\id ACT - Turkish New Testament \h ELÇİLERİN İŞLERİ \toc1 ELÇİLERİN İŞLERİ \toc2 ELÇİLERİN İŞLERİ \toc3 ELÇİLERİN İŞLERİ \mt1 ELÇİLERİN İŞLERİ \c 1 \p \v 1 Ey Teofilos, ilk kitapta, Yeşua’nın yapmaya ve öğretmeye başladığı, \v 2 Seçmiş olduğu elçilere Kutsal Ruh aracılığıyla buyruk verdikten sonra göğe alındığı güne dek olan bütün şeyler hakkında yazmıştım. \v 3 Acı çektikten sonra çok kanıtlarla kendisini diri olarak da onlara gösterdi. Kırk gün boyunca onlara görünüp Tanrı’nın Krallığı hakkında konuştu. \v 4 Kendileriyle bir aradayken onlara şu buyruğu verdi: \wj “Yeruşalem’den ayrılmayın, benden işitmiş olduğunuz Baba’nın vaadinin gerçekleşmesini bekleyin.\wj* \v 5 \wj Çünkü Yuhanna suyla vaftiz etmişti, ama siz çok gün geçmeden Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz.”\wj* \p \v 6 Elçiler bir araya geldiklerinde O'na, “Efendimiz, İsrael’e krallığı şimdi mi geri vereceksin?” diye sordular. \p \v 7 Onlara, \wj “Baba’nın kendi yetkisiyle belirlemiş olduğu zamanları ve mevsimleri bilmek size düşmez”\wj* dedi. \v 8 \wj “Ama Kutsal Ruh üzerinize gelince güç alacaksınız. Yeruşalem’de, bütün Yahudiye’de, Samariya’da ve dünyanın en uzak yerlerinde benim tanıklarım olacaksınız.”\wj* \p \v 9 Bu şeyleri söyledikten sonra, onlar bakarken yukarı alındı. Bir bulut O’nu gözlerinin önünden aldı. \v 10 O giderken onlar gözlerini gökyüzüne dikmiş bakıyorlardı. İşte, beyaz giysiler içinde iki adam yanlarında durup dediler, \v 11 “Ey Galileliler, neden durmuş gökyüzüne bakıp duruyorsunuz? Aranızdan gökyüzüne alınan bu Yeşua, gökyüzüne gittiğini nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir” dedi. \p \v 12 O zaman onlar, Yeruşalem’e, Şabat günü yolculuğu yakınlığında olan Zeytinlik denilen dağdan Yeruşalem’e döndüler. \p \v 13 Girdikleri zaman kaldıkları evin üst katına çıktılar. Bunlar Petrus, Yuhanna, Yakov, Andreas, Filipus, Tomas, Bartalmay, Matta, Alfay oğlu Yakov, Yurtsever Simon ve Yakov’un oğlu Yahuda'ydı. \v 14 Onların hepsi, kadınlar, Yeşua’nın annesi Mariyam ve kardeşleri hep birlikte yüksek sesle sürekli dua ediyorlardı. \p \v 15 O günlerde Petrus (yaklaşık yüz yirmi kişi) öğrencilerin ortasında ayağa kalkıp şöyle dedi: \v 16 “Kardeşler, Yeşua’yı tutuklayanlara yol gösteren Yahuda hakkında Kutsal Ruh’un David’in ağzıyla önceden söylemiş olduğu şu Kutsal Yazı’nın yerine gelmesi gerekiyordu. \v 17 Çünkü o bizden sayıldı, bu hizmette o da payını aldı. \v 18 Şimdi bu adam, kötülüğünün ödülüyle bir tarla edindi. Sonra baş aşağı düştü, bedeni yarıldı ve bağırsaklarının hepsi dışarı fırladı. \v 19 Bunu Yeruşalem’de yaşayan herkes öğrendi. Tarlaya kendi dillerinde ‘Akeldama’ yani ‘Kan Tarlası’ dediler. \v 20 Çünkü Mezmurlar Kitabı’nda şöyle yazılmıştır: \q1 “‘Onun meskeni ıssız kalsın. \q2 İçinde kimse oturmasın.’ \p Ve, \q1 ‘Görevini başka birisi alsın.’” \p \v 21 “Bunun için, Efendi Yeşua’nın aramızda girip çıktığı bütün zaman boyunca bize eşlik eden adamlardan, \v 22 Yuhanna’nın vaftizinden başlayarak yanımızdan alındığı güne dek, bunlardan biri O'nun dirilişine bizimle birlikte tanık olması gerekiyor.” \p \v 23 İki kişiyi öne sürdüler: Barsabba denilen ve Yustus diye de bilinen Yosef ve Mattiyas. \v 24 Dua edip dediler, “Ey Efendimiz, bütün insanların yüreğini bilen sen, bu ikisinden hangisini seçtiğini göster de, \v 25 Bu hizmette ve elçilik görevinde, Yahuda’nın kendi yerine gitmek için, onun düştüğü yeri alsın.” \v 26 Onlar için kura çektiler. Kura Mattiyas’a düştü ve on bir elçiyle sayıldı. \c 2 \p \v 1 Pentekost Günü geldiğinde, hepsi bir arada aynı yerdeydiler. \p \v 2 Ansızın gökyüzünden, güçlü bir rüzgârın sesini gibi bir ses geldi ve oturdukları bütün evi doldurdu. \v 3 Ateşe benzer diller göründü ve onlara dağılıp her birinin üzerine kondu. \v 4 Hepsi Kutsal Ruh'la doldu ve Ruh onlara konuşma yeteneği verdiği için başka dillerde konuşmaya başladılar. \v 5 O sırada Yeruşalem'de, göğün altındaki her ulustan inançlı Yahudiler oturuyordu. \v 6 Bu sesi duyunca kalabalık şaşkınlık içinde toplandı. Çünkü herkes onların kendi dilinde konuştuğunu duyuyordu. \v 7 Hepsi hayret ve şaşkınlık içinde birbirlerine şöyle dediler: “İşte, bu konuşanların hepsi Galileli değil mi? \v 8 Nasıl biz, her birimiz kendi ana dilimizi duyuyoruz? \v 9 Biz, Persler, Medler, Elamlılar, Mezopotamya'da, Yahudiye’de, Kapadokya’da, Pontus’da, Asya İli’nde, \v 10 Frigya’da, Pamfilya’da, Mısır’da, Libya yörelerinde, Krine çevresinde oturanlar, Roma’dan hem Yahudiler hem de Yahudilik inancını benimseyen misafirler, \v 11 Giritliler ve Araplar’ı duyuyoruz. Tanrı’nın büyük işlerini kendi dilimizde konuştuklarını duyuyoruz!” \v 12 Hepsi şaşkına döndü ve birbirlerine, “Bunun anlamı nedir?” dediler. \v 13 Bazıları, “Bunlar taze şarapla dolmuşlar” diyerek alay ettiler. \p \v 14 Ama Onbirler’le birlikte ayağa kalkan Petrus sesini yükselterek onlara şöyle dedi: “Ey Yahudiyeliler ve Yeruşalem’de oturan herkes, sözlerime kulak verin, bu durumu size açıklayayım. \v 15 Çünkü sizin sandığınız gibi bunlar sarhoş değiller, çünkü günün henüz üçüncü vakti. \v 16 Ama bu olan, Peygamber Yoel aracılığıyla söylenmiştir: \q1 \v 17 ‘Son günlerde olacak, diyor Tanrı, \q2 Ruhum’u bütün insanların üzerine dökeceğim. \q1 Oğullarınız ve kızlarınız peygamberlik edecekler. \q2 Gençleriniz görümler, \q2 Yaşlılarınız da rüyalar görecek. \q1 \v 18 Evet, ve o günlerde erkek kadın \q2 Hizmetkârlarımın üzerine Ruhum‘u dökeceğim \q2 Onlar da peygamberlik edecekler. \q1 \v 19 Yukarıda, gökyüzünde harikalar göstereceğim, \q2 Aşağıda, yeryüzünde belirtiler, \q2 Kan, ateş ve duman bulutları görülecek. \q1 \v 20 Efendi’nin büyük ve görkemli günü gelmeden önce \q2 Güneş karanlığa, \q2 Ay da kana dönecek. \q1 \v 21 O zaman, Efendi’nin adını çağıran herkes kurtulacak.’” \p \v 22 “Ey İsraelliler, bu sözleri dinleyin! Nasıralı Yeşua, bildiğiniz gibi, Tanrı’nın, kendisi aracılığıyla aranızda yaptığı büyük işler, harikalar ve belirtilerle Tanrı tarafından size kanıtlanmış bir adamdı. \v 23 Tanrı’nın belirlenmiş amacı ve ön bilgisi uyarınca elinize verilen bu adamı, yasa tanımaz kişilerin aracılığıyla çarmıha gerip öldürdünüz. \v 24 Tanrı O’nun ölüm acılarına son vererek O’nu diriltti. Çünkü O’nun ölüm tarafından tutulması olanaksızdı. \v 25 David O’nun hakkında şöyle der: \q1 ‘Efendi’yi her zaman önümde gördüm, \q2 Sağımda durduğu için sarsılmam. \q1 \v 26 Bu yüzden yüreğim mutlu, dilim sevinçlidir. \q2 Üstelik bedenim de umut içinde oturacak; \q1 \v 27 Çünkü sen canımı Hades'te bırakmayacaksın, \q2 Kutsalının çürümesine izin vermeyeceksin. \q1 \v 28 Yaşam yollarını bana bildirdin. \q2 Varlığınla beni sevinçle dolduracaksın.’ \p \v 29 “Kardeşler, size büyük atamız David’in hem öldüğünü, hem de gömüldüğünü ve mezarının bugüne dek burada olduğunu açıkça söyleyebilirim. \v 30 Bu nedenle, bir peygamber olarak ve Tanrı'nın kendisine ant içerek, kendi bedeninin ürününden, bedene göre, Mesih'i tahtına oturtmak üzere dirilteceğini bildiğinden, \v 31 Bunu önceden görerek, Mesih'in dirilişinden söz etti, canının Hades'te bırakılmadığını ve bedeninin çürümediğini söyledi. \p \v 32 Tanrı'nın dirilttiği bu Yeşua'nın hepimiz tanıklarıyız. \v 33 Böylece Tanrı'nın sağ eliyle yüceltilmiş ve Baba'dan Kutsal Ruh'un vaadini almış olarak, şimdi sizin bu gördüğünüzü ve işittiğinizi dökmüştür. \v 34 Çünkü David göklere yükselmedi ama şöyle diyor: \q1 Efendi, Efendim’e dedi ki, \q1 \v 35 Ben düşmanlarını ayaklarının altına serene dek, \q2 Sağımda otur.’” \p \v 36 “Bütün İsrael halkı şunu kesinlikle bilsin ki, Tanrı, çarmıha gerdiğiniz bu Yeşua’yı hem Efendi hem de Mesih yaptı.” \p \v 37 Bunu duyunca yüreklerine indi ve Petrus’a ve öbür elçilere, “Kardeşler, ne yapalım?” dediler. \p \v 38 Petrus onlara, “Günahlarınızın bağışlanması için Yeşua Mesih’in adıyla her biriniz tövbe edin ve vaftiz olun” dedi. “Böylelikle Kutsal Ruh armağanını alacaksınız. \v 39 Çünkü bu vaat size, çocuklarınıza ve Tanrımız Efendi’nin kendine çağıracağı uzaktaki herkesedir.” \p \v 40 Petrus daha birçok sözle tanıklıkta bulundu. “Kendinizi bu çarpık kuşaktan kurtarın!” diyerek onları uyardı. \p \v 41 O zaman onun sözünü sevinçle kabul edenler vaftiz edildi. O gün yaklaşık üç bin can daha katıldı. \v 42 Bunlar elçilerin öğretisinde ve paydaşlıkta, ekmek bölmede ve duada kararlılıkla devam ettiler. \v 43 Her canın üzerine korku geldi. Elçiler aracılığıyla birçok harika ve belirti yapılıyordu. \v 44 İnananların hepsi bir aradaydı ve her şeyleri ortaktı. \p \v 45 Mallarını ve mülklerini satıyor ve bunları herkese