacaklarını sandılar; onlar da her biri bir dinar aldılar.\wj* \v 11 \wj Paralarını aldıktan sonra ev sahibine karşı homurdanıp dediler:\wj* \v 12 \wj ‘Bu sonuncular bir saat çalıştı’ dediler. ‘Onları günün sıcağını ve yükünü taşıyan bizlerle bir tuttun!’”\wj* \p \v 13 \wj “Adam onlardan birine şöyle yanıt verdi, ‘Arkadaş, sana haksızlık etmiyorum. Benimle sen bir dinara anlaşmadın mı?\wj* \v 14 \wj Kendinin olanı al ve yoluna git. Sana verdiğim kadarını sonuncuya da vermek istiyorum.\wj* \v 15 \wj Kendim için malımla dilediğimi yapmak yasal değil mi? Yoksa ben iyiyim de, gözün mü kötü?’\wj* \v 16 \wj Böylece, sonuncular birinciler, birinciler de sonuncular olacak. Çünkü çağırılanlar çoktur, ama seçilenler azdır.”\wj* \p \v 17 Yeşua Yeruşalem’e doğru çıkarken, yolda on iki öğrencisini bir kenara çekip onlara şöyle dedi: \v 18 \wj “İşte, Yeruşalem’e çıkıyoruz ve İnsanoğlu başkâhinler ve yazıcılara teslim edilecek. Onlar O’nu ölüme mahkûm edecekler.\wj* \v 19 \wj Ve O’nunla alay etmeleri, kamçılayıp çarmıha germeleri için O’nu öteki ulusların eline teslim edecekler. Ama üçüncü gün O dirilecektir.”\wj* \p \v 20 O sırada Zebedi oğullarının annesi, oğullarıyla birlikte O’nun yanına geldi. Önünde diz çöküp O'ndan bir şey diledi. \v 21 Yeşua ona, \wj “Ne istiyorsun?”\wj* dedi. \p O’na, “Buyruk ver ki, bu iki oğlum, senin krallığında biri sağında, diğeri solunda otursun” dedi. \p \v 22 Ama Yeşua \wj “Siz ne dilediğinizi bilmiyorsunuz. Benim içmek üzere olduğum kâseden içebilir misiniz, benim edilmek üzre olduğum vaftizle vaftiz edilebilir misiniz?”\wj* dedi. \p Ona, “Yapabiliriz” dediler. \p \v 23 Yeşua onlara, \wj “Tabii ki benim kâsemden içeceksiniz ve benim edildiğim vaftizle vaftiz edileceksiniz; ama sağımda ve solumda oturmayı vermek benim elimde değil, ancak Babam tarafından hazırlanmış olanlar içindir.”\wj* dedi. \p \v 24 On öğrenci bunu duyunca, iki kardeşe öfkelendiler. \p \v 25 Ama Yeşua onları yanına çağırıp şöyle dedi: \wj “Biliyorsunuz ki, ulusların önderleri onlara efendi kesilir, büyükleri de üzerlerinde yetkilerin kullanırlar.\wj* \v 26 \wj Sizin aranızda böyle olmayacak. Aranızda kim büyük olmak isterse, hizmetkâr olsun.\wj* \v 27 \wj Aranızda kim birinci olmak isterse, diğerlerinin hizmetçisi olsun.\wj* \v 28 \wj Nitekim İnsanoğlu hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve yaşamını birçokları için fidye olarak vermeye geldi.”\wj* \p \v 29 Yeriha’dan çıkarlarken büyük bir kalabalık Yeşua’nın ardınca gitti. \p \v 30 İşte, yol kenarında oturan iki kör, Yeşua’nın geçtiğini duyunca, “Efendimiz, ey David Oğlu bize merhamet et!” diye bağırdılar. \m \v 31 Kalabalık, susmaları için onları azarladıysa da onlar, “Efendimiz, ey David Oğlu, bize merhamet et!” diye daha da çok bağırdılar. \p \v 32 Yeşua durdu ve onları yanına çağırdı ve \wj “Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?”\wj* diye sordu. \p \v 33 O’na, “Efendimiz, gözlerimiz açılsın” dediler. \p \v 34 Yeşua merhametle onların gözlerine dokundu. Gözleri hemen açıldı ve O’nun ardından gittiler. \c 21 \p \v 1 Yeruşalem’e yaklaşıp Zeytin Dağı’na, Beytfaci’ye geldiklerinde, Yeşua iki öğrencisini gönderdi. \v 2 Onlara, \wj “Karşınızdaki köye gidin, hemen orada bağlı bir eşekle yanında bir sıpa bulacaksınız”\wj* dedi. \wj “Onları çözerek bana getirin.\wj* \v 3 \wj Eğer biri size bir şey derse, ‘Efendi’nin onlara ihtiyacı var hemen geri gönderecek’ diyeceksiniz.”\wj* \p \v 4 Bütün bunlar, peygamber aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelsin diye oldu: \q1 \v 5 “Siyon kızına de ki, \q2 İşte, alçakgönüllü Kralın sana geliyor, \q2 Eşek üzerine, sıpaya \q2 Eşek yavrusu üzerine binmiş sana geliyor.” \p \v 6 Öğrenciler gidip Yeşua’nın kendilerine buyurduğu gibi yaptılar. \m \v 7 Eşekle sıpayı getirip giysilerini üzerine koydular. Yeşua üzerine oturdu. \v 8 Çok büyük bir kalabalık, giysilerini yola serdi. Ötekiler de ağaç dalları kesip yola serdi. \v 9 Önünde giden kalabalık ve arkadan gelenler, “David Oğlu’na Hozana! Efendi’nin adıyla gelene övgüler olsun! Hozana en yücelerde!” diye bağırıyordu. \p \v 10 Yeşua Yeruşalem’e girince, bütün kent, “Bu kimdir?” diyerek heyecan duydu. \p \v 11 Kalabalıklar, “Bu, Galile’nin Nasıra kentinden Peygamber Yeşua’dır” diyordu. \p \v 12 Yeşua Tanrı’nın tapınağına girdi ve tapınaktaki alıp satanların tümünü kovdu. Para bozanların masalarını ve güvercin satanların sehpalarını devirdi. \v 13 Onlara, \wj “’Benim evime dua evi denecek’ diye yazılmıştır”\wj* dedi. \wj “Ama siz onu haydut ini yaptınız!”\wj* \p \v 14 Yeşua tapınaktayken kendisine gelen topalları ve körleri iyileştirdi. \p \v 15 Ama başkâhinler ve yazıcılar onun yaptığı harikaları ve tapınakta, “David Oğlu’na hozana!” diye bağıran çocukları gördüklerinde öfkelendiler, \v 16 ve Yeşua’ya, “Bunların ne dediğini duyuyor musun?” dediler. \p Yeşua onlara, \wj “Evet. Peki siz, ‘Çocukların ve emzikteki bebeklerin ağzından övgüyü tamam ettin’ diyen sözü hiç okumadınız mı?”\wj* \p \v 17 Yeşua onları bırakıp kentten, Beytanya’ya çıktı ve orada konakladı. \p \v 18 Yeşua sabah kente döndüğünde acıkmıştı. \v 19 Yol kenarında bir incir ağacı görüp yanına geldi. Ağaçta yapraklardan başka bir şey bulmadı. Yeşua ağaca, \wj “Sonsuza dek senden bir daha meyve çıkmasın!”\wj* dedi. \p İncir ağacı hemen kurudu. \p \v 20 Öğrenciler bunu görünce, “İncir ağacı hemen nasıl da kurudu?” diyerek hayret ettiler. \p \v 21 Yeşua onlara şöyle yanıt verdi: \wj “Size doğrusunu söyleyeyim, eğer imanınız olur da kuşku duymazsanız, yalnızca incir ağacına yapılanı yapmakla kalmaz, şu dağa, ‘Yerinden kalk, denize atıl’ derseniz, olacaktır.\wj* \v 22 \wj Duada inanarak her ne dilerseniz, alacaksınız.”\wj* \p \v 23 Yeşua tapınağa girmiş öğretirken, başkâhinler ve halkın ihtiyarları O’na gelip, “Bu şeyleri hangi yetkiyle yapıyorsun? Sana bu yetkiyi kim verdi?” dediler. \p \v 24 Yeşua onlara şu yanıtı verdi: \wj “Size bir soru ben de soracağım; eğer bana yanıt verirseniz, ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söyleyeceğim.\wj* \v 25 \wj Yuhanna’nın vaftizi neredendi? Gökten mi, yoksa insanlardan mı?”\wj* \p Bunu kendi aralarında tartışıp, “‘Gökten dersek, bize, ‘Öyleyse ona neden inanmadınız?’ diye soracaktır. \v 26 Ama, ‘İnsandan’ dersek, kalabalıktan korkarız; çünkü halk Yuhanna’yı peygamber sayıyor.” \v 27 Yeşua’ya yanıt verip, “Bilmiyoruz” dediler. \p Yeşua onlara, \wj “Ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylemeyeceğim”\wj* dedi. \v 28 \wj “Ama şununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bir adamın iki oğlu vardı. Adam birincisine gidip, ‘Oğlum, git bugün bağımda çalış’ dedi.\wj* \v 29 \wj Oğlu, ‘Gitmeyeceğim!’ diye yanıt verdi. Sonra fikrini değiştirip gitti.\wj* \v 30 \wj İkincisine geldi ve adam aynı şeyi söyledi. ‘Gidiyorum efendim’ dedi ama gitmedi.\wj* \v 31 \wj İkisinden hangisi babasının isteğini yapmış oldu?”\wj* \m O’na, “Birincisi” dediler. \m Yeşua onlara şöyle dedi: \wj “Size doğrusunu derim ki, vergi görevlileri ve fahişeler Tanrı'nın Krallığı'na sizden önce giriyorlar.\wj* \v 32 \wj Çünkü Yuhanna size doğruluk yoluyla geldi ve siz ona inanmadınız. Ama vergi görevlileri ve fahişeler ona inandılar. Bunu görmenize rağmen ona iman etmek için sonradan hâlâ tövbe etmediniz.”\wj* \p \v 33 \wj “Başka bir benzetme dinleyin: Ev sahibi bir adam vardı, bağ dikti, çevresine çit çekti, içine üzüm sıkma çukuru kazdı, bir bekçi kulesi yaptı. Onu çiftçilere kiraya verip başka bir ülkeye gitti.\wj* \v 34 \wj Ürün zamanı yaklaşınca, ürününü almak için hizmetkârlarını çiftçilere gönderdi.\wj* \v 35 \wj Çiftçiler adamın hizmetkârlarını yakalayıp, birini dövdü, birini öldürdü, diğerini de taşa tuttu.\wj* \v 36 \wj Adam bu kez ilkinden daha fazla hizmetkâr gönderdi; Çiftçiler onlara da aynı şeyi yaptılar.\wj* \v 37 \wj Adam bundan sonra, ‘Oğlumu sayarlar’ diyerek onlara oğlunu gönderdi.\wj* \v 38 \wj Ama kiracılar adamın oğlunu görünce kendi aralarında, ‘Bu varis; gelin onu öldürelim ve mirasına el koyalım’ dediler.\wj* \v 39 \wj Böylece onu alıp bağdan dışarı attılar ve sonra onu öldürdüler.\wj* \v 40 \wj Buna göre bağın efendisi geldiğinde, o çiftçilere ne yapacak?”\wj* \p \v 41 Yeşua’ya şöyle dedi: “Bu sefil adamları sefil bir şekilde yok edecek; bağını ürününü kendisine mevsiminde verecek olan başka çiftçilere kiralayacak.” \p \v 42 Yeşua onlara, \wj “Kutsal Yazılar’da geçen şu sözü hiç okumadınız mı? ‘Yapıcıların reddettiği taş,\wj* \p \wj Köşenin baş taşı oldu. Bu, Efendi’den oldu,\wj* \p \wj Gözümüzde şaşılacak bir iş?’”\wj* \p \v 43 \wj “Bunun için size derim ki, Tanrı’nın Krallığı sizden alınacak ve ürününlerini yetiştiren başka bir ulusa verilecektir.\wj* \v 44 \wj Bu taşın üzerine düşen parçalanacak; o da kimin üzerine düşerse onu ezip toz gibi dağıtacaktır.”\wj* \p \v 45 Başkâhinler ve Ferisiler, Yeşua’nın benzetmelerini duyunca, O'nun kendilerinden söz ettiğini anladılar. \v 46 O’nu yakalamak istediler ama halktan çekindiler. Çünkü halk O’nu bir peygamber olarak görüyordu. \c 22 \p \v 1 Yeşua onlara yine benzetmelerle söyleyip dedi, \v 2 \wj “Cennetin Krallığı, oğluna düğün ziyafeti veren bir krala benzer.\wj* \v 3 \wj Kral ziyafete davet edilenleri çağırmak için hizmetkârlarını gönderdi, ama onlar gelmek istemedi.\wj* \v 4 \wj Yine kral başka hizmetkârlarını gönderip onlara, ‘Davet edilenlere şunu söyleyin: İşte, yemeğimi hazırladım. Sığırlarım ve besili hayvanlarım kesildi. Her şey hazır. Düğün ziyafetine gelin!’\wj* \v 5 \wj Ama onlar buna aldırış etmedi. Biri tarlasına, biri ticaretine, kendi yollarına gittiler.\wj* \v 6 \wj Geri kalanlar da kralın hizmetkârlarını yakalayıp, hakaret ettiler ve öldürdüler.\wj* \v 7 \wj Kral bunu duyunca öfkelendi. Ordularını gönderip, o katilleri yok etti, kentlerini ateşe verdi.”\wj* \p \v 8 \wj “Sonra hizmetkârlarına, ‘Düğün ziyafeti hazır, ama davet edilenler buna layık değilmiş’ dedi.\wj* \v 9 \wj ‘Bu nedenle gidin, ana yolların kavşaklarında bulabildiğiniz herkesi düğün ziyafetine davet edin.’\wj* \v 10 \wj Bu hizmetkârlar ana yollara çıktılar, iyi kötü kimi buldularsa topladılar. Düğün konuklarla doldu.\wj* \p \v 11 \wj “Ama kral konukları görmeye geldiğinde, orada üzerinde düğün giysisi olmayan bir adam gördü.\wj* \v 12 \wj Ona, ‘Arkadaş, buraya düğün giysisi giymeden nasıl girdin?’ dedi. Adamın dili tutuldu.\wj* \v 13 \wj Bunun üzerine kral, hizmetkârlara, ‘Onun elini ayağını bağlayın, götürün ve dış karanlığa atın’ dedi. ‘Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.’\wj* \v 14 \wj Çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır.”\wj* \p \v 15 Sonra Ferisiler çıkıp gittiler. Yeşua’yı kendi sözüyle nasıl tuzağa düşürebilirler diye öğütleştiler. \v 16 Hirodes yanlılarıyla birlikte kendi öğrencilerini O'na gönderdiler ve şöyle dediler: “Öğretmen, senin dürüst biri olduğunu, Tanrı yolunu dürüstçe öğrettiğini, kimseyi kayırmadığını biliyoruz. Çünkü sen insanlar arasında taraf tutmazsın. \v 17 Öyleyse bize ne düşündüğünü söyler misin? Sezar’a vergi ödememiz Yasa’ya uygun mu, değil mi?” \p \v 18 Ama Yeşua onların kötülüğünü anlayıp şöyle dedi: \wj “Neden beni sınıyorsunuz, ey ikiyüzlüler?\wj* \v 19 \wj Bana vergi parasını gösterin.”\wj* \m O’na bir dinar getirdiler. \p \v 20 Onlara, \wj “Bu suret ve yazı kimin?”\wj* diye sordu. \p \v 21 Onlar, “Sezar’ın” dediler. \m Sonra onlara, \wj “Öyleyse Sezar’ın şeylerini Sezar’a, Tanrı’nın şeylerini Tanrı’ya verin”\wj* dedi. \p \v 22 Bunu duyunca hayret içinde kaldılar, Yeşua’yı bırakıp gittiler. \p \v 23 O gün ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen Sadukiler Yeşua’ya gelip şunu sordular: \v 24 “Öğretmen, Moşe şöyle demiştir: ‘Eğer bir adam çocuk sahibi olmadan ölürse, kardeşi onun karısıyla evlensin, kardeşi için soy yetiştirsin. \v 25 Şimdi aramızda yedi kardeş vardı. İlki evlendi ve öldü ve çocuğu olmadığı için karısını kardeşine bıraktı. \v 26 İkincisi, üçüncüsü, yedincisine kadar aynı şey oldu. \v 27 Hepsinden sonra kadın öldü. \v 28 Buna göre, dirilişte kadın bu yediden hangisinin karısı olacak? Çünkü kadın hepsinin oldu.” \p \v 29 Yeşua onlara şu yanıtı verdi: \wj “Siz Kutsal Yazılar’ı ve Tanrı’nın gücünü bilmediğiniz için yanılıyorsunuz.\wj* \v 30 \wj Dirilişte insanlar artık ne evlenir ne de evlendirilir, ancak Tanrı’nın gökteki melekleri gibidirler.\wj* \v 31 \wj Ama ölülerin dirilişiyle ilgili olarak, Tanrı’nın size bildirdiği şu sözü okumadınız mı?\wj* \v 32 \wj ‘Ben Avraham’ın Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakov’un Tanrısı’yım’. Tanrı ölülerin değil, yaşayanların Tanrısı’dır.”\wj* \p \v 33 Bunu duyan kalabalık, Yeşua’nın öğretişine şaşakaldılar. \p \v 34 Ama Ferisiler, Yeşua’nın Sadukiler’i susturduğunu duyunca toplandılar. \v 35 İçlerinden biri, bir Yasa uzmanı, O’nu sınayarak şöyle bir soru sordu. \v 36 “Öğretmen, Yasa’daki en büyük buyruk hangisidir?” \p \v 37 Yeşua ona, \wj “’Tanrın Efendi’ni bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla seveceksin’ dedi.\wj* \v 38 \wj Bu ilk ve büyük buyruktur.\wj* \v 39 \wj Aynı şekilde ikincisi de şudur: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’\wj* \v 40 \wj Yasa’nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa bağlıdır.”\wj* \p \v 41 Ferisiler toplu olarak bir araya gelmişken, Yeşua onlara şu soruyu sorup dedi: \v 42 \wj “Mesih hakkında ne düşünüyorsunuz? O kimin oğludur?”\wj* \m O’na, “David’in” dediler. \p \v 43 Yeşua onlara şöyle dedi: \wj “Öyleyse David Ruh’ta nasıl O’ndan Efendi diye söz ediyor? Şöyle diyor:\wj* \q1 \v 44 \wj ‘Efendi, Efendim’e dedi ki,\wj* \q2 \wj Düşmanlarını ayakların için tabure yapana dek, Sağımda otur’.\wj* \p \v 45 \wj “Eğer David O’na Efendi diyorsa, O nasıl onun Oğlu olur?”\wj* \p \v 46 Hiç kimse Yeşua’ya bir tek yanıt veremedi. O günden sonra artık aralarından hiç kimse O’na bir şey sormaya cesaret edemedi. \c 23 \p \v 1 O zaman Yeşua kalabalığa ve öğrencilerine konuşup şöyle dedi: \v 2 \wj “Yazıcılar ve Ferisiler Moşe’nin kürsüsünde otururlar.\wj* \v 3 \wj Bu nedenle, size söylediklerinin hepsini tutun ve yapın, ama onların işlerini yapmayın. Çünkü onlar söyler ama yapmazlar.\wj* \v 4 \wj Çünkü ağır ve taşınması zor yükleri bağlayıp insanların sırtına yüklerler, ama kendileri onlara yardım etmek için parmaklarını bile oynatmazlar.\wj* \v 5 \wj Ama onlar bütün işlerini insanlara görünmek için yaparlar. Hamaillerini geniş ve giysilerinin saçaklarını uzun yaparlar.\wj* \v 6 \wj Ziyafetlerde başköşeyi, havralardaki en iyi yerleri,\wj* \v 7 \wj çarşı meydanlarında selamlanmayı ve insanlar tarafından kendilerine ‘Rabbuni, Rabbuni’ diye seslenilmesini severler.\wj* \v 8 \wj Ama siz 'Rabbuni' diye çağrılmayın. Çünkü sizin öğretmeniniz birdir, Mesih’tir ve hepiniz kardeşsiniz.\wj* \v 9 \wj Yeryüzünde kimseye babanız diye çağırmayın. Çünkü Babanız birdir, O da göktedir.\wj* \v 10 \wj Ne de efendiler diye çağırılın. Çünkü tek efendiniz birdir, Mesih’tir.\wj* \v 11 \wj Aranızda en büyük olan hizmetkârınız olacak.\wj* \v 12 \wj Her kim kendini yükseltirse alçaltılacak ve her kim kendini alçaltılırsa yükseltilecektir.”\wj* \p \v 13 \wj “Vay size ey yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Çünkü siz gösteriş için uzun dualar ederken, dulların evlerini yutarsınız. Bu nedenle siz daha büyük yargıya uğrayacaksınız.”\wj* \p \v 14 \wj “Vay size ey yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Göğün Krallığı'nı insanlara kapatıyorsunuz; ne kendiniz giriyor ne de girmek için girenlere izin veriyorsunuz.\wj* \v 15 \wj Vay size ey yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Tek bir kişiyi inancınıza döndürmek için denizi, karayı dolaşırsınz. İnancınıza döneni de kendinizden iki kat cehennen oğlu yaparsınız.”\wj* \p \v 16 \wj “Vay size, ey kör rehberler, ‘Her kim tapınak üzerine ant içerse andı bir hiçtir, ama her kim tapınağın altını üzerine ant içerse, o kişi zorundadır’ diyorsunuz.\wj* \v 17 \wj Ey kör budalalar! Hangisi daha büyük, altın mı yoksa altını kutsal kılan tapınak mı?\wj* \v 18 \wj Ve yine, ‘Her kim sunak üzerine ant içerse, andı bir hiçtir, ama sunaktaki sunu üzerine ant içerse, o kişi zorundadır’ diyorsunuz.\wj* \v 19 \wj Ey körler! Hangisi daha büyük, sunu mu, yoksa sunuyu kutsal kılan sunak mı?\wj* \v 20 \wj Bu nedenle, sunak üzerine ant içen, sunak ve üzerindeki her şeyin üzerine ant içer.\wj* \v 21 \wj Tapınak üzerine ant içen, hem tapınak hem de tapınakta yaşamakta olan O'nun üzerine ant içer.\wj* \v 22 \wj Gök üzerine ant içen, Tanrı’nın tahtı ve onda oturanın üzerine ant içer.”\wj* \p \v 23 \wj “Vay size ey yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Çünkü nanenin, dereotunun ve kimyonun ondalığını verirsiniz, Yasa’nın daha ağır meseleleri: adaleti, merhameti ve imanı eksik bırakırsınız. Ötekileri eksik bırakmadan, bunları yapmalıydınız.\wj* \v 24 \wj Ey kör rehberler! Küçük sineği süzüp ayırırken, diğer yandan deveyi yutarsınız.”\wj* \p \v 25 \wj “Vay size ey yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Çünkü kâsenin ve tabağın dışını temizlersiniz, ama içi soygunculuk ve taşkınlıkla doludur.\wj* \v 26 \wj Ey kör Ferisi, sen önce kâsenin ve tabağın içini temizle ki, dışı da temiz olsun.”.\wj* \p \v 27 \wj “Vay size ey yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Çünkü siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlar gibisiniz.\wj* \v 28 \wj Sizler de böylece dıştan insanlara doğru görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve fesatla dolusunuz.”\wj* \p \v 29 \wj “Vay size ey yazıcılar ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Çünkü peygamberlerin mezarlarını yaparsınız ve doğru kişilerin mezarlarını süslersiniz.\wj* \v 30 \wj ‘Atalarımızın günlerinde yaşamış olsaydık, onlarla peygamberlerin kanına girmezdik diyorsunuz.\wj* \v 31 \wj Böylece, peygamberleri öldürenlerin çocukları olduğunuza kendiniz tanıklık ediyorsunuz.\wj* \v 32 \wj Öyleyse atalarınızın ölçeğini doldurun.\wj* \p \v 33 \wj Ey yılanlar, ey engereklerin soyu! Cehennem yargısından nasıl kaçacaksınız?\wj* \v 34 \wj Bu nedenle, işte, size peygamberler, bilge kişiler ve yazıcıları gönderiyorum. Bazılarını öldürecek ve çarmıha gereceksiniz. Bazılarını havralarınızda kırbaçlayacak, kentten kente onlara zulmedeceksiniz.\wj* \v 35 \wj Öyle ki, doğru kişi Habel’in kanından, tapınakla sunak arasında öldürdüğünüz Berekya oğlu Zekarya’nın kanına kadar, yeryüzünde dökülen bütün doğruların kanı üzerinize gelsin.\wj* \v 36 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, bütün bu şeyler bu kuşağın üzerine gelecektir.”\wj* \p \v 37 \wj “Ey Yeruşalem! Peygamberleri öldüren, kendisine gönderilenleri taşa tutan Yeruşalem! Bir tavuğun civcivlerini kanatlarının altına toplaması gibi, ben de senin çocuklarını kaç kez toplamak istedim, ama siz istemediniz!\wj* \v 38 \wj İşte, eviniz size ıssız bırakılacak.\wj* \v 39 \wj Size şunu söyleyeyim: ‘Efendi’nin adıyla gelene övgüler olsun!’ diyeceğiniz zamana dek beni bir daha görmeyeceksiniz.”\wj* \c 24 \p \v 1 Yeşua tapınaktan çıkıp giderken, öğrencileri, tapınağın binalarını O’na göstermek için yanına geldiler. \v 2 Yeşua onlara yanıt verip, \wj “Tüm bu şeyleri görüyor musunuz? Size doğrusunu söyleyeyim, burada taş üstünde yıkılmadık tek taş kalmayacak!”\wj* dedi. \p \v 3 Yeşua Zeytin Dağı’nda otururken, öğrencileri özel olarak O’na gelip, “Söyle bize, bu şeyler ne zaman olacak?” dediler. “Gelişini ve çağın sonunu gösteren işaret ne olacak?” \p \v 4 Yeşua onlara şu karşılığı verdi: \wj “Dikkat edin, kimse sizi saptırmasın.\wj* \p \v 5 \wj Çünkü birçokları, ‘Mesih benim’ diyerek benim adımla gelip birçoklarını saptıracaklar.\wj* \v 6 \wj Savaşları ve savaş söylentilerini duyacaksınız. Sakın rahatsız olmayın! Çünkü tüm bunların olması gerek, ama henüz daha son değildir.\wj* \v 7 \wj Çünkü ulus ulusa, krallık krallığa karşı gelecek, yer yer kıtlıklar, salgın hastalıklar ve depremler olacak.\wj* \v 8 \wj Bütün bu şeyler doğum sancılarının başlangıcıdır.”\wj* \p \v 9 \wj “Sonra sizi sıkıntıya teslim edecekler, öldürecekler. Adımdan ötürü bütün uluslar sizden nefret edecek.\wj* \v 10 \wj O zaman birçok kişi tökezleyecek, birbirini teslim edecek, birbirlerinden nefret edecek.\wj* \v 11 \wj Birçok sahte peygamber ortaya çıkacak ve birçoklarını saptıracak.\wj* \v 12 \wj Kötülük artacağı için, birçoklarının sevgisi soğuyacak.\wj* \v 13 \wj Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır.\wj* \v 14 \wj Göksel krallığın bu Müjdesi uluslara tanıklık için tüm dünyada duyurulacak ve son o zaman gelecektir.”\wj* \p \v 15 \wj “Bu nedenle, Peygamber Daniel’in bildirdiği yıkıcı iğrenç şeyin kutsal yerde dikildiğini gördüğünüzde -okuyan anlasın- \wj* \v 16 \wj o zaman Yahudiye’de bulunanlar dağa kaçsın.\wj* \v 17 \wj Damda olan, evindeki eşyaları çıkarmak için aşağı inmesin.\wj* \v 18 \wj Tarlada olan, giysisini almak için geri dönmesin.\wj* \v 19 \wj O günlerde gebe olan, çocuk emziren annelerin vay haline!\wj* \v 20 \wj Dua edin ki, kaçışınız kışın ya da bir Şabat'da olmasın,\wj* \v 21 \wj çünkü o dönemde büyük bir sıkıntı olacak ki, dünyanın başlangıcından şimdiye dek böylesi olmamıştır, bundan sonra da hiç olmayacaktır.\wj* \v 22 \wj O günler kısaltılmasaydı, hiçbir beden kurtulamazdı. Ama seçilmişlerin hatırına o günler kısaltılacaktır.”\wj* \p \v 23 \wj “Eğer o zaman, biri size, ‘İşte, Mesih burada!’ ya da ‘İşte şurada!’ derse, buna inanmayın.\wj* \v 24 \wj Çünkü sahte mesihler ve sahte peygamberler ortaya çıkacak ve insanları saptırmak için büyük belirtiler ve harikalar gösterecekler. Mümkün olsa seçilmiş olanları bile saptıracaklar.”\wj* \p \v 25 \wj “İşte, size önceden söylüyorum.”\wj* \p \v 26 \wj “Bunun için size, ‘İşte, Mesih çölde’ derlerse, çıkmayın; ya da ‘İşte, iç odalarda’ derlerse inanmayın.\wj* \v 27 \wj Çünkü şimşek doğudan çakıp batıya kadar bile göründüğü gibi, İnsanoğlu’nun gelişi de öyle olacaktır.\wj* \v 28 \wj Çünkü leş neredeyse, akbabalar orada toplanacak.”\wj* \p \v 29 \wj “O günlerin sıkıntısından hemen sonra güneş kararacak, ay ışığını vermeyecek, yıldızlar gökten düşecek ve göksel güçler sarsılacak.\wj* \v 30 \wj Sonra İnsanoğlu’nun işareti gökte görünecek. O zaman yeryüzündeki bütün halklar yas tutacak. İnsanoğlu’nun göğün bulutları üzerinde güç ve büyük görkemle geldiğini görecekler.\wj* \v 31 \wj Büyük bir boru sesiyle meleklerini gönderecek. Melekler O’nun seçtiklerini göğün bir ucundan öbür ucuna dek, dört rüzgârdan toplayacaklar.”\wj* \p \v 32 \wj “Şimdi, incir ağacıyla ilgili şu benzetmeyi öğrenin! Dalları yumuşayıp yaprak verdiğinde, yazın yakın olduğunu bilirsiniz.\wj* \v 33 \wj Siz de bütün bu şeyleri gördüğünüzde, İnsanoğlu’nun yakın olduğunu, hatta kapıda olduğunu bilin.\wj* \v 34 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, bu kuşak bütün bunlar gerçekleşmeden geçmeyecektir.\wj* \v 35 \wj Gök ve yer geçecek, ama benim sözlerim geçmeyecektir.”\wj* \p \v 36 \wj “Ama o günü ve saati, gökteki melekler bile bilmez, yalnız Babam’dan başka kimse bilmez.\wj* \v 37 \wj Noa’nın günlerinde nasıl idiyse, İnsanoğlu’nun gelişi de öyle olacaktır.\wj* \v 38 \wj Çünkü, Noa’nın gemiye girdiği güne dek, tufandan önceki günlerde, insanlar yiyip içiyorlar, evleniyor ve evlendiriliyorlardı.\wj* \v 39 \wj Tufan gelip hepsini alıp götürünceye dek bilmiyorlardı. İnsanoğlu’nun gelişi de öyle olacak.\wj* \v 40 \wj O zaman tarlada iki adam olacak: Biri alınacak, diğeri bırakılacak.\wj* \v 41 \wj Değirmende öğüten iki kadın olacak: Biri alınacak, diğeri bırakılacak.\wj* \v 42 \wj O halde uyanık kalın! Efendiniz’in hangi saatte geleceğini bilemezsiniz.\wj* \v 43 \wj Ama şunu bilin ki, evin sahibi hırsızın gecenin hangi saatinde geleceğini bilseydi, uyanık kalır ve evinin soyulmasına izin vermezdi.\wj* \v 44 \wj Bu nedenle siz de hazır olun! Çünkü İnsanoğlu beklemediğiniz bir saatte gelecektir.”\wj* \p \v 45 \wj “Efendisinin, onlara yiyeceklerini zamanında vermek için kendi evinin üzerine koyduğu sadık ve bilge hizmetkâr kimdir?\wj* \v 46 \wj Efendisinin geldiği zaman böyle yapmakta bulduğu o hizmetkâra ne mutlu!\wj* \v 47 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, efendisi sahip olduğu her şeyin üzerine onu koyacaktır.\wj* \v 48 \wj Ama o kötü hizmetkâr içinden, ‘Efendim’in gelişi gecikiyor’ deyip,\wj* \v 49 \wj öteki hizmetkâr arkadaşlarını dövmeye başlarsa, sarhoşlarla birlikte yiyip içerse,\wj* \v 50 \wj o hizmetkârın efendisi beklemediği bir saatte ve bilmediği bir günde gelecek.\wj* \v 51 \wj onu parça parça edecek ve onun payını ikiyüzlülerle atayacaktır. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.”\wj* \c 25 \p \v 1 \wj “O zaman Göğün Krallığı, kandillerini alıp güveyi karşılamaya çıkan el değmemiş on kız gibi olacak.\wj* \v 2 \wj Bu kızların beşi akılsız, beşi akıllıydı.\wj* \p \v 3 \wj Akılsızlar kandillerini aldıklarında yanlarına yağ almadılar.\wj* \v 4 \wj Ama akıllılar ise kandilleriyle birlikte kaplarına yağ aldılar.\wj* \v 5 \wj Güvey geç kalınca, hepsini uyku bastı ve uyudular.\wj* \v 6 \wj Ancak gece yarısı, ‘İşte! güvey geliyor! Onu karşılamaya çıkın!’ diyen bir bağrış oldu.\wj* \v 7 \wj O zaman bütün el değmemiş kızlar kalkıp kandillerini tazelediler.\wj* \v 8 \wj Akılsızlar akıllılara, ‘Kandillerimiz sönüyor, bize biraz yağınızdan verin’ dedi.\wj* \v 9 \wj Ama akıllılar onlara şöyle dediler: ‘Ya size ve bize yetmezse? Siz en iyisi satıcılara gidip kendiniz için satın alın.’\wj* \v 10 \wj Onlar almaya giderken güvey geldi. Hazır olanlar onunla birlikte düğün ziyafetine girdiler ve kapı kapandı.\wj* \v 11 \wj Sonra diğer el değmemiş kızlar da gelip, ‘Efendimiz, efendimiz, bize kapıyı aç’ dediler.\wj* \v 12 \wj Ama güvey, ‘Size doğrusunu söyleyeyim, sizi tanımıyorum’ diye yanıtladı.\wj* \v 13 \wj Bu nedenle uyanık kalın. Çünkü İnsanoğlu’nun geleceği o günü ve saati bilmiyorsunuz.”\wj* \p \v 14 \wj “Çünkü bu, başka bir ülkeye giden bir adamın, hizmetkârlarını çağırıp mallarını onlara emanet etmesine benzer.\wj* \v 15 \wj Adam, her birine kendi yeteneğine göre, birine beş, birine iki, birine bir talant verdi. Sonra yolculuğa çıktı.\wj* \v 16 \wj Beş talant alan hemen gidip onlarla ticaret yaptı ve beş talant daha kazandı.\wj* \v 17 \wj Aynı şekilde, iki alan da iki talant daha kazandı.\wj* \v 18 \wj Ama bir talant alan gidip toprağı kazdı ve efendisinin parasını sakladı.”\wj* \p \v 19 \wj “Uzun zaman sonra bu hizmetkârların efendisi geri döndü, onlarla hesaplaştı.\wj* \v 20 \wj Beş talant alan beş talant daha getirip, ‘Efendim, bana beş talant teslim etmiştin; işte, beş talant daha kazandım.’ dedi.”\wj* \p \v 21 \wj “Efendisi ona, ‘Aferin, iyi ve sadık hizmetkâr’ dedi. Sen az şeyde sadık olduğunu gösterdin, ben de seni çok şeyin üzerine koyacağım. Efendinin şenliğine gir.’”\wj* \p \v 22 \wj “İki talant alan da geldi ve ‘Efendim, bana iki talant teslim etmiştin; işte, iki talant daha kazandım’ dedi.”\wj* \p \v 23 \wj “Efendisi ona, ‘Aferin, iyi ve sadık hizmetkâr’ dedi. Sen az şeyde sadık olduğunu gösterdin, ben de seni büyük şeylerin üzerine koyacağım. Efendinin şenliğine gir.’”\wj* \p \v 24 \wj “Sonra bir talant alan da geldi. ‘Efendimiz, senin sert bir adam olduğunu, ekmediğin yerden biçtiğini, harman savurmadığın yerden devşirdiğini biliyordum.\wj* \v 25 \wj Korktum, gidip verdiğin talantı toprağa gömdüm. İşte, senin olan sende’ dedi.”\wj* \p \v 26 \wj “Ancak efendisi ona yanıt verip dedi, ‘Seni kötü ve tembel hizmetkâr. Ekmediğim yerden biçtiğimi, harman savurmadığım yerden devşirdiğimi biliyordun.\wj* \v 27 \wj Bu nedenle, paramı bankacılara yatırmalıydın, geldiğimde kendiminkini faiziyle geri alırdım.\wj* \v 28 \wj Bu nedenle, elindeki talantı alın ve on talantı olana verin.\wj* \p \v 29 \wj Çünkü kimde varsa ona verilecek bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa, elindeki de alınacaktır.\wj* \v 30 \wj Şu yararsız köleyi, ağlayış ve diş gıcırtısının olduğu, dış karanlığa atın.’”\wj* \p \v 31 \wj “Ancak İnsanoğlu görkem içinde bütün kutsal melekleriyle birlikte geldiğinde, o zaman görkemli tahtına oturacak.\wj* \v 32 \wj Bütün uluslar O’nun önünde toplanacak. O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, onları birbirinden ayıracak.\wj* \v 33 \wj Koyunları sağına, keçileri soluna koyacak.\wj* \v 34 \wj O zaman Kral sağındakilere, ‘Gelin, Babam’ın kutsadıkları, dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan krallığı miras alın.\wj* \v 35 \wj Çünkü acıkmıştım bana yiyecek verdiniz. Susamıştım bana içecek verdiniz. Yabancıydım beni içeri aldınız.\wj* \v 36 \wj Çıplaktım beni giydirdiniz. Hastaydım beni ziyaret ettiniz. Hapisteydim yanıma geldiniz’ diyecek.”\wj* \p \v 37 \wj “O zaman doğru kişiler, ‘Efendimiz, ne zaman seni aç görüp doyurduk, ya da susuz görüp su içirdik?\wj* \v 38 \wj Ne zaman seni yabancı görüp içeri aldık, ya da çıplaktın giydirdik?\wj* \v 39 \wj Seni ne zaman hasta ya da zindanda görüp yanına geldik?’ deyip yanıtlayacaklar.”\wj* \p \v 40 \wj “Kral onlara şöyle yanıt verecek: ‘Size doğrusunu söyleyeyim, çünkü bu kardeşlerimin en küçüklerinden birisi için yaptınız, benim için yapmış oldunuz.’\wj* \v 41 \wj O zaman solundakilere şöyle diyecek: ‘Benim yanımdan Şeytan ve melekleri için hazırlanmış olan ebedi ateşe gidin ey lanetliler.\wj* \v 42 \wj Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek vermediniz. Susamıştım bana içecek vermediniz.\wj* \v 43 \wj Yabancıydım, beni içeri almadınız. Çıplaktım, beni giydirmediniz. Hastaydım, hapisteydim, beni ziyaret etmediniz.’”\wj* \p \v 44 \wj “O zaman onlar da, ‘Efendimiz, biz seni ne zaman aç, susuz, yabancı, çıplak, hasta ya da zindanda gördük de sana yardım etmedik?’ diye yanıt verecekler.”\wj* \p \v 45 \wj “O zaman onlara yanıt verip diyecek: ‘Size doğrusunu söyleyeyim, çünkü bu en küçüklerinden birisi için bunu yapmadınız, benim için de yapmamış oldunuz.\wj* \v 46 \wj Bunlar ebedi azaba, doğrular ise sonsuz yaşama gidecekler.”\wj* \c 26 \p \v 1 Yeşua bütün bu sözleri bitirdikten sonra öğrencilerine, \v 2 \wj “İki gün sonra Pesah geliyor ve İnsanoğlu’nun çarmıha gerilmek üzere ele verileceğini biliyorsunuz”\wj* dedi. \p \v 3 O zaman başkâhinler, yazıcılar ve halkın ihtiyarları, Kayafa denen başkâhinin avlusunda toplandılar. \v 4 Yeşua’yı hileyle tutuklayıp öldürmek için birlikte öğütleştiler. \v 5 Ama, “Halk arasında bir kargaşa çıkmasın diye bayramda olmasın” dediler. \p \v 6 Yeşua Beytanya’da, cüzamlı Simon’un evindeyken, \v 7 yanına bir kadın geldi. Kadın kaymaktaşından bir kap içinde çok değerli, güzel kokulu bir yağ getirmişti. Yeşua sofrada otururken, kadın bu yağı O’nun başına döktü. \v 8 Ama öğrencileri bunu görünce kızdılar, “Nedir bu israf?” dediler. \v 9 “Çünkü bu yağ çok pahalıya satılıp, parası yoksullara verilebilirdi.” \p \v 10 Ancak Yeşua bunu bilerek onlara, \wj “Kadını neden rahatsız ediyorsunuz? Benim için iyi bir iş yaptı.\wj* \v 11 \wj Çünkü yoksullar hep sizinle birlikteler, ama ben hep yanınızda değilim.\wj* \v 12 \wj Çünkü kadın, bu değerli yağı bedenimin üzerine dökerek, beni gömülmeye hazırlamak için bunu yaptı.\wj* \v 13 \wj Size doğrusunu söyleyeyim, bu Müjde dünyanın neresinde duyurulursa, bu kadının yaptığı da onun anısına söylenecektir.”\wj* \p \v 14 O zaman Onikiler’den biri -adı Yahuda İskariyot olan- başkâhinlere gitti. \v 15 “Eğer O'nu size teslim edersem bana ne verirsiniz?” dedi. Böylece onun için otuz gümüş tarttılar. \v 16 O zamandan itibaren Yeşua’ya ihanet etmek için fırsat arıyordu. \p \v 17 Mayasız Ekmek Bayramı’nın ilk günü, öğrenciler Yeşua’ya gelip, “Pesah'ı yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?” dediler. \p \v 18 Yeşua, \wj “Kentte girip şu kişiye gidin ve ona şöyle deyin, ‘Öğretmen diyor ki, zamanım yaklaştı. Pesah'ı öğrencilerimle birlikte senin evinde tutacağım.’”\wj* \p \v 19 Öğrenciler, Yeşua’nın kendilerine buyurduğu gibi yaptılar ve Pesah'ı hazırladılar. \p \v 20 Akşam olunca, Yeşua on iki öğrenciyle birlikte sofraya oturdu. \p \v 21 Yemek yerlerken, \wj “Size doğrusunu derim ki, sizden biri bana ihanet edecek”\wj* dedi. \p \v 22 Bunu duyduklarına çok kederlendiler ve her biri O’na, “Ben değilim değil mi, Efendimiz?” diye sormaya başladılar. \p \v 23 Yeşua, \wj “Benimle birlikte elini tabağa daldıran bana ihanet edecektir”\wj* dedi. \v 24 \wj “İnsanoğlu, kendisi hakkında yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama İnsanoğlu’na kendisi aracılığıyla ihanet eden o adamın vay haline! O adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.”\wj* \p \v 25 Ona ihanet eden Yahuda, “Ben miyim, Rabbuni?” diye yanıt verdi. Ona, \wj “Sen söyledin”\wj* dedi. \p \v 26 Onlar yemek yerken Yeşua eline ekmek aldı, onun için şükredip ekmeği parçaladı. Öğrencilerine verip şöyle dedi: \wj “Alın, yiyin; bu benim bedenimdir.”\wj* \v 27 Kâseyi aldı, şükredip onlara vererek, \wj “Hepiniz bundan için.\wj* \v 28 \wj Çünkü bu, günahların bağışlanması için birçokları uğruna dökülen Yeni Antlaşma kanıdır.\wj* \v 29 \wj Ama size şunu söyleyeyim, Babam’ın Krallığı'nda sizinle birlikte taze olarak içeceğim o güne dek asmanın bu ürününden artık içmeyeceğim”\wj* dedi. \p \v 30 Bir ilahi söyledikten sonra Zeytin Dağı’na çıktılar. \p \v 31 O zaman Yeşua onlara: \wj “Bu gece hepiniz benim yüzümden tökezleyip düşeceksiniz”\wj* dedi. \wj “Çünkü ‘Çobanı vuracağım ve sürünün koyunları dağılacak’ yazılmıştır.\wj* \v 32 \wj Ama ben diriltildikten sonra, sizden önce Galile’ye gideceğim.”\wj* \p \v 33 Ama Petrus O’na yanıt verip, “Senin yüzünden herkes tökezlese bile, ben asla tökezlemem” dedi. \p \v 34 Yeşua ona, \wj “Sana doğrusu söyleyeyim, bu gece horoz ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin”\wj* dedi. \p \v 35 Petrus O’na, “Seninle birlikte ölmem gerekse bile, seni inkâr etmeyeceğim” dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi. \p \v 36 O zaman Yeşua öğrencileriyle birlikte Getsemani adlı bir yere geldi. Öğrencilerine, \wj “Ben şuraya gidip dua edeceğim, siz burada oturun”\wj* dedi. \v 37 Petrus’u ve Zebedi’nin iki oğlunu yanına aldı. Kederlenmeye, ağır bir sıkıntı duymaya başladı. \v 38 Sonra onlara, \wj “Canım ölüm derecesinde çok kederli. Burada kalın ve benimle birlikte uyanık durun”\wj* dedi. \p \v 39 Biraz ileri gidip, yüzüstü yere kapandı. Şöyle dua etti: \wj “Baba, mümkünse bu kâse benden geçsin. Yine de, benim isteğim değil, senin isteğin olsun.”\wj* \p \v 40 Öğrencilerine geldi ve onları uyurken buldu. Petrus’a, \wj “Benimle birlikte bir saat bile uyanık duramadınız mı?\wj* \v 41 \wj Uyanık durup dua edin ki, ayartıya düşmeyesiniz. Gerçi Ruh isteklidir, ama beden zayıftır”\wj* dedi. \p \v 42 Yeşua ikinci kez gidip şöyle dua etti: \wj “Baba, eğer ben içmeden bu kâse benden geçemeyecek ise, senin isteğin olsun.”\wj* \p \v 43 Yine geldi ve onları uyurken buldu. Gözleri ağırlaşmıştı. \v 44 Onların yanlarından yine ayrıldı, aynı sözleri söyleyerek üçüncü kez dua etti. \v 45 O zaman öğrencilerin yanına gelerek, \wj “Hâlâ uyuyor ve dinleniyor musunuz? İşte, saat yaklaştı ve İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor.\wj* \v 46 \wj Kalkın, gidelim. İşte, bana ihanet eden yaklaştı.”\wj* \p \v 47 O daha konuşurken, işte, Onikiler’den biri olan Yahuda gedi. Onunla birlikte başkâhinler, halkın ihtiyarları, kılıçlarla sopalarla büyük bir kalabalık da geldi. \v 48 Yeşua’ya ihanet eden Yahuda, “Kimi öpersem, Yeşua O’dur. O’nu tutuklayın” diye onlara işaret vermişti. \v 49 Hemen Yeşua’ya gelip, “Selam, Rabbuni!” dedi ve O’nu öptü. \p \v 50 Yeşua ona, \wj “Arkadaş, neden buradasın?”\wj* dedi. \m O zaman onlar gelip Yeşua’nın üzerine elllerini koydular ve O'nu tuttular. \v 51 İşte, Yeşua’yla birlikte olanlardan biri, elini uzatıp kılıcını çekti ve başkâhinin hizmetkârının kulağını kesti. \p \v 52 Sonra Yeşua ona, \wj “Kılıcını yerine koy, çünkü kılıç tutanların hepsi kılıçla ölecek.\wj* \v 53 \wj Yoksa Babam’dan yardım isteyemez miyim sanıyorsun? O da bana on iki tümenden fazla melekleri şimdi bile gönderirdi.\wj* \v 54 \wj O zaman böyle olması gerekir diyen Kutsal Yazılar nasıl yerine gelir?”\wj* dedi. \p \v 55 O saatte Yeşua kalabalığa şöyle dedi: \wj “Bir hayduta karşıymış gibi kılıçlarla ve sopalarla beni yakalamaya mı geldiniz? Her gün tapınakta oturup öğretiyordum, beni tutuklamadınız.\wj* \v 56 \wj Ama bütün bunlar, peygamberlerin yazıları yerine gelsin diye oldu.”\wj* \m O zaman bütün öğrenciler Yeşua’yı bırakıp kaçtı. \p \v 57 Yeşua’yı tutmuş olanlar, O'nu Yazıcılar ve ihtiyarların da toplanmış oldukları başkâhin Kayafa’ya götürdüler. \v 58 Ama Petrus başkâhinin avlusuna kadar Yeşua’yı uzaktan takip etti. Sonucu görmek için içeri girip nöbetçilerle birlikte oturdu. \m \v 59 Başkâhinler, ihtiyarlar ve bütün kurul, Yeşua’yı öldürebilmek için O’na karşı yalancı tanık aradılar. \v 60 Ama bulamadılar. Birçok yalancı tanık öne çıkmasına rağmen bulamadılar. Sonunda iki yalancı tanık öne çıktı. \v 61 Onlar şöyle dedi: “Bu adam, ‘Tanrı’nın tapınağını yıkıp üç günde onu yeniden yapabilirim’ dedi.” \p \v 62 Başkâhin ayağa kalkıp Yeşua’ya, “Hiç yanıtın yok mu? Nedir bunların sana karşı ettikleri bu tanıklıklar?” \v 63 Yeşua sessiz kaldı. Başkâhin ise O’na, “Yaşayan Tanrı aracılığıyla sana ant içtiriyorum, söyle bize, sen Tanrı’nın Oğlu Mesih misin?” \p \v 64 Yeşua ona, \wj “Sen söylemiş oldun. Yine de size şunu söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz.”\wj* \p \v 65 Bunun üzerine başkâhin giysilerini yırtarak şöyle dedi: “Küfretti! Artık daha fazla tanıklara niye ihtiyacımız olsun? İşte, O’nun küfrünü duyduk. \v 66 Buna ne dersiniz?” \m “Ölümü hakketti!” diye yanıtladılar. \v 67 O zaman yüzüne tükürüp O’nu yumrukladılar. Kimileri de O’nu tokatlayıp, \v 68 “Haydi, bize peygamberlik et ey Mesih! Sana kim vurdu?” dediler. \p \v 69 Petrus dışarıda avluda oturuyordu ve bir hizmetçi kız ona gelip, “Sen de Galileli Yeşua’yla birlikteydin!” dedi. \p \v 70 Ama Petrus onların önünde, “Neden bahsettiğini bilmiyorum” diyerek bunu inkâr etti. \p \v 71 Avlu kapısının önüne çıktığında, başka biri orada bulunanlara, “Bu adam da Nasıralı Yeşua’yla birlikteydi” dedi. \p \v 72 Yine Petrus, “Bu adamı tanımıyorum” diye ant içerek inkâr etti. \p \v 73 Kısa bir süre sonra yanında duranlar gelip Petrus’a, “Gerçekten sen de onlardansın, çünkü konuşman seni tanıtıyor” dediler. \p \v 74 O zaman Petrus lanet ederek, “Bu adamı tanımıyorum!” diye ant içmeye başladı. \m Hemen horoz öttü. \v 75 Petrus, Yeşua’nın kendisine söylemiş olduğu şu sözü hatırladı: \wj “Horoz ötmeden önce sen beni üç kez inkâr edeceksin.”\wj* O zaman dışarı çıktı ve acı acı ağladı. \c 27 \p \v 1 Sabah olunca, bütün başkâhinler ve halkın ihtiyarları Yeşua’yı öldürmek için O'na karşı öğütleştiler. \v 2 Onu bağladılar ve götürüp Vali Pontius Pilatus’a teslim ettiler. \p \v 3 O zaman Yeşua’ya ihanet eden Yahuda, O’nun mahkûm edildiğini görünce pişman oldu ve otuz parça gümüşü başkâhinlere ve ihtiyarlara geri getirip şöyle dedi, \v 4 “Ben suçsuz kana ihanet ederek günah işledim.” \m Ama onlar, “Bundan bize ne? Bunu sen düşün” dediler. \p \v 5 Yahuda gümüş paraları tapınağın içine atıp gitti. Sonra da gidip kendini astı. \p \v 6 Başkâhinler gümüş paraları alıp, “Kan bedeli olduğu için bunları tapınak hazinesine koymak yasaya uygun değildir” dediler. \v 7 Öğütleşip yabancıları içine gömmek üzere bunlarla Çömlekçi Tarlası’nı satın aldılar. \v 8 Bu nedenle o tarlaya bugüne dek “Kan Tarlası” denilmiştir. \v 9 O zaman Peygamber Yeremya aracılığıyla bildirilen şu söz yerine gelmiş oldu: \q1 “İsrael'in çocuklarından bazılarının \q2 O’na biçtikleri değerin bedeli olarak \q2 Onlar otuz parça gümüşü aldılar, \q1 \v 10 Efendi’nin bana buyurduğu gibi, \q2 Çömlekçi Tarlası için verdiler.” \p \v 11 Yeşua valinin önünde durdu. Vali O’na “Yahudilerin Kralı sen misin?” diye sordu. \p Yeşua ona, \wj “Söylediğin gibidir”\wj* dedi. \p \v 12 Başkâhinler ve ihtiyarlar O’nu suçlayınca hiç yanıt vermedi. \p \v 13 O zaman Pilatus O’na, “Sana karşı yapılan bunca tanıklığı duymuyor musun?” dedi. \p \v 14 Yeşua bir söz bile, hiç yanıt vermedi. Vali buna çokça hayret etti. \p \v 15 Her Pesah'ta vali, halkın istediği bir tutukluyu salıvermeyi adet edinmişti. \v 16 Barabba adında herkes tarafından bilinen bir tutuklu vardı. \v 17 Bu nedenle halk toplandığında Pilatus onlara, “Kimi salıvermemi istersiniz? Barabba’yı mı, yoksa Mesih denen Yeşua’yı mı?” dedi. \v 18 Çünkü O’nu kıskançlık nedeniyle kendisine teslim ettiklerini biliyordu. \p \v 19 Pilatus, yargı kürsüsünde otururken, karısı haber gönderip, “O doğru adamla bir işin olmasın. Çünkü bugün rüyamda O’ndan ötürü çok sıkıntı çektim” dedi. \p \v 20 Başkâhinler ve ihtiyarlar, Barabba’yı isteyip, Yeşua’yı mahvetmek için halkın aklını çeldiler. \v 21 Ama Vali onlara, “İkisinden hangisini size salıvermemi istersiniz?” diye sordu. \p “Barabba!” dediler. \p \v 22 Pilatus onlara, “Öyleyse Mesih denilen Yeşua’yı ne yapayım?” dedi. Hepsi ona, “Çarmıha gerilsin!” dediler. \p \v 23 Vali, “Neden? O ne kötülük yaptı ki?” dedi. \p Ama onlar, daha da çok, “Çarmıha gerilsin!” diyerek bağırdılar. \p \v 24 Pilatus, yapılacak bir şey olmadığını, tam tersine bir kargaşanın başladığını görünce su aldı ve kalabalığın önünde ellerini yıkayıp şöyle dedi: “Bu doğru kişinin kanından ben suçsuzum. Buna siz kendiniz bakın!” \p \v 25 Bütün halk, “O’nun kanı bizim ve çocuklarımızın üzerine olsun!” diye karşılık verdi. \p \v 26 O zaman Pilatus, onlar için Barabba’yı serbest bıraktı. Yeşua’yı ise kamçılattı ve çarmıha gerilmek üzere teslim etti. \p \v 27 Sonra valinin askerleri Yeşua’yı Pretoryum adı verilen vali konağına götürüp bütün taburu başına topladılar. \v 28 O’nu soyup üzerine kırmızı bir kaftan geçirdiler. \v 29 Dikenlerden bir taç örüp başına koydular, sağ eline de bir kamış tutturdular. Önünde diz çöküp, “Selam, ey Yahudiler’in Kralı!” diyerek O’nunla alay ettiler. \v 30 Üzerine tükürdüler, kamış alıp başına vurdular. \v 31 O’nunla alay ettikten sonra, kaftanı üzerinden çıkarıp, kendi giysilerini üzerine giydirdiler ve çarmıha gerilmek üzere O’nu götürdüler. \p \v 32 Dışarı çıktıklarında, Simon adında Kireneli bir adam buldular. Yeşua’nın çarmıhını taşısın diye yanlarında onu zorla götürdüler. \v 33 “Golgota”, yani Kafatası denilen yere geldiklerinde, \v 34 içmesi için Yeşua’ya ödle karıştırılmış ekşi şarap verdiler. Yeşua tadınca onu içmek istemedi. \v 35 O’nu çarmıha gerdikten sonra, askerler kura çekerek giysilerini kendi aralarında paylaştılar. \v 36 Ve oturup başında nöbet tuttular. \v 37 Başının üzerine, “BU, YAHUDİLER’İN KRALI YEŞUA’DIR” yazan bir suç yaftası koydular. \p \v 38 O zaman O’nunla birlikte biri sağında, biri solunda olmak üzere iki haydut çarmıha gerildi. \p \v 39 Oradan geçenler, başlarını sallayarak Yeşua’ya sövdüler, \v 40 “Ey sen, tapınağı yıkan ve onu üç günde yapan, kurtar kendini! Tanrı’nın Oğlu’ysan çarmıhtan in!” diyorlardı. \p \v 41 Aynı şekilde başkâhinler, yazıcılar, Ferisilerle ve ihtiyarlar da alay ederek şöyle dediler: \v 42 “Başkalarını kurtardı, ama kendini kurtaramıyor. Eğer O İsrael’in Kralı’ysa, şimdi çarmıhtan insin de, O’na iman edelim. \v 43 Tanrı’ya güveniyor. ‘Ben Tanrı’nın Oğlu’yum’ diyordu. Eğer Tanrı O’nu istiyorsa şimdi kurtarsın.” \v 44 O’nunla çarmıha gerilmiş olan haydutlar da aynı şekilde O’na hakaret ettiler. \p \v 45 Altıncı vakitten dokuzuncu vakite kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. \p \v 46 Dokuzuncu vakite doğru Yeşua yüksek sesle, \wj “Eli, Eli, lama Şevaktani?”\wj* yani, \wj “Tanrım, Tanrım, beni neden bıraktın?”\wj* diye bağırdı. \p \v 47 Orada duranlardan bazıları bunu duyduğunda, “Bu adam Eliya’yı çağırıyor” dediler. \p \v 48 İçlerinden biri hemen koşup bir sünger aldı, onu sirke ile doldurup bir kamışın üzerine takıp Yeşua’ya içirdi. \v 49 Diğerleri, “Dur bakalım, Eliya O’nu kurtarmaya gelecek mi görelim” dediler. \p \v 50 Yeşua yine yüksek sesle bağırdı ve ruhunu verdi. \p \v 51 İşte, tapınağın perdesi yukarıdan aşağıya doğru ikiye ayrıldı. Yer sarsıldı ve kayalar yarıldı. \v 52 Mezarlar açıldı ve uyumuş olan birçok kutsalın cesetleri dirildi; \v 53 Yeşua’nın dirilişinden sonra bu kişiler mezarlardan çıkıp kutsal kente girdiler ve birçok kişiye göründüler. \p \v 54 Yeşua’yı bekleyen yüzbaşı ve onunla birlikte olanlar, depremi ve diğer olanları görünce, “Gerçekten bu, Tanrı’nın Oğlu’ydu!” diyerek dehşete kapıldılar. \p \v 55 Orada, olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar, Galile’den Yeşua’nın ardından gelip O’na hizmet etmişlerdi. \v 56 Aralarında Magdalalı Mariyam, Yakov ile Yosef’in annesi Mariyam ve Zebedi oğullarının annesi de vardı. \p \v 57 Akşam olunca, kendisi de Yeşua’nın öğrencisi olan Yosef adında, Aramatyalı zengin bir adam geldi. \v 58 Bu adam Pilatus’a gidip Yeşua’nın cesedini istedi. O zaman Pilatus cesedin verilmesini buyurdu. \v 59 Yosef cesedi aldı, temiz bir keten beze sardı ve kayaya oydurmuş olduğu kendi yeni mezarına onu yatırdı. \v 60 Sonra mezarın kapısına karşı büyük bir taş yuvarladı ve ayrıldı. \v 61 Magdalalı Mariyam oradaydı ve diğer Mariyam ise mezarın karşısında oturuyordu. \p \v 62 Ertesi gün, yani Hazırlık Günü’nden sonraki gün, başkâhinler ve Ferisiler Pilatus’un yanında toplandılar. \v 63 “Efendim, o aldatıcının daha hayattayken ne dediğini hatırlıyoruz. ‘Üç gün sonra tekrar dirileceğim’ dedi. \v 64 Bu nedenle, mezarın üçüncü güne kadar güvenlik altına alınmasını buyruk verin. Yoksa öğrencileri gece gelip cesedi çalar ve halka, ‘Ölümden dirildi’ derler. Ve böylece son aldatmaca ilkinden beter olur” dediler. \p \v 65 Pilatus onlara, “Sizin nöbetçiniz var, gidip mezarı yapabildiğiniz gibi güvenlik altına alın” dedi. \v 66 Böylece onlar nöbetçiyle birlikte gittiler ve mezarı güvenlik altına alıp taşı mühürlediler. \c 28 \p \v 1 Şabat’ın ardından, haftanın ilk günü şafak sökerken, Magdalalı Mariyam ve diğer Mariyam mezarı görmeye geldiler. \v 2 İşte, büyük bir deprem oldu. Çünkü Efendi’nin bir meleği gökten indi ve gelip taşı kapıdan yuvarlayarak üzerine oturdu. \v 3 Görünüşü şimşek gibi, giysisi de kar gibi beyazdı. \v 4 Onun korkusundan nöbetçiler sarsıldılar ve ölü gibi oldular. \v 5 Melek kadınlara şöyle yanıt verdi: “Korkmayın, çarmıha gerilmiş Yeşua’yı aradığınızı biliyorum. \v 6 O burada değil, çünkü söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin, Efendi’nin yattığı yeri görün. \p \v 7 Çabuk gidin ve öğrencilerine şöyle deyin: ‘O ölümden dirildi. \m İşte, sizden önce Galile’ye gidiyor; orada O’nu göreceksiniz.’ İşte, size söyledim.” \p \v 8 Kadınlar korku ve büyük sevinç içinde hızla mezardan ayrıldılar. Yeşua’nın öğrencilerine haberi duyurmak için koştular. \v 9 Öğrencilerine haber vermeye giderlerken, işte, Yeşua karşılarına çıktı ve onlara, \wj “Sevinin!”\wj* dedi. \m Yeşua’nın ayaklarına sarılarak O’na tapındılar. \p \v 10 Sonra Yeşua onlara, \wj “Korkmayın. Gidip kardeşlerime haber verin, Galile’ye gitmelerini söyleyin, beni orada görecekler”\wj* dedi. \p \v 11 Kadınlar yolda giderken, işte, nöbetçilerden bazıları kente giderek olan şeyleri başkâhinlere bildirdiler. \v 12 Onlar ihtiyarlarla birlikte öğütleştikten sonra sonra askerlere yüklü gümüş vererek şöyle dediler: \v 13 “Öğrencileri geceleyin gelip biz uyurken O’nun cesedini çalıp götürdüler diyeceksiniz. \v 14 Bu, valinin kulağına gidecek olursa, onu biz ikna eder ve sizi kaygılandırmayız.” \v 15 Böylece parayı aldılar ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar. Bu söylenti bugüne dek Yahudiler arasında yayılmıştır. \p \v 16 On bir öğrenci Galile’ye, Yeşua’nın kendilerini gönderdiği dağa gittiler. \v 17 Yeşua’yı gördüklerinde O’nun önünde eğildiler. Ama bazıları şüphe içindeydi. \v 18 Yeşua yanlarına geldi ve onlara söyleyip dedi: \wj “Gökte ve yerde bütün yetki bana verildi.\wj* \v 19 \wj Gidin ve bütün ulusları öğrenci yapın; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin;\wj* \v 20 \wj size buyurduğum her şeyi tutmalarını onlara öğretin. İşte ben, çağın sonuna dek her zaman sizinle birlikteyim.”\wj* Amin.