ihtiyacına göre dağıtıyorlardı. \v 46 Her gün, tapınakta birlik içinde kararlılıkla devam ettiler ve evde ekmek bölüp, sevinç ve yürekten bir içtenlikle yemek yiyorlardı. \v 47 Tanrı'yı övüyor ve bütün halkın gözünde lütuf buluyorlardı. Efendi, kurtulanları her gün topluluğa katıyordu. \c 3 \p \v 1 Petrus ve Yuhanna dua zamanı olan dokuzuncu vakitte tapınağa çıkıyorlardı. \v 2 Ana karnından topal olan bir adam her gün oraya getirilir, tapınağın Güzel Kapı denilen kapısına koyarlardı. Tapınağa girenlerden yoksulluk için bağış dilenirdi. \v 3 Adam Petrus’la Yuhanna’nın tapınağa girmek üzere olduğunu görünce, onlardan yoksulluk için bağış istedi. \v 4 Petrus ve Yuhanna gözlerini adama dikip, “Bize bak” dedi. \v 5 Adam onlardan bir şey almayı umarak onları dinliyordu. \v 6 Ama Petrus, “Altınım ve gümüşüm yok, ama bende olanı sana veriyorum” dedi. “Nasıralı Yeşua Mesih’in adıyla, kalk ve yürü!” \v 7 Onu sağ elinden tutup kaldırdı. Hemen adamın ayakları ve topuk kemikleri güç kazandı. \v 8 Sıçrayarak ayağa kalktı ve yürümeye başladı. Yürüyüp sıçrayarak, Tanrı’yı överek onlarla birlikte tapınağa girdi. \v 9 Bütün halk onun yürüdüğünü ve Tanrı’yı övdüğünü gördü. \v 10 Onun, tapınağın Güzel Kapısı’nda yoksulluk için dilenen adam olduğunu anladılar. Ona olanlar karşısında hayret ve şaşkınlıkla dolmuşlardı. \v 11 İyileşen topal adam Petrus’la Yuhanna’yı bırakmazken, bütün halk büyük şaşkınlıkla Solomon’un Eyvanı denilen yere, onlara doğru koştu. \p \v 12 Petrus bunu görünce halka şöyle karşılık verdi: “Ey İsraelliler, bu adama neden şaşıyorsunuz? Sanki kendi gücümüzle ya da kendi tanrısallığımızla onu yürütmüşüz gibi, niçin gözlerinizi bize dikiyorsunuz? \v 13 Avraham’ın, İshak’ın, Yakov’un Tanrısı, atalarımızın Tanrısı, Hizmetkârı Yeşua’yı yüceltti. Siz O’nu teslim ettiniz. Pilatus O’nu salıvermeye karar verdiğinde siz O’nu Pilatus’un önünde reddetmiştiniz. \v 14 Kutsal ve adil Olan’ı reddedip bir katilin size verilmesini istediniz. \v 15 Yaşam Hükümdarı'nı öldürdünüz, Tanrı O’nu ölümden diriltti. Bizler bunun tanıklarıyız. \v 16 O'nun adındaki imanla, O'nun adı gördüğünüz ve tanıdığınız bu adamı güçlü kıldı. Evet, O'nun aracılığıyla olan iman, hepinizin önünde ona bu tam sağlığı verdi.” \p \v 17 “Kardeşler, bunu, yöneticileriniz gibi sizin de bilmeden yaptığınızı biliyorum. \v 18 Ama bütün peygamberlerin ağzından Mesih’in acı çekeceğini önceden bildiren Tanrı, sözünü böylece yerine getirmiş oldu.” \p \v 19 “Bu nedenle tövbe edin ve Tanrı’ya dönün ki, günahlarınız silinsin. Böylece Efendi‘nin önünden yenilenme zamanları gelebilsin. \v 20 Önceden sizin için atanmış olan Mesih Yeşua’yı göndersin. \v 21 Tanrı'nın kutsal peygamberlerinin ağzından çok önceden söylediği, her şeyin yeniden kurulacağı zamana dek, gök O'nu kabul etmelidir. \v 22 Nitekim Moşe atalarımıza şöyle demişti: ‘Efendi Tanrımız sizin için kardeşleriniz arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak. Size ne söylerse söylesin, her konuda O'nu dinleyeceksiniz. \v 23 O peygamberi dinlemeyen her can halkın arasından tümüyle yok edilecektir.’ \v 24 Evet, Samuel’den beri ve ondan sonra konuşan peygamberlerin tümü de bu günleri bildirdiler. \v 25 Sizler peygamberlerin ve Tanrı’nın Avraham’a, ‘Yeryüzündeki bütün aileler senin soyun aracılığıyla kutsanacak’ diyerek atalarımızla yaptığı antlaşmanın çocuklarısınız. \v 26 Tanrı, kötülüklerinizden döndürüp sizi kutsamak için Hizmetkârı’nı, Yeşua’yı diriltip önce size gönderdi.” \c 4 \p \v 1 Onlar halka konuşurken, kâhinler, tapınak komutanı ve Sadukiler yanlarına geldiler. \v 2 Halka öğrettikleri ve Yeşua aracılığıyla ölülerden dirilişi duyurdukları için sinirlenmişlerdi. \v 3 Ellerini üzerlerine koydular ve ertesi güne kadar gözaltında tuttular, çünkü artık akşam olmuştu. \v 4 Ama sözü duyanların birçoğu iman etti. İmanlı erkeklerin sayısı yaklaşık beş bin oldu. \p \v 5 Sabahleyin, onların yöneticileri, ihtiyarları ve yazıcıları Yeruşalem'de toplandılar. \v 6 Başkâhin Hanan, Kayafa, Yuhanna, İskender ve başkâhinin akrabalarının hepsi oradaydı. \v 7 Petrus’la Yuhanna’yı ortalarında durdurup, “Bunu hangi güçle ya da hangi adla yaptınız?” diye sordular. \p \v 8 O zaman Kutsal Ruh’la dolan Petrus onlara şöyle dedi: “Ey halkın yöneticileri ve İsrael’in ihtiyarları! \v 9 Eğer bugün sakat bir adama yapılan iyilik nedeniyle bizden hesap soruluyorsa, bu adamın nasıl iyileştirildiği konusunda, \v 10 hepiniz ve bütün İsrael halkı şunu bilsin ki, bu adam çarmıha gerdiğiniz ve Tanrı’nın ölümden dirilttiği Nasıralı Yeşua Mesih’in adıyla, bu adam önünüzde sağlam duruyor. \v 11 O, ‘Siz yapıcıların değersiz saydığı, köşenin baş taşı olan Taş’tır.’ \p \v 12 Başka hiç kimsede kurtuluş yoktur, çünkü göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur!” \p \v 13 Şimdi Petrus ve Yuhanna’nın cesaretini görüp onların eğitimsiz ve cahil insanlar olduklarını anladıklarında, şaştılar. Yeşua’yla birlikte olduklarını fark ettiler. \v 14 İyileşen adamın Petrus ve Yuhanna’nın yanlarında durduğunu görünce, hiçbir karşılık veremediler. \v 15 Ama onların kuruldan dışarı çıkarılmalarını buyurduktan sonra, kendi aralarında tartıştılar. \v 16 “Bu adamları ne yapacağız? Çünkü onlar aracılığıyla, Yeruşalem'de oturan herkesin açıkça görebileceği gibi, dikkate değer bir mucize yapıldı ve bunu inkâr edemeyiz. \v 17 Ama bu, halk arasında daha fazla yayılmasın diye, onları tehdit edelim. Öyle ki, bundan böyle Yeşua’nın adından kimseye söz etmesinler” dediler. \v 18 Onları çağırdılar, Yeşua’nın adıyla hiç konuşmamalarını ve öğretmemelerini buyurdular. \p \v 19 Ama Petrus’la Yuhanna onlara şu karşılığı verdiler: “Sizi Tanrı’dan çok dinlemek Tanrı gözünde doğru mudur? Buna kendiniz karar verin. \v 20 Çünkü biz gördüğümüz ve duyduğumuz şeyleri anlatmadan edemeyiz.” \p \v 21 Onları daha fazla tehdit ettikten sonra, halk yüzünden onları cezalandırmanın bir yolunu bulamayıp serbest bıraktılar. Çünkü yapılan bu şey için herkes Tanrı'yı yücelttiyordu. \v 22 Bu şifa mucizesinin yapıldığı adam kırk yaşını geçmişti. \p \v 23 Serbest bırakıldıktan sonra arkadaşlarının yanına döndüler. Başkâhinlerle ileri gelenlerin kendilerine söyledikleri her şeyi onlara anlattılar. \v 24 Bunu duyunca, hep birlikte seslerini yükselterek Tanrı’ya şöyle dediler: “Ey Efendiniz! Göğü, yeri, denizi ve onlarda bulunan her şeyi yaratan sensin. \v 25 Hizmetkârın David’in ağzından bildirdin: \q1 ‘Uluslar neden hiddetlendi, \q2 Halklar neden boş şey tasarlıyor? \q1 \v 26 Yeryüzü kralları karşı koyuyor, Yönetenler, Efendi’ye ve Mesih’ine karşı birlikte düzen kuruyor.’” \p \v 27 “Gerçekten, Hirodes ve Pontius Pilatus, öteki uluslar ve İsrael halkıyla birlikte, meshettiğin kutsal Hizmetkâr’ın Yeşua’ya karşı, \v 28 Senin kendi elinin ve tasarın uyarınca önceden belirlediğin her şeyi yapmak için bir araya toplandılar. \v 29 Şimdi, Efendimiz, onların savurduğu tehditlere bak! Sözünü tam bir cesaretle duyurabilmek için biz hizmetkârlarına güç ver. \v 30 Kutsal Hizmetkâr’ın Yeşua’nın adıyla hastaları iyileştirmek için, belirtiler ve harikalar yapmak için elini uzat.” \p \v 31 Dua ettikten sonra toplandıkları yer sarsıldı. Hepsi Kutsal Ruh’la doldu ve Tanrı’nın sözünü cesaretle duyurdular. \v 32 İnananlar kalabalığı tek yürek ve tek candı. Onlardan hiçbiri sahip olduğu bir şey için “Bu benimdir” demiyordu, ama her şeyleri ortaktı. \m \v 33 Elçiler büyük bir güçle Efendi Yeşua’nın dirildiğine tanıklık ediyorlardı. Hepsinin üzerinde büyük bir lütuf vardı. \v 34 Aralarında yoksul olan yoktu. Toprak ya da ev sahibi olanlar bunları satıyor, \v 35 Sattıklarının bedelini getirip elçilerin ayaklarının önüne koyuyordu; dağıtım da her birinin ihtiyacına göre yapılıyordu. \v 36 Elçiler tarafından Barnabas, (yani Teşvik Oğlu diye çevirilir) diye de anılan, Kıbrıs'lı bir Levili olan Yosef'in, \v 37 Bir tarlası vardı, onu sattı parayı getirip elçilerin ayaklarına bıraktı. \c 5 \p \v 1 Ancak Hananya adında bir adam, karısı Safira’yla birlikte bir mülk sattı. \p \v 2 Paranın bir kısmını kendine sakladı. Karısı da bunun farkındaydı, sonra paranın belli bir kısmını getirip elçilerin ayakları önüne bıraktı. \v 3 Petrus, “Hananya, neden Şeytan yüreğini doldurdu, Kutsal Ruh’a yalan söyledin ve tarlanın bedelinin bir kısmını sakladın?” dedi. \v 4 Onu saklarken, o senin senin değil miydi? Satıldıktan sonra senin elinde değil miydi? Nasıl oldu da bu şeyi yüreğine koydun? Sen insanlara değil, Tanrı’ya yalan söyledin.” \p \v 5 Hananya bu sözleri duyunca yere düşüp öldü. Bunları duyan herkesin üzerine büyük bir korku geldi. \v 6 Gençler kalkıp onu kefenlediler ve dışarı taşıyıp gömdüler. \v 7 Yaklaşık üç saat sonra karısı olanlardan habersiz içeri girdi. \v 8 Petrus ona, “Söyle bana, mülkü bu kadara mı sattınız?” diye karşılık verdi. \m “Evet, o kadara” dedi. \p \v 9 Petrus ona, “Efendi'nin Ruhu'nu sınamak için nasıl oldu da anlaştınız? İşte, kocanı gömenlerin ayakları kapıda, seni dışarı taşıyacaklar” dedi. \p \v 10 Kadın hemen onun ayaklarının dibine düşüp öldü. İçeri giren gençler onu ölü buldular. Onu da dışarı taşıyıp kocasının yanına gömdüler. \v 11 Bütün topluluğun ve bunları duyanların hepsinin üzerine büyük bir korku geldi. \v 12 Elçiler aracılığıyla halk arasında birçok belirti ve harikalar yapılıyordu. Hepsi birlikte Solomon’un Eyvanı’nda bulunuyordu. \v 13 Halk onlara büyük saygı duyduğu halde, geri kalan hiç kimse onlara katılmaya cesaret edemiyordu. \v 14 İman eden daha bir çok erkek ve kadın Efendi'ye katılıyordu. \v 15 Öyle ki, yoldan geçen Petrus’un hiç değilse gölgesi bazılarının üzerine düşsün diye insanlar, hastaları sokaklara çıkarıp yatak ve döşekler üzerine yatırıyorlardı. \v 16 Kalabalığın bir kısmı da Yeruşalem çevresindeki kentlerden geldiler, hastaları ve kirli ruhlar tarafından işkence görenleri getirdiler ve hepsi iyileştiler. \p \v 17 Ama başkâhin ve onunla birlikte olanların hepsi (bu Sadukiler mezhebidir) kalktılar ve kıskançlıkla doldular. \v 18 Elçilerin üzerine ellerini koyduktan sonra onları göz altına aldılar. \v 19 Ama Efendi’nin bir meleği geceleyin zindan kapılarını açıp onları dışarı çıkarttı. \v 20 “Gidin, tapınakta durun ve bu Yaşam Sözleri’nin tümünü halka bildirin” dedi. \p \v 21 Onlar bunu duyunca gün ağarırken tapınağa girip öğrettiler. Ancak başkâhin ve onunla birlikte olanlar gelip Yüksek Kurul’u, İsrael'in çocuklarının bütün ileri gelenlerini bir araya çağırdılar ve onları getirtmeleri için zindana adam gönderdiler. \v 22 Ama görevliler zindana vardıklarında onları bulamadılar. Geri dönüp şu haberi verdiler: \v 23 “Tutukevini kapalı ve kilitli bulduk. Nöbetçiler de kapılarda bekliyordu. Ama kapıları açtığımızda içeride kimseyi bulamadık!” \p \v 24 Tapınak komutanıyla başkâhinler bu sözleri duyunca onlar hakkında ve bu nereye varacak diye şaşkına döndüler. \p \v 25 Biri gelip onlara, “İşte, zindana attığınız adamlar tapınakta durmuş halka öğretiyor” dedi. \v 26 Bunun üzerine komutan görevlilerle birlikte gidip onları zor kullanmadan getirdi. Çünkü halkın kendilerini taşlamasından korkuyorlardı. \p \v 27 Onları getirip Yüksek Kurul’un önüne koydular. Başkâhin onları sorgulayıp, \v 28 “Size bu isimle öğretmemenizi kesin bir dille buyurmadık mı?” dedi. “İşte, Yeruşalem’i kendi öğretilerinizle doldurdunuz ve bu adamın kanını üzerimize getirmek istiyorsunuz” \p \v 29 Ama Petrus ve elçiler, “İnsanlardan çok Tanrı’ya itaat etmeliyiz” diye karşılık verdiler. \v 30 “Sizin ağaca asıp öldürdüğünüz Yeşua’yı atalarımızın Tanrısı diriltti. \v 31 İsrael’e tövbe ve günahların bağışlanmasını vermek için Tanrı O’nu Hükümdar ve Kurtarıcı olarak kendi sağına yükseltti. \v 32 Biz bu şeylerin tanıklarıyız. Tanrı’nın kendisine itaat edenlere verdiği Kutsal Ruh da tanıktır.” \p \v 33 Ama onlar bunu duyduklarında yüreklerine hançer saplandı ve onları öldürmeye karar verdiler. \v 34 Ama tüm halk tarafından saygı duyulan bir Kutsal Yasa öğretmeni olan Gamaliel adındaki bir Ferisi Yüksek Kurul’da ayağa kalktı, elçilerin kısa bir süre için dışarı çıkarılmasını buyurdu. \v 35 Kurul üyelerine şöyle dedi: “Ey İsraelliler, bu adamlar hakkında yapmak üzere olduğunuz şeye dikkat edin. \v 36 Çünkü bu günlerden önce kendini önemli biri gibi gösteren Tevdas ayaklanmıştı. Dört yüz kadar adam da ona katılmıştı. Tevdas öldürüldü, sözünü dinleyenlerin hepsi de dağıldı, yok oldular. \v 37 Onun ardından, nüfus sayımı yapıldığı günlerde Galileli Yahuda bazı insanları peşinden sürükleyerek ayaklandı. O da yok oldu, sözünü dinleyenlerin hepsi de dağıldı. \v 38 Şimdi size diyorum ki, bu adamlardan ayrılın ve onları rahat bırakın. Çünkü eğer bu öğüt ya da bu iş insanlardansa, yıkılacaktır. \v 39 Ama eğer Tanrı’dansa, onu yıkamazsınız, hatta kendinizi Tanrı’ya karşı savaşıyor bulabilirsiniz!” \p \v 40 Onlar da ona katıldılar. Elçileri çağırtıp onları dövdüler. Yeşua’nın adından söz etmemelerini buyurduktan sonra serbest bıraktılar. \v 41 Böylece onlar Yeşua’nın adından ötürü hakarete layık görüldükleri için sevinçle Yüksek Kurul’un önünden ayrıldılar. \p \v 42 Her gün, tapınakta ve evde, öğretmekten ve Yeşua Mesih'i duyurmaktan vazgeçmediler. \c 6 \p \v 1 O günlerde öğrencilerin sayısı çoğalınca, Grekçe konuşan Yahudiler İbraniler'e karşı şikâyette bulundular; çünkü onların dul kadınları günlük hizmette ihmal ediliyordu. \v 2 Onikiler, öğrencilerden oluşan kalabalığı yanlarına çağırıp, “Tanrı sözünü bırakıp sofralarda hizmet etmemiz uygun olmaz” dediler. \v 3 Bu nedenle, kardeşler, aranızdan iyilikleriyle tanınan, Kutsal Ruh'la ve bilgelikle dolu yedi kişi seçin; onları bu işin başına atayalım. \v 4 Ama biz duada ve sözün hizmetinde kararlılıkla devam edeceğiz.” \p \v 5 Bu sözler bütün topluluğu memnun etti. İmanla ve Kutsal Ruh’la dolu bir adam olan Stefanos’u, Filipus’u, Prohoros’u, Nikanor’u, Timon’u, Parmenas’ı ve Yahudiliğe dönen Antakyalı Nikolas’ı seçtiler. \v 6 Onları elçilerin önünde durdurdular. Elçiler de dua ettikten sonra, ellerini onların üzerlerine koydular. \v 7 Tanrı’nın sözü yayılıyor, Yeruşalem’deki öğrencilerin sayısı çok artıyordu. Kâhinlerden büyük bir topluluk imana itaat etti. \p \v 8 İmanla ve güçle dolu olan Stefanos halk arasında büyük belirtiler ve harikalar yapıyordu. \v 9 Ama Özgürlükçüler Havrası diye anılan havradan bazıları ve Kirene’den, İskenderiye’den, Kilikya’dan ve Asya İli’nden bazı kişiler, Stefanos’la çekişiyorlardı. \v 10 Ama Stefanos’un konuşmasındaki bilgeliğe ve Ruh’a karşı koyamadılar. \v 11 Sonra gizlice adamları kandırıp onlara, “Stefanos’un Moşe’ye ve Tanrı’ya karşı küfür dolu sözler söylediğini duyduk” dedirttiler. \v 12 Böylelikle halkı, ihtiyarları ve yazıcıları kışkırttılar, onun üzerine geldiler ve onu yakaladılar, sonra Kurul’un önüne getirdiler. \v 13 “Bu adam bu kutsal yere ve Yasa’ya karşı konuşmaktan vazgeçmiyor” diyen yalancı tanıklar koydular. \v 14 “Çünkü onun, 'Nasıralı Yeşua’nın burayı yıkacak ve Moşe’nin bize emanet ettiği töreleri değiştirecek' dediğini duyduk.” \v 15 Kurul’da oturanların hepsi, gözlerini ona dikince, yüzünün bir melek yüzüne benzediğini gördüler. \c 7 \p \v 1 Başkâhin, “Bu şeyler böyle mi?” dedi. \p \v 2 Stefanos, “Kardeşler ve babalar, dinleyin” dedi. “Atamız Avraham, Harran’da yaşamadan önce daha Mezopotamya’dayken Yüce Tanrı ona göründü. \v 3 Ve ona şöyle dedi: ‘Ülkenden ve akrabalarının yanından çık, sana göstereceğim diyara gel.’ \v 4 Bundan sonra Avraham Keldaniler’in ülkesinden çıkıp Harran’da yaşadı. Babası öldükten sonra, oradan, Tanrı onu şimdi yaşamakta olduğunuz bu ülkeye getirdi. \v 5 Ona orada miras, ayak basacak kadar bile yer vermedi. Ona ve kendisinden sonra gelecek soyuna, henüz çocuğu yokken, orayı mülk olarak vereceğine söz verdi. \v 6 Tanrı şöyle dedi: Soyundan gelenler yabancı bir memlekette yabancı olarak yaşayacak, dört yüz yıl köle olarak çalıştırılacak ve kötü muamele görecekler. \v 7 Tanrı, “Köle olacakları ulusu yargılayacağım” dedi, “ve ondan sonra çıkıp bu yerde bana hizmet edecekler.” \v 8 Tanrı ona sünnet antlaşmasını verdi. Böylece Avraham İshak’ın babası oldu ve onu sekizinci gün sünnet etti. İshak Yakov’un babası oldu, Yakov da on iki büyük ataların babası oldu.” \p \v 9 “Büyük atalar Yosef’i kıskanıp onu Mısır’a sattılar. Tanrı onunla birlikteydi. \v 10 Onu bütün sıkıntılarından kurtardı ve Mısır Kralı Firavun’un önünde Yosef’e lütuf ve bilgelik verdi. Firavun onu Mısır’a ve bütün evi üzerine vali olarak atadı. \v 11 Bütün Mısır ve Kenan diyarı üzerine kıtlık ve büyük sıkıntı geldi. Atalarımız yiyecek bulamadılar. \v 12 Ama Yakov Mısır’da buğday olduğunu duyunca, ilk kez atalarımızı oraya gönderdi. \v 13 İkinci seferde Yosef kardeşlerine belli edildi, Yosef’in soyu da Firavun'a belli edildi. \v 14 Yosef haber gönderip babası Yakov’u, bütün akrabalarını, yetmiş beş canı çağırttı. \v 15 Yakov Mısır’a indi. Kendisi de atalarımız da orada öldüler. \v 16 Ve Şekem’e götürülerek, Avraham’ın Şekemli Hamor oğullarından gümüş karşılığında satın almış olduğu mezara yatırıldı.” \p \v 17 “Ama Tanrı’nın Avraham’a verdiği sözün zamanı yaklaştığında, halk Mısır’da büyüyüp çoğalmıştı. \p \v 18 Ülkede Yosef’i tanımayan başka bir kral çıktı. \v 19 O, bizim soyumuzdan yararlandı ve atalarımıza kötü davrandı ve hayatta kalmasınlar diye, onları bebeklerini terk etmeye zorladı. \v 20 O sırada Moşe doğdu ve Tanrı önünde son derece güzel bir çocuktu. Üç ay babasının evinde beslendi. \p \v 21 Moşe dışarı atılınca, Firavun’un kızı onu alıp öz oğlu gibi büyüttü. \p \v 22 Moşe’ye Mısırlılar’ın her bilgeliğinde öğretildi. Sözlerinde ve işlerinde güçlü biriydi. \v 23 Ama kırk yaşına gelince, yüreğine kardeşleri olan İsrael'in çocuklarını görme isteği geldi. \v 24 Onlardan birinin haksızlığa uğradığını görünce onu savundu. Mısırlı’ya vurup ezilenin öcünü aldı. \p \v 25 Tanrı’nın onun eliyle kendilerini kurtaracağını kardeşlerim anlar diye düşünüyordu. Ama onlar anlamadılar.” \p \v 26 “Ertesi gün onlar kavga ederken onlara göründü. Onları barıştırmak isteyerek, ‘Efendiler, siz kardeşsiniz. Neden birbirinize haksızlık ediyorsunuz?’ dedi. \v 27 Ama komşusuna haksızlık eden onu itip, ‘Seni kim başımıza yönetici ve yargıç yaptı? \v 28 Dün o Mısırlı’yı öldürdüğün gibi, beni de mi öldürmek istiyorsun?’ dedi. \v 29 Moşe bu söz üzerine kaçtı. Midyan diyarından bir yabancı olarak yaşadı ve iki oğul babası oldu.” \p \v 30 “Kırk yıl dolunca çölde, Sina Dağı yakınında, yanan bir çalının alevleri içinde Efendi’nin bir meleği Moşe’ye göründü. \p \v 31 Moşe gördüklerine şaştı. Görmek için yaklaşınca, Efendi’nin sesi ona geldi. \v 32 ‘Ben atalarının Tanrısı, Avraham’ın, İshak’ın ve Yakov’un Tanrısı’yım.’ Moşe titredi ve bakmaya cesaret edemedi. \v 33 Efendi ona, ‘Çarıklarını çıkar, çünkü durduğun yer kutsal topraktır’ dedi. \v 34 Mısır’da olan halkımın sıkıntısını gerçekten gördüm, iniltilerini duydum ve onları kurtarmak için aşağıya indim. Şimdi gel, seni Mısır’a göndereceğim.’” \p \v 35 “Bu Moşe, ‘Seni kim yönetici ve yargıç atadı?’ diyerek reddettikleri Moşe’ydi. Tanrı onu çalıda kendisine görünen meleğinin eliyle hem yönetici hem de kurtarıcı olarak gönderdi. \v 36 Bu adam kırk yıl boyunca Mısır’da, Kızıldeniz’de ve çölde harikalar ve belirtiler yaparak onları dışarı çıkaran kişidir. \v 37 İsrael'in çocuklarına, ‘Tanrımız Efendi size kardeşleriniz arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak’ diyen adam Moşe’dir. \v 38 Bu, Sina Dağı’nda kendisine konuşan melekle birlikte çöldeki toplulukta bulunan ve bize vermek üzere diri vahiyleri alan kişidir. \v 39 Atalarımız ona itaat etmediler, onu reddettiler ve yüreklerinde Mısır’a döndüler. \v 40 Aron’a, ‘Bize öncülük edecek ilâhlar yap; çünkü bizi Mısır diyarından çıkaran o Moşe’ye ne olduğunu bilmiyoruz’ dediler. \v 41 O günlerde bir buzağı yaptılar ve o puta kurban sundular. Ellerinin işleriyle sevindiler. \v 42 Ama Tanrı onlardan dönüp peygamberlerin kitabında yazılmış olduğu gibi, onları gökyüzü ordusuna hizmet etmeye terk etti. \p ‘Ey İsrael evi, \p Çölde kırk yıl boyunca \p Bana mı sunular ve kurbanlar sundunuz? \p \v 43 Siz Molek’in çadırını \p İlâh Refan’ın yıldızını, \p Tapınmak için yaptığınız suretleri taşıdınız. Bu nedenle sizi Babil’in ötesine götüreceğim.’” \p \v 44 “Çölde atalarımızın Tanıklık Çadırı vardı. Moşe bunu, kendisiyle konuşan Tanrı’nın buyurduğu gibi, gördüğü örneğe göre yapmıştı. \p \v 45 Tanıklık Çadırı’nı kendi sıralarında teslim alan atalarımız, Yeşu’yla birlikte ülkelerin mülküne onu yanlarında getirdiler; o ulusları Tanrı David'in günlerine kadar atalarımızın önünden kovdu. \v 46 Tanrı’nın gözünde lütuf bulmuş olan David, Yakov’un Tanrısı’na bir konut yapmak için izin istedi. \v 47 Ama Tanrı için ev yapan Solomon'du. \v 48 Ancak En Yüce Olan, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz. Peygamberin dediği gibi, \q1 \v 49 ‘Gök benim tahtımdır, \q2 Yeryüzü ayaklarımın altında tabure. \q1 Bana nasıl bir ev yapacaksın?’ diyor Efendi. \q2 Ya da dinlenme yerim neresidir? \q1 \v 50 Bunların tümünü yapan benim elim değil mi?’” \p \v 51 “Sizi sert enseli, yürekleri ve kulakları sünnetsiz olanlar! Tıpkı atalarınızın yaptığı gibi, sizler de her zaman Kutsal Ruh’a karşı koyuyorsunuz. \v 52 Atalarınız hangi peygambere zulmetmedi ki? Adil Olan’ın geleceğini önceden bildirenleri öldürdüler. Siz de şimdi onun hainleri ve katilleri oldunuz. \v 53 Yasa’yı meleklerin düzenledikleri gibi siz aldınız ve onu tutmadınız!” \p \v 54 Bunları duyduklarında yürekleri öfkeyle doldu ve ona karşı dişlerini gıcırdattılar. \v 55 Ama Kutsal Ruh’la dolu olan Stefanos, gözlerini dikkatle göğe dikti. Tanrı’nın yüceliğini ve O’nun sağında duran Yeşua’yı gördü. \v 56 “İşte! Göklerin açıldığını ve İnsanoğlu’nun Tanrı’nın sağında durmakta olduğunu görüyorum!” dedi. \p \v 57 Onlar yüksek sesle bağırıp kulaklarını tıkadılar, sonra hep birden ona saldırdılar. \v 58 Onu kent dışına atıp taşa tuttular. Tanıklar giysilerini Saul adındaki genç bir adamın ayaklarının dibine koydular. \v 59 Taşa tutarlarken Stefanos, “Efendi Yeşua, ruhumu al!” diye haykırdı. \v 60 Diz çöküp yüksek sesle, “Efendi, bu günahı onlara yükleme!” diye bağırdı. Bunu söyleyince uykuya daldı. \c 8 \p \v 1 Saul, Stefanos’un öldürülmesini uygun bulmuştu. O gün Yeruşalem’de bulunan kiliseye karşı büyük bir baskı dönemi başladı. Elçiler dışında imanlıların tümü Yahudiye ve Samariya bölgelerine dağıldılar. \v 2 İnançlı erkekler Stefanos’u gömdüler ve onun için büyük yas tuttular. \v 3 Saul ise kilise topluluğunu kırıp geçiriyordu. Evden eve giriyor, kadın erkek imanlıları sürükleyip zindana atıyordu. \v 4 Böylece dağılmış olanlar sözü duyurarak dolaşıyorlardı. \v 5 Filipus Samariya Kenti’ne inip onlara Mesih’i duyurdu. \v 6 Kalabalıklar, Filipus’u dinleyip gerçekleştirdiği belirtileri görünce, hep birlikte onun sözlerine kulak verdiler. \v 7 Çünkü içinde kirli ruhlar bulunanların çoğundan yüksek sesle bağırarak çıkıyordu. Birçok felçli ve topal iyileştirildi. \v 8 O kenti büyük bir sevinç oldu. \p \v 9 Ama bu kentte büyücülük yapan ve Samariya halkını şaşkına çeviren, kendini büyük biri gibi gösteren Simon adında bir adam vardı. \v 10 Küçüğünden büyüğüne herkes onu dinler ve “Bu adamdaki, işte Tanrı’nın o büyük gücüdür” derlerdi. \v 11 Onları uzun zamandır büyüleriyle şaşkına çevirdiği için onu dinlerlerdi. \v 12 Ama Filipus’un duyurduğu Tanrı’nın Krallığı'na ve Yeşua Mesih’in adıyla ilgili Müjde’ye inandıklarında, hem erkekler hem de kadınlar vaftiz oldular. \v 13 Simon’un kendisi de iman edip vaftiz olduktan sonra Filipus’un yanından ayrılmadı. Belirtilerin ve büyük mucizelerin meydana geldiğini görünce şaştı. \p \v 14 Yeruşalem’de bulunan elçiler, Samariya halkının Tanrı’nın sözünü kabul ettiğini duyunca, Petrus ve Yuhanna’yı onlara gönderdiler. \v 15 Onlar oraya indiklerinde, Samariyalı imanlıların Kutsal Ruh’u alsınlar diye onlar için dua ettiler. \v 16 Çünkü Ruh henüz hiçbirinin üzerine inmemişti. Yalnızca Mesih Yeşua adıyla vaftiz olmuşlardı. \v 17 Sonra ellerini üzerlerine koydular ve onlar da Kutsal Ruh’u aldılar. \p \v 18 Simon, Kutsal Ruh’un elçilerin ellerini koymasıyla verildiğini görünce, onlara para teklif etti. \v 19 “Bana da bu gücü verin, ellerimi kimin üzerine koyarsam Kutsal Ruh’u alsın” dedi. \v 20 Ama Petrus ona, “Tanrı’nın armağanını parayla elde edebileceğini sandığın için gümüşün de seninle birlikte yok olsun!” dedi. \v 21 “Bu işte senin ne payın ne de hissen var. Çünkü yüreğin Tanrı’nın önünde doğru değildir. \v 22 Bu nedenle, bu kötülüğünden tövbe et ve Tanrı’ya yalvar, belki yüreğinin bu düşüncesi sana bağışlanır. \v 23 Çünkü senin acılık zehrinde ve kötülüğün tutsaklığında görüyorum.” \p \v 24 Simon, “Benim için Efendi’ye dua edin de, bu söylediklerinin hiçbiri başıma gelmesin” dedi. \p \v 25 Bunun üzerine, tanıklık edip Efendi’nin sözünü duyurduktan sonra, Yeruşalem’e döndüler. Samariya’nın birçok köyünde Müjde’yi duyurdular. \v 26 Efendi’nin bir meleği Filipus’a şöyle dedi: “Kalk, Yeruşalem’den Gaza’ya inen yola, güneye doğru git; orası çöldür.” \p \v 27 Filipus kalkıp gitti. İşte, Etiyopyalı bir adam, Etiyopya Kraliçesi Kandaki’nin veziri, bütün hazinesinden sorumlu olan bir hadım, Yeruşalem’e tapınmak için gelmişti. \v 28 Dönüş yolunda arabasında oturmuş, Peygamber Yeşaya’yı okuyordu. \p \v 29 Ruh Filipus’a, “Yaklaş, şu arabaya katıl” dedi. \p \v 30 Filipus koştu ve onun Peygamber Yeşaya’yı okuduğunu duydu. Ona, “Okuduklarını anlıyor musun?” diye sordu. \p \v 31 Adam, “Biri bana açıklamadıkça nasıl anlayabilirim ki?” dedi. Filipus’a binip yanına oturması için yalvardı. \v 32 Kutsal Yazılar’dan okumakta olduğu bölüm şuydu: \q1 “Koyun gibi kesime götürüldü. \q2 Kırkıcının önünde sessiz bir kuzu gibi, \q2 Öylece ağzını açmadı. \q1 \v 33 Aşağılanmasında O'nun yargısı kaldırıldı. \q1 O’nun soyunu kim beyan edecek? \p Çünkü O'nun yaşamı yeryüzünden alınıyor.” \p \v 34 Hadım Filipus’a, “Peygamber kimden söz ediyor? Kendisinden mi, yoksa başka birisinden mi?” diye karşılık verdi. \p \v 35 Filipus ağzını açtı ve bu Kutsal Yazı’dan başlayarak ona Yeşua’yla ilgili Müjde’yi duyurdu. \v 36-37 Yolda giderken su bulunan bir yere geldiler. Hadım, “İşte, burada su var” dedi. “Vaftiz olmama bir engel var mı?” \p \v 38 Arabasının durmasını buyurdu. İkisi birlikte, Filipus ve hadım suya girdiler ve Filipus onu vaftiz etti. \p \v 39 Sudan çıkınca, Efendi’nin Ruhu Filipus’u alıp götürdü. Hadım onu bir daha görmedi ve yoluna sevinçle devam etti. \v 40 Filipus kendini Aşdot Kenti’nde buldu. Oradan geçerek, Sezariye’ye gelinceye dek Müjde’yi bütün kentlerde duyurdu. \c 9 \m \v 1 Saul ise Efendi’nin öğrencilerine karşı hâlâ tehditleri savuruyor, ölüm soluyordu. Başkâhine gitti \v 2 Ve ondan Damaskus havralarına mektuplar istedi; eğer Yol'dan olan erkek veya kadın bulursa, onları bağlı olarak Yeruşalim'e getirebilsin. \v 3 Yol alıp Damaskus’a yaklaşırken, ansızın gökten bir ışık çevresinde parladı. \v 4 Yere düşüp bir sesin kendisine, \wj “Saul, Saul, bana neden zulmediyorsun?”\wj* dediğini duydu. \p \v 5 O, “Ey Efendim, sen kimsin?” dedi. \m Efendi, \wj “Ben senin zulmetmekte olduğun Yeşua’yım”\wj* dedi. \v 6 \wj “Kalk ve kente gir, ne yapman gerektiği sana bildirilecek.”\wj* \p \v 7 Onunla birlikte yolculuk eden adamların dilleri tutulmuş olarak donup kaldılar. Sesi duydular, ama kimseyi görmediler. \v 8 Saul yerden kalktı ama gözlerini açtığında kimseyi göremedi. Onu elinden tutup Damaskus’a götürdüler. \v 9 Üç gün boyunca gözleri görmeyen Saul, ne bir şey yedi, ne de içti. \p \v 10 Şam’da Hananya adında Mesih’in bir öğrencisi vardı. Efendi ona bir görümde, \wj “Hananya!”\wj* diye seslendi. \m O da, “Ey Efendim, işte ben” dedi. \p \v 11 Efendi ona, \wj “Kalk, Doğru Sokak adındaki sokağa git ve Yahuda’nın evinde Saul adında Tarsuslu birini sor. Çünkü işte, kendisi dua ediyor.\wj* \p \v 12 \wj Bir görümde Hananya adında bir adamın yanına geldiğini ve gözleri görsün diye ellerini kendisinin üzerine koyduğunu gördü.”\wj* \p \v 13 Ama Hananya şöyle yanıt verdi: “Efendim, bu adamın Yeruşalem’de bulunan kutsallarına ne denli kötülük etmiş olduğunu birçok kişiden duydum. \v 14 Burada, senin adını ananların hepsini tutuklamak için başkâhinlerden yetki almış.” \p \v 15 Efendi ona, \wj ‘‘Yoluna git, çünkü o benim adımı öteki ulusların, kralların ve İsrael'in çocuklarının önünde taşımak üzere seçtiğim kaptır.\wj* \v 16 \wj Çünkü benim adım uğruna ne kadar şeyler çekmesi gerektiğini ona göstereceğim.”\wj* \p \v 17 Hananya gidip o eve girdi. Saul’un üzerine ellerini koyarak, “Saul kardeş, geldiğin yolda sana görünmüş olan Efendi, görmen ve Kutsal Ruh’la dolman için beni sana gönderdi” dedi. \v 18 Hemen gözlerinden balık pulunu andıran bir şey düştü ve gözleri yeniden açıldı. Kalktı ve vaftiz oldu. \v 19 Yemek yiyip güçlendi. Saul birkaç gün Damaskus’ta bulunan öğrencilerle birlikte kaldı. \v 20 Havralarda hemen Mesih’in Tanrı’nın Oğlu olduğunu duyurmaya başladı. \v 21 Onu işitenlerin hepsi şaştı. “Yeruşalem’de bu adı ananları mahveden adam bu değil mi? Buraya onları tutuklayıp başkâhinlete götürmek için gelmedi mi?” diyorlardı. \p \v 22 Saul ise daha çok güçlendi. Mesih budur diye kanıtlıyor, Şam’da yaşayan Yahudiler’i şaşkına çeviriyordu. \v 23 Çok günler geçtikten sonra, Yahudiler O’nu öldürmek için düzen kurdular. \v 24 Ama kurdukları düzenden Saul haberdar oldu. Onu öldürmek için gece gündüz kapıları gözlüyorlardı. \v 25 Ama öğrencileri geceleyin onu kentin surlarından sarkıttıkları bir küfe içinde aşağı indirdiler. \v 26 Saul Yeruşalem’e varınca öğrencilerin arasına katılmaya çalıştı. Ama hepsi ondan korkuyor ve onun bir öğrenci olduğuna inanmıyordu. \p \v 27 Barnabas onu alıp elçilere götürdü. Onlara, Saul’un yolda Efendi’yi nasıl gördüğünü ve Efendi’nin onunla konuştuğunu, Damaskus’ta da onun Yeşua’nın adını nasıl cesaretle duyurduğunu bildirdi. \v 28 Saul artık onlarla birlikteydi. Yeruşalem’de girip çıktıkları her yerde Efendi Yeşua’nın adını korkusuzca duyuruyordu. \v 29 Grekçe konuşan Yahudiler’le konuşup tartışıyordu. Ama onlar onu öldürmeye çalışıyordu. \v 30 Kardeşler bunu öğrenince onu Sezariye’ye götürüp oradan da Tarsus’a yolladılar. \v 31 Böylece bütün Yahudiye, Galile ve Samariya’daki kiliseler esenlik içindeydi ve bina oluyordu. Efendi korkusu içinde ve Kutsal Ruh’un tesellisinde yürüyerek çoğalıyordu. \p \v 32 Her yanı dolaşan Petrus, Lidda’da yaşayan kutsallara da indi. \v 33 Orada sekiz yıldır yatalak olan felçli birini buldu. Adamın adı Aneas’dı. \v 34 Petrus ona, “Aneas, Yeşua Mesih seni iyileştiriyor. Kalk ve yatağını yap!” dedi. O hemen kalktı. \v 35 Lidda ve Şaron’da yaşayanların hepsi onu görünce Efendi’ye döndüler. \p \v 36 Yafa’da, Tabita adında bir Mesih öğrencisi vardı. Tabita çevirisi ceylan demektir. Bu kadın sürekli iyilik yapıp yoksullara yardım ederdi. \v 37 O günlerde hastalanıp öldü. Onu yıkadıktan sonra üst kattaki odaya yatırdılar. \v 38 Lidda Yafa’ya yakın olduğu için, öğrenciler Petrus’un orada olduğunu duyunca ona iki kişi gönderip, “Gecikmeden yanımıza gel” diye yalvardılar. \v 39 Petrus kalkıp onlarla birlikte gitti. Gelince, onu üst kattaki odaya götürdüler. Bütün dullar gözyaşıyla yanında durup, ona kendileriyle birlikteyken Ceylan’ın yapmış olduğu entari ve üstlükleri gösterdiler. \v 40 Petrus hepsini dışarı çıkardı ve diz çöküp dua etti. Sonra cesede dönerek, “Tabita, kalk!” dedi. Kadın gözlerini açtı, Petrus’u görünce doğrulup oturdu. \v 41 Petrus elini uzatıp onu ayağa kaldırdı. Kutsalları ve dul kadınları çağırdı ve onu diri olarak onlara teslim etti. \v 42 Bütün Yafa bundan haberdar oldu ve birçok kişi Efendi’ye iman etti. \v 43 Petrus çok günler Yafa’da, Simon adında bir dericinin yanında kaldı. \c 10 \p \v 1 Sezariye’de İtalyan taburunda Kornelius adında bir yüzbaşı vardı. \p \v 2 İnançlı bir adamdı ve bütün ev halkı Tanrı'dan korkardı. Muhtaçlara cömertçe bağışta bulunur ve Tanrı’ya sürekli dua ederdi. \v 3 Günün dokuzuncu vakit sularında bir görümde Tanrı’nın bir meleğinin kendisine geldiğini apaçık gördü. Melek ona, “Kornelius!” diye seslendi. \p \v 4 Korkuyla gözlerini ona dikti, “Ne var ey Efendim?” dedi. \p Ona, “Duaların ve muhtaçlara olan bağışların anılmak üzere Tanrı önüne çıktılar. \p \v 5 Şimdi Yafa’ya adam gönder ve Petrus da denilen Simon’u çağırt. \v 6 Petrus, evi deniz kıyısında bulunan Simon adında bir dericinin yanında kalıyor.’’ \p \v 7 Kendisiyle konuşan melek ayrıldıktan sonra, Kornelius hizmetkârlarından ikisini ve sürekli yanında bulunan inançlı bir askeri çağırdı. \v 8 Onlara her şeyi anlattıktan sonra Yafa’ya gönderdi. \v 9 Ertesi gün onlar yol alıp kente yaklaşırken, Petrus öğleye doğru dua etmek için dama çıktı. \v 10 Acıktığı için yemek istedi. Yemek hazırlanırken Petrus kendinden geçti. \v 11 Göğün açıldığını ve büyük bir örtüyü andıran bir kabın dört köşesinden yeryüzüne indirildiğini gördü. \v 12 İçinde, yeryüzünün her türden dört ayaklı hayvanları, sürüngenler ve gökyüzünün kuşları vardı. \v 13 Ona, \wj “Kalk Petrus, kes ve ye!”\wj* diye bir ses geldi. \p \v 14 Petrus, “Hayır, Efendim!” dedi. “Ben hiçbir zaman bayağı ya da murdar bir şey yemedim.” \p \v 15 Ses ikinci kez ona seslendi: \wj “Tanrı’nın temiz kıldıklarını kirli sayma.”\wj* \v 16 Bu, üç kez yinelendi ve o şey hemen göğe alındı. \v 17 Petrus gördüğü görümün ne anlama gelebileceğini şaşkınlık içinde düşünürken, İşte, Kornelius'un gönderdiği adamlar, Simon’un evini soruşturup kapının önünde durdular, \v 18 Ve yanlarına gelip, Petrus da denilen Simon’un orada kalıp kalmadığını sordular. \v 19 Petrus bu görümü düşünürken, Ruh ona, “İşte, üç kişi seni arıyor” dedi. \v 20 Kalk, aşağıya in ve hiç çekinmeden onlarla birlikte git. Çünkü onları ben gönderdim” dedi. \p \v 21 Petrus aşağıya inip adamlara, “İşte, aradığınız kişi benim” dedi. “Neden geldiniz?” \p \v 22 Onlar, “Doğru ve Tanrı’dan korkan, bütün Yahudi ulusu tarafından hakkında iyi konuşulan, Kornelius adında bir yüzbaşı var” dediler. “Kutsal bir melek ona, sözlerini dinlemek üzere seni evine çağırmasını söyledi.” \v 23 Böylece Petrus onları içeri çağırdı ve kalacak bir yer sağladı. Ertesi gün Petrus kalkıp onlarla birlikte yola çıktı. Yafa’dan olan bazı kardeşler de ona eşlik etti. \v 24 Ertesi gün Sezariye’ye vardılar. Kornelius, onları bekliyordu. Akrabalarını ve yakın arkadaşlarını da çağırmıştı. \v 25 Petrus içeri girince Kornelius onu karşıladı, ayaklarına kapandı ve ona tapındı. \v 26 Ama Petrus onu kaldırıp, “Kalk! Ben de bir insanım” dedi. \p \v 27 Kornelius’la konuşarak içeri giren Petrus, içerde birçok insanı toplanmış buldu. \v 28 Onlara şöyle dedi: “Yahudi olan birinin başka bir ulustan birine katılmasının ya da yanına gitmesinin yasamıza uygun olmadığını bilirsiniz. Ama Tanrı bana, hiç kimseye bayağı veya murdar dememem gerektiğini gösterdi. \v 29 Bu yüzden çağrıldığımda hiç itiraz etmeden geldim. Bundan ötürü soruyorum, beni neden çağırdığınız?” \p \v 30 Kornelius, “Dört gün önce bu saate kadar oruç tutuyordum. Dokuzuncu vakitte evimde dua ediyordum. İşte, parlak giysiler içinde bir adam önümde durdu. \v 31 ‘Kornelius’ dedi. ‘Duan işitildi ve muhtaçlar için olan bağışların Tanrı önünde anıldı. \v 32 Bu nedenle Yafa’ya adam gönder ve Petrus da denilen Simon’u çağırt. Kendisi deniz kenarındaki Simon adında bir dericinin evinde kalıyor. Geldiğinde seninle konuşacak.’ \v 33 O yüzden hemen sana haber gönderdim. Sen de gelmekle bize iyilik ettin. Bu nedenle hepimiz burada, Tanrı’nın sana buyurduğu her şeyi duymak için Tanrı önünde hazırız.” \p \v 34 Petrus ağzını açıp şöyle dedi: “Gerçekten de Tanrı’nın insanlar arasında ayrım yapmadığını anlıyorum. \v 35 Ama her ulusta kendisinden korkan ve doğru olanı yapan O'nun tarafından kabul görür. \v 36 Sözü’nü İsrael'in çocuklarına gönderdi, herkesin Efendisi olan Yeşua Mesih aracılığıyla esenliği müjdeledi. \v 37 Yuhanna’nın vaftiz çağrısından sonra Galile’den başlayarak tüm Yahudiye’de duyurulan olayı siz kendiniz biliyorsunuz. \v 38 Tanrı'nın, Nasıralı Yeşua'yı Kutsal Ruh'la ve kudretle nasıl meshettiğini, iyilik yaparak ve İblis'in baskısı altında olan herkesi iyileştirerek nasıl dolaştığını biliyorsunuz. Çünkü Tanrı onunla birlikteydi. \v 39 Bizler Yahudiler’in ülkesinde ve Yeruşalem’de O’nun yaptığı işlerin tanıklarıyız. O’nu bir ağaca asarak öldürdüler. \v 40 Tanrı O’nu üçüncü gün diriltti ve açıkça gösterdi, \v 41 Ama bütün halka değil, Tanrı’nın önceden seçtiği tanıklar olan bizlere gösterdi. O, ölümden dirildikten sonra O’nunla birlikte yiyip içtik. \v 42 Tanrı tarafından ölülerle dirilerin Yargıcı olarak atanan kişinin O olduğunu halka duyurmamızı ve buna tanıklık etmemizi buyurdu. \v 43 Bütün peygamberler O’nun hakkında tanıklıkta bulunmuşlardır. O’na iman eden herkesin günahlarından bağışlanacağını bildirmişlerdir.” \p \v 44 Petrus daha bu sözleri söylerken, Kutsal Ruh, sözü işitenlerin hepsinin üzerine indi. \v 45 Petrus’la birlikte gelmiş olan sünnetli imanlılar, Kutsal Ruh’un armağanının öteki ulusların da üzerine dökülmesini şaştılar. \v 46 Çünkü onların başka dillerde konuştuklarını ve Tanrı’yı yücelttiklerini duydular. O zaman Petrus, \v 47 “Bu insanların suyla vaftiz olmasına kim engel olabilir? Onlar da bizim gibi Kutsal Ruh’u aldılar” dedi. \v 48 Onlara Yeşua Mesih’in adıyla vaftiz olmalarını buyurdu. O zaman ondan birkaç gün kalmasını istediler. \c 11 \p \v 1 Elçiler ve Yahudiye’deki kardeşler, öteki ulusların da Tanrı’nın sözünü kabul ettiklerini duydular. \v 2 Petrus Yeruşalem’e çıktığında, sünnet yanlıları onunla çekiştiler. \v 3 “Sünnetsizlerin yanına girip onlarla yemek yemişsin!” dediler. \p \v 4 Petrus ise olanları sırayla onlara anlatıp, \v 5 “Ben Yafa şehrinde dua ettiğim sırada kendimden geçtim ve bir görüm gördüm” dedi. “Büyük bir örtüyü andıran bir kap dört köşesinden sarkıtılıp, gökten indiğini ve yanıma kadar geldiğini gördüm. \v 6 Dikkatle bakınca, örtünün içinde, yeryüzünün dört ayaklılarını, yabanıl hayvanları, sürüngenleri ve gökyüzünün kuşlarını gördüm. \v 7 Bir sesin bana, \wj ‘Kalk Petrus, kes ve ye!’\wj* dediğini işittim. \v 8 Ama ben, ‘Hayır, Efendim’ dedim. ‘Çünkü ağzıma hiçbir zaman bayağı ve murdar bir şey girmedi.’ \v 9 Ses ikinci kez gökten, \wj ‘Tanrı’nın temiz kıldıklarına sen murdar deme’\wj* dedi. \p \v 10 Bu tam üç kez tekrarlandı. Sonra her şey yeniden göğe çekildi. \p \v 11 İşte, hemen Sezariye’den bana gönderilmiş olan üç adam bulunduğumuz evin önünde durdular. \v 12 Ruh bana, hiç ayrım yapmadan onlarla birlikte gitmemi söyledi. Bu altı kardeş de bana eşlik ettiler ve birlikte adamın evine girdik. \v 13 Adam bize, bir meleğin evinde kendisine göründüğünü anlattı. Melek ona, ‘Yafa’ya adam gönder, Petrus da denilen Simon’u çağırt. \v 14 O size, senin ve tüm ev halkının kurtuluş bulacağı sözler söyleyecek’ diye bildirmiş. \v 15 Ben konuşmaya başlayınca, Kutsal Ruh başlangıçta bizim üzerimize indiği gibi onların üzerine de indi. \v 16 Efendi’nin sözünü hatırladım: \wj ‘Gerçi Yuhanna suyla vaftiz etti, ama siz Kutsal Ruh’la vaftiz edileceksiniz.’\wj* \v 17 Bizler Efendi Yeşua Mesih’e iman ettiğimizde bize verdiği aynı armağanı Tanrı onlara da verdiyse, ben kim oluyorum ki, Tanrı’ya karşı çıkayım?” \p \v 18 Bunları duyunca sustular ve Tanrı’yı yücelterek, “Öyleyse Tanrı diğer uluslara da tövbe etme ve yaşama kavuşma bağışında bulundu!” dediler. \p \v 19 Stefanos’un öldürülmesiyle ortaya çıkan baskı sonucu dağılanlar, Fenike, Kıbrıs ve Antakya’ya kadar gittiler. Sözü sadece Yahudiler’e duyuruyorlardı. \v 20 Ama içlerinden Kıbrıslı ve Kireneli olan bazıları, Antakya’ya geldiklerinde Grekler’le konuşup onlara Efendi Yeşua’yı duyurdular. \v 21 Efendi’nin eli onlarla birlikteydi ve bir çokları inanıp Efendi’ye döndü. \p \v 22 Onlar hakkındaki haber Yeruşalem’deki kilisenin kulaklarına ulaştı. Antakya’ya kadar gitmesi için Barnabas’ı gönderdiler. \v 23 O geldiğinde Tanrı’nın lütfunu görünce sevindi. Hepsini yürekten Efendi’ye yakın kalmaları için teşvik etti. \v 24 Barnabas Kutsal Ruh’la ve imanla dolu iyi bir adamdı. Böylece Efendi’ye birçok kişi katıldı. \p \v 25 Barnabas, Saul’u aramak için Tarsus’a gitti. \v 26 Onu bulunca Antakya’ya getirdi. Bir yıl boyunca orada bulunan toplulukla bir araya gelerek birçok kişiye öğrettiler. Öğrencilere ilk olarak Antakya’da Hristiyanlar denildi. \p \v 27 O günlerde Yeruşalem’den Antakya’ya peygamberler indi. \p \v 28 İçlerinden Hagavos adında biri ayağa kalkıp Ruh aracılığıyla, dünya üzerinde büyük bir kıtlık olacağını bildirdi. Bu da Klavdius’un günlerinde oldu. \v 29 Öğrenciler, her biri bolluğuna göre, Yahudiye’de yaşayan kardeşlere iletilmek üzere yardım göndermeye karar verdi. \v 30 Onlar da bunu yaptılar ve Barnabas ve Saul'un eliyle ihtiyarlara gönderdiler. \c 12 \p \v 1 O sıralarda Kral Hirodes, topluluktan bazılarına eziyet etmek için el uzattı. \v 2 Yuhanna’nın kardeşi Yakov’u kılıçla öldürttü. \v 3 Bunun Yahudiler’i memnun ettiğini görünce, Petrus’u da yakalattı. Bu, Mayasız Ekmek günleri sırasındaydı. \v 4 Onu tutuklattıktan sonra hapse attı. Pesah Bayramı’ndan sonra onu halkın önüne çıkarmak niyetindeydi. Onu gözetlemek üzere dörder kişilik dört takım askere teslim etti. \v 5 Petrus bu nedenle zindanda tutuldu. Ama topluluk onun için Tanrı’ya sürekli dua ediyordu. \v 6 Hirodes’in onu ortaya çıkaracağı aynı gece, Petrus çift zincirle bağlı iki asker arasında uyuyordu. Kapının önündeki gardiyanlar da zindanı koruyorlardı. \p \v 7 Ve işte, Efendi’nin bir meleği Petrus’un yanında durdu, hücrede ışık parladı. Melek Petrus’un böğrüne vurup, “Çabuk kalk!” diyerek onu uyandırdı. Petrus’un ellerindeki zincirler düştü. \v 8 Melek ona, “Kuşan, çarıklarını giy” dedi. Öyle yaptı. Ona, “Üstlüğünü giy ve ardımdan gel” dedi. \v 9 Dışarı çıkıp ardından gitti. Meleğin yaptığının gerçek olduğunu bilmiyordu, yalnızca bir görüm gördüğünü sanıyordu. \v 10 Birinci ve ikinci nöbetçiyi geçtikten sonra kente açılan demir kapıya geldiler. Kapı kendiliğinden açıldı. Dışarı çıkıp bir sokağı geçtiler. Melek birdenbire ondan ayrıldı. \p \v 11 Kendine gelen Petrus, “Efendi’nin bana meleğini gönderip Hirodes’in elinden ve Yahudi halkının uğramamı beklediği her şeyden beni kurtardığını şimdi gerçekten anlıyorum” dedi. \v 12 Bunları düşünerek Mariyam’ın evine gitti. Mariyam Markos da denilen Yuhanna’nın annesiydi. Orada birçok kişi dua ediyordu. \v 13 Petrus dış kapıyı çalınca, Roda adlı bir hizmetçi kız yanıt vermeye geldi. \v 14 Petrus’un sesini tanıyan kız, sevincinden kapıyı açmadan yeniden içeri koştu. Petrus’un kapının önünde durduğunu bildirdi. \p \v 15 Ona, “Sen çıldırmışsın!” dediler. Ama kız öyle diye ısrar edince, “Onun meleğidir” dediler. \v 16 Petrus ise kapıyı çalmayı sürdürdü. Kapıyı açtıklarında onu kapıda görünce şaştılar. \v 17 Petrus, eliyle susmaları için işaret etti. Efendi’nin kendisini zindandan nasıl çıkardığını onlara anlattı. “Bunları Yakov’a ve kardeşlere duyurun” dedi. Sonra oradan ayrılıp başka bir yere gitti. \p \v 18 Gün doğar doğmaz askerler arasında Petrus'un başına gelenler konusunda küçük olmayan bir kargaşa çıktı. \v 19 Hirodes onu arattı, bulamayınca da nöbetçileri sorguya çekti ve öldürülsünler diye buyruk verdi. Hirodes Yahudiye’den Sezariye’ye inip bir süre orada kaldı. \p \v 20 Hirodes, Sur ve Sayda halkına çok öfkelenmişti. Hepsi birden onun yanına geldiler ve kralın özel yardımcısı Vlastus'u kendilerine dost edinerek barış istediler. Çünkü ülkeleri yiyecek için kralın ülkesine bağlıydı. \v 21 Belirlenen günde Hirodes, kraliyet giysilerini giydi, tahta oturdu ve onlara bir konuşma yaptı. \v 22 Halk, “Bu bir insan sesi değil, bir ilâhın sesidir!” diye bağırıyordu. \p \v 23 Hemen Efendi’nin bir meleği Hirodes’i vurdu. Çünkü Tanrı’ya yücelik vermemişti. Sonra kurtlar tarafından yendi ve öldü. \p \v 24 Tanrı’nın sözü ise büyüdü ve çoğaldı. \p \v 25 Barnabas’la Saul, hizmetlerini tamamladıktan sonra, Markos da denilen Yuhanna’yı da yanlarına alıp Yeruşalem’e döndüler. \c 13 \p \v 1 Antakya’daki toplulukta bazı peygamberler ve öğretmenler vardı: Barnabas, Niger denilen Şimon, Kireneli Lukius, bölge kralı Hirodes’le birlikte büyümüş olan Menahem ve Saul. \v 2 Onlar Efendi’ye hizmet edip oruç tutarlarken Kutsal Ruh, “Barnabas’ı ve Saul’u, kendilerini çağırdığım iş için bana ayırın” dedi. \p \v 3 Bunun üzerine oruç tutup dua ettiler. Ellerini Barnabas’la Saul’un üzerlerine koyup onları gönderdiler. \v 4 Böylece Kutsal Ruh tarafından gönderilen Barnabas’la Saul Selefkiye’ye indiler. Oradan da Kıbrıs’a yelken açtılar. \v 5 Salamis’e vardıklarında, Yahudiler’in havralarında Tanrı’nın sözünü duyurdular. Yuhanna da yardımcıları olarak yanlarındaydı. \v 6 Bütün adayı geçerek Pafos’a kadar geldiler. Orada Yahudi olan Bar Yeşua adında birini buldular. Bu adam büyücü ve sahte bir peygamberdi. \v 7 Bu adam, akıllı bir adam olan Vali Sergius Pavlus’la birlikteydi. Barnabas’la Saul’u çağırtıp Tanrı’nın sözünü duymak istedi. \v 8 Ama büyücü Elimas, (çünkü adının çevirisi böyledir) valiyi imandan döndürmeye çalışarak onlara karşı koydu. \v 9 Ama Kutsal Ruh’la dolu olan Saul, yani Pavlus, gözlerini ona dikti. \v 10 Ona şöyle dedi: “Ey İblis’in oğlu, her türlü hile ve kurnazlıkla dolusun, her doğruluğun düşmansın. Efendi’nin doğru yollarını saptırmaktan vazgeçmeyecek misin? \v 11 Şimdi, İşte, Efendi’nin eli senin üzerinde. Bir zaman güneşi görmeyecek, kör olacaksın!” \p Hemen üzerine bir sis, karanlık çöktü. Onu elinden tutup yol gösterecek birini bulabilmek için dolanmaya başladı. \v 12 O zaman yapılanı gören vali, Efendi’nin öğretisine şaşarak iman etti. \p \v 13 Pavlus’la yol arkadaşları Pafos’tan yelken açıp Pamfilya Pergesi'ne geldiler. Yuhanna onları bırakıp Yeruşalem’e döndü. \v 14 Onlar Perge’den geçerek Pisidya Antakyası’na geldiler. Şabat Günü havraya girip oturdular. \v 15 Kutsal Yasa’yı ve peygamberlerin sözlerini okuduktan sonra, havranın yöneticileri onlara haber gönderip, “Kardeşler, halka teşvik sözünüz varsa, söyleyin” dediler. \p \v 16 Pavlus ayağa kalktı ve eliyle işaret ederek, “İsraelliler ve siz Tanrı’dan korkanlar, dinleyin” dedi. \v 17 “Bu halkın Tanrısı, atalarımızı seçti ve Mısır diyarında yabancı iken halkı yükseltti ve güçlü koluyla onları oradan çıkardı. \v 18 Çölde yaklaşık kırk yıl boyunca onlara katlandı. \v 19 Kenan diyarında yedi ulusu yok ettikten sonra, onların ülkesini yaklaşık dört yüz elli yıl miras olarak onlara verdi. \v 20 Bunlardan sonra, Peygamber Samuel’e kadar onlara hâkimler verdi. \v 21 Sonra halk bir kral isteyince, Tanrı onlara Benyamin oymağından Kiş oğlu Saul’u kırk yıllığına verdi. \v 22 Onu tahttan indirdikten sonra, David’i kralları olmak üzere yükseltti. Ona ilişkin: ‘İsteğimi yerine getirecek yüreğime göre bir adam olarak Yişay oğlu David’i buldum.’ diye tanıklık etti. \v 23 Tanrı, verdiği sözü uyarınca bu adamın soyundan İsrael’e bir Kurtarıcı, Yeşua’yı çıkardı. \v 24 O'nun gelişinden önce, Yuhanna bütün İsrael halkına, tövbe vaftizini vaaz etmişti. \v 25 Yuhanna görevini yerine getirirken, ‘Benim kim olduğumu sanıyorsunuz? Ben O değilim. Ama işte, O benden sonra geliyor. Ben O’nun ayaklarının çarıklarını çözmeye bile layık değilim’ dedi. \v 26 Kardeşler, Avraham soyunun çocukları ve aranızda olup Tanrı’dan korkan sizler, bu kurtuluş sözü size gönderildi. \v 27 Yeruşalem’de oturanlar ve onların yöneticileri, O’nu bilmediler. O’nu yargılayarak her Şabat'da okunan peygamberlerin sözlerini, yerine getirmiş oldular. \v 28 Öldürülmesi için bir neden bulamamalarına rağmen yine de Pilatus’tan O’nu öldürmesini istediler. \v 29 O’nun hakkında yazılanların hepsini yerine getirdikten sonra, O’nu ağaçtan indirip mezara koydular. \v 30 Ama Tanrı O’nu ölümden diriltti. \p \v 31 Kendisiyle birlikte Galile’den ve Yeruşalem’den çıkmış olanlara çok günler göründü. Onlar halk önünde O’nun tanıklarıdır. \v 32 Atalarımıza verilen vaadi size müjdeliyoruz. \p \v 33 Tanrı, Yeşua’yı diriltmekle, onların çocukları olan bizler için bu sözünü yerine getirmiş oldu. İkinci Mezmur’da da yazıldığı gibi, \q1 ‘Sen benim oğlumsun. \q2 Bugün ben senin baban oldum.’ \p \v 34 “Tanrı O’nu ölümden asla çürümemek üzere dirilttiğini şöylece demiştir, ‘Size David’in kutsal ve emin bereketlerini vereceğim.’ \v 35 Mezmurlar, yine başka bir yerde, ’Kutsal Olan’ın çürüme görmesine izin vermeyeceksin’ der. \v 36 Çünkü David Tanrı isteğine göre kendi kuşağına hizmet ettikten sonra uyudu, atalarının yanına yatırıldı ve çürüme gördü. \v 37 Oysa Tanrı’nın dirilttiği Kişi çürüme görmedi. \v 38 Bu nedenle, kardeşlerim, bilin ki, bu Kişi aracılığıyla günahlarınızın bağışlanacağı size bildirilmiş bulunuyor. \v 39 İman eden herkes, Moşe’nin Yasası’yla aklanamadığı her şeyden O’nun aracılığıyla aklanır. \v 40 Bu nedenle, dikkat edin, peygamberlerde söylenen sizin başınıza gelmesin: \q1 \v 41 ‘Bakın, siz alaycılar! \q2 Şaşın ve yok olun, \q2 Çünkü sizin gününüzde bir iş yapıyorum, \q2 Biri size bildirse inanmayacağınız bir iş.’” \p \v 42 Böylece Yahudiler havradan çıktıktan sonra, öteki uluslardan olanlar aynı sözlerin kendilerine bir sonraki Şabat'da duyurulması için onlara yalvardılar. \v 43 Havra dağılınca, Yahudiler ve Yahudiliğe dönüp Tanrı’ya tapan yabancılardan birçoğu Pavlus’la Barnabas’ın ardınca gittiler. Pavlus’la Barnabas onlarla konuşarak, onları devamlı olarak Tanrı’nın lütfunda kalmaya teşvik ettiler. \v 44 Ertesi Şabat, neredeyse bütün kent Tanrı’nın sözünü dinlemek için toplanmıştı. \v 45 Ama Yahudiler kalabalıkları görünce kıskançlıkla doldular. Pavlus’un sözlerine karşı çıkıp küfrettiler. \p \v 46 Pavlus’la Barnabas cesurca konuşup şöyle dediler: “Tanrı’nın sözünü önce size bildirmemiz gerekiyordu. Madem ki siz onu kendinizden atıyorsunuz ve kendinizi sonsuz yaşama layık görmediniz, işte, biz de öteki uluslara dönüyoruz. \v 47 Çünkü Efendi bize şöyle buyurdu: \q1 ‘Yeryüzünün en uzak köşelerine dek, kurtuluş götürmen için \q2 Seni uluslara ışık olarak koydum.’” \p \v 48 Öteki uluslardan olanlar bunu duyunca sevindiler ve Tanrı’nın sözünü yücelttiler. Sonsuz yaşam için belirlenmiş olanların hepsi iman etti. \v 49 Efendi’nin sözü bütün bölgeye yayıldı. \v 50 Ama Yahudiler, Tanrı sayar inançlı kadınlarla kentin ileri gelenlerini kışkırttılar. Pavlus’a ve Barnabas’a karşı bir zulüm başlattılar ve onları sınırlarının dışına attılar. \v 51 Ama onlar, ayaklarının tozunu silkeleyip Konya’ya geldiler. \v 52 Öğrenciler sevinçle ve Kutsal Ruh’la doluydular. \c 14 \p \v 1 Konya’da birlikte Yahudiler’in havrasına giren Pavlus’la Barnabas öyle konuştular ki, hem Yahudiler’den hem de Grekler’den büyük bir kalabalık iman etti. \v 2 Ama iman etmeyen Yahudiler, öteki ulusların canlarını kardeşlere karşı kışkırtıp öfkelendirdiler. \p \v 3 Bu yüzden orada uzun bir süre kalan Pavlus’la Barnabas, Efendi'de cesaretle konuştular. Efendi de onların elleriyle belirtiler ve harikalar yapılmasını sağlayarak kendi lütfunun sözüne tanıklık etti. \v 4 Ama kentteki kalabalık ikiye bölündü. Bir kısmı Yahudilerin, bir kısmı da elçilerin tarafındaydı. \v 5 Hem Yahudiler, hem de öteki uluslardan olanlar, kendi yöneticileriyle birlikte, onlara kötü davranmak ve taşa tutmak için şiddet girişimde bulunduklarında, \v 6 Bunu fark eden elçiler, Likaonya, Listra, Derbe kentlerine ve çevre bölgelere kaçtılar. \v 7 Orada Müjde’yi duyurdular. \p \v 8 Listra’da ayakları sakat bir adam yerde oturuyordu. Ana karnından beri kötürüm olan bu adam hiç yürümemişti. \v 9 Pavlus’un konuşmasını dinliyordu. Ona dikkatle bakan Pavlus, iyileşmek için imanının olduğunu görünce, \v 10 Yüksek sesle, “Kalk ayaklarının üzerinde dikil!” dedi. O da sıçrayıp yürüdü. \v 11 Kalabalık Pavlus’un ne yaptığını görünce Likaonya dilinde seslerini yükseltip, “İlâhlar insan suretinde yanımıza indiler!” dediler. \v 12 Barnabas’a Jüpiter, Pavlus’a da baş konuşmacı olduğu için Merkür adını verdiler. \v 13 Kentin girişinde bulunan Jüpiter Tapınağı’nın kâhini kent kapılarına boğalar ve çelenkler getirdi. Halkla birlikte kurban sunmak istedi. \v 14 Barnabas’la Pavlus bunu işitince, giysilerini yırtıp kalabalığın içine daldılar. \v 15 “Ey millet, neden böyle şeyler yapıyorsunuz?” dediler. ‘‘Biz de sizinle aynı doğaya sahip insanız. Bu boş şeylerden diri Tanrı’ya dönesiniz diye size müjde getiriyoruz. Yeri, gökyüzünü, denizi ve onlarda olan her şeyi yaratan O’dur. \v 16 Tanrı geçmiş kuşaklarda yaşamış olan ulusların kendi yollarında yürümesine izin verdi. \v 17 Yine de kendisini tanıksız bırakmadı. İyiliğini gösterdi. Size gökten yağmur ve verimli mevsimler verdi. Yüreklerinizi yiyecek ve sevinçle doldurdu.” \p \v 18 Bu şeyler üzerine bile, kendilerine kurban kesmek isteyen kalabalığa zor engel olabildiler. \v 19 Ama Antakya’dan ve Konya’dan gelen bazı Yahudiler kalabalığı kandırıp Pavlus’u taşladılar. Öldüğünü sanıp onu kentin dışına sürüklediler. \p \v 20 Ama öğrenciler çevresinde toplanınca, Pavlus ayağa kalkıp kente girdi. Ertesi gün Barnabas’la birlikte Derbe’ye çıktı. \v 21 O kentte Müjde’yi duyurup birçok öğrenci edindikten sonra, Listra, Konya ve Antakya’ya döndüler. \v 22 Öğrencilerin canlarını güçlendirdiler, imanda devam etmeleri için onları teşvik ettiler ve birçok sıkıntıdan geçerek Tanrı Krallığı'na girmemiz gerektiğini söylediler. \v 23 Her kilisede ihtiyarlar atadılar. Dua ve oruçla onları, inandıkları Efendi’ye emanet ettiler. \p \v 24 Pisidya’dan geçip Pamfilya’ya geldiler. \v 25 Perge’de Tanrı sözünü duyurduktan sonra Antalya’ya indiler. \v 26 Oradan yelken açıp, artık tamamlamış oldukları göreve başlamadan önce Tanrı’nın lütfuna teslim edilmiş oldukları yere, Antakya’ya döndüler. \v 27 Antakya’ya vardıklarında, topluluğu bir araya topladılar. Tanrı’nın kendileri aracılığıyla yaptığı her şeyi, öteki uluslara iman kapısını nasıl açtığını anlattılar. \v 28 Orada öğrencilerle birlikte uzun süre kaldılar. \c 15 \p \v 1 Yahudiye’den bazı kişiler inip kardeşlere, “Moşe’nin töresine göre sünnet olmadıkça kurtulamazsınız” diye öğrettiler. \v 2 Bu nedenle, Pavlus ve Barnabas onlarla büyük bir çekişme ve tartışmaya tutuşunca, Pavlus, Barnabas ve onlardan bazılarını bu soruyla ilgili olarak Yeruşalem'e, elçilere ve ihtiyarlara çıksınlar diye atadılar. \p \v 3 Topluluk tarafından yolcu edilenler, Fenike ve Samariya yörelerinden geçerek ulusların Tanrı’ya nasıl döndüğünü anlatarak gittiler. Bütün kardeşlere büyük sevinç verdiler. \v 4 Yeruşalem’e geldiklerinde, topluluk, elçiler ve ihtiyarlar tarafından karşılandılar. Tanrı’nın kendileri aracılığıyla yapmış olduğu her şeyi anlattılar. \p \v 5 Ama Ferisi mezhebinden gelen bazı imanlılar, “Onları sünnet etmek ve Moşe’nin Yasası’nı tutmayı buyurmak gerekir” diyerek ayağa kalktılar. \p \v 6 Elçiler ve ihtiyarlar bu konuyu görüşmek için bir araya geldiler. \p \v 7 Uzun bir tartışmadan sonra, Petrus ayağa kalkıp onlara, “Kardeşler, biliyorsunuz ki Tanrı uzun zaman önce öteki uluslar Müjde’nin bildirsini benim ağzımdan duyup inansınlar diye aranızdan beni seçti. \v 8 İnsan yüreğini bilen Tanrı, tıpkı bize verdiği gibi onlara da Kutsal Ruh’u vererek, onlar hakkında tanıklık etti. \v 9 Bizimle onlar arasında hiçbir ayrım yapmadı, yüreklerini imanla temizledi \v 10 O halde, ne atalarımızın ne de bizim taşıyamadığımız bir boyunduruğu öğrencilerin boynuna geçirerek şimdi neden Tanrı’yı deniyorsunuz? \v 11 Ama biz, tıpkı onlar gibi, Efendi Yeşua'nın lütfuyla kurtulduğumuza inanıyoruz.” \p \v 12 Bütün topluluk sustu. Tanrı’nın kendileri aracılığıyla uluslar arasında yaptığı harikalarla belirtileri anlatan Barnabas ve Pavlus’u dinlediler. \p \v 13 Onlar susunca Yakov şöyle karşılık verdi: “Kardeşler, beni dinleyin” dedi. \p \v 14 ‘‘Simon, Tanrı’nın kendi adına bir halk çıkarmak üzere ulusları ilk defa nasıl ziyaret ettiğini anlattı. \v 15 Bu, peygamberlerin sözleriyle uyum içindedir. Yazılmış olduğu gibi: \q1 \v 16 ‘Bunlardan sonra geri döneceğim \q1 David’in yıkılmış olan çadırını yeniden kuracağım. \q1 Onun kalıntılarını yeniden inşa edeceğim. \q1 Onu ayağa kaldıracağım. \v 17 Öyle ki geri kalan insanlar, öteki uluslardan adımla çağrılanların hepsi \q1 Efendi’yi arayabilsin. \q1 Bunları gerçekleştiren Efendi bildiriyor.’ ’’ \p \v 18 “Tanrı’nın bütün işleri ezelden beri kendisi tarafından bilinmektedir. \p \v 19 Bu nedenle yargım şu ki, öteki uluslardan Tanrı’ya dönenlere sıkıntı çıkartmamalıyız. \v 20 Yalnızca kendilerine, putların murdarlığından, fuhuştan, boğularak öldürülen hayvanların etinden ve kandan uzak durmaları gerektiğini yazmalıyız. \v 21 Çünkü eski kuşaklardan beri Moşe’nin sözleri her kentte, her Şabat'da okunmakta ve duyurulmaktadır.” \p \v 22 O zaman bütün toplulukla birlikte elçiler ve ihtiyarlar, kendi aralarından adamlar seçip Pavlus ve Barnabas’la birlikte Antakya’ya göndermeyi uygun gördüler. Kardeşlerin arasında ileri gelenler olan, Barsabba da denilen Yahuda ve Silas’ı seçtiler. \v 23 Onların eliyle şunları yazdılar: \p “Kardeşleriniz olan biz elçilerle ihtiyarlardan, öteki uluslardan olup Antakya, Suriye ve Kilikya’da bulunan kardeşlerimize selam! \p \v 24 Çünkü aramızdan çıkan bazılarının sizi sözlerle tedirgin ettiğini, canlarınızı huzursuz ettiğini duyduk. 'Sünnet olmalısınız ve Kutsal Yasa'yı tutmalısınız' demişler. Biz onlara hiçbir buyruk vermedik. \v 25 Birlikte karar kılıp, sevgili Barnabas ve Pavlus'la birlikte adamlar seçip size göndermeyi uygun gördük. \v 26 Bu adamlar Efendimiz Yeşua Mesih'in adı uğruna canlarını tehlikeye atmışlardır. \v 27 Bu nedenle Yahuda ile Silas'ı gönderdik. Onlar da aynı şeyleri kendi ağızlarından size bildirecekler. \v 28 Çünkü Kutsal Ruh ve biz, üzerinize şu gerekli şeylerden daha büyük bir yük koymamayı uygun gördük: \v 29 Putlara sunulan kurban etinden, kandan, boğularak öldürülen hayvan etinden ve cinsel ahlaksızlıktan sakının. Bunlardan kendinizi korursanız, iyi edersiniz. Esen kalın.” \p \v 30 Böylece yola çıkanlar Antakya’ya geldiler. Topluluğu bir araya toplayıp mektubu teslim ettiler. \v 31 Mektubu okuyunca imanlılar duydukları teşvik sözleriyle sevindiler. \v 32 Kendileri de peygamber olan Yahuda ve Silas, kardeşleri birçok sözle cesaretlendirip güçlendirdiler. \v 33-34 Bir süre daha orada kaldıktan sonra, kardeşler onları elçilere geri dönmek üzere esenlik içinde yolcu ettiler. \v 35 Pavlus ve Barnabas ise Antakya’da kaldılar, birçoklarıyla birlikte Efendi’nin sözünü öğretip duyurdular. \p \v 36 Bundan birkaç gün sonra Pavlus Barnabas’a, “Efendi’nin sözünü duyurduğumuz her kente dönüp kardeşleri ziyaret edelim, nasıl olduklarını görelim” dedi. \v 37 Barnabas, Markos da denilen Yuhanna’yı da yanlarına almayı tasarlıyordu. \v 38 Ama Pavlus, Pamfilya’da kendilerinden ayrılıp onlarla hizmete gitmemiş birini yanlarına almanın iyi bir fikir olmadığını düşündü. \v 39 Aralarındaki anlaşmazlık o kadar keskinleşti ki, birbirlerinden ayrıldılar. Barnabas, Markos’u da yanına alıp Kıbrıs’a doğru yelken açtı. \v 40 Pavlus ise Silas’ı seçti, kardeşler tarafından Tanrı’nın lütfuna teslim edilerek yola çıktı. \v 41 Suriye ve Kilikya yörelerini dolaşarak toplulukları güçlendirdi. \c 16 \p \v 1 Pavlus, Derbe ve Listra’ya geldi. İşte, orada Timoteos adında bir öğrenci vardı. Annesi Yahudi bir imanlı, babası ise bir Grek’ti. \v 2 Listra ve Konya’daki kardeşler onun hakkında iyi tanıklı ediyorlardı. \v 3 Onu yanında götürmek isteyen Pavlus, o bölgede bulunan Yahudiler yüzünden onu sünnet ettirdi. Çünkü hepsi babasının bir Grek olduğunu biliyordu. \v 4 Yolları üzerinde bulunan kentlerden geçerken, Yeruşalem’deki elçiler ve ihtiyarlar tarafından verilen buyruklara uymaları için bu buyrukları onlara ilettiler. \v 5 Böylece topluluklar imanda güçleniyor ve sayıları günden güne artıyordu. \p \v 6 Frikya ve Galatya bölgesinden geçtiklerinde, Tanrı sözünü Asya İli’nde yaymaları Kutsal Ruh tarafından engellendi. \v 7 Misya sınırına geldiklerinde Bitinya’ya girmek istediler, ama Ruh onlara izin vermedi. \v 8 Misya’dan geçerek Troas’a indiler. \v 9 Geceleyin Pavlus bir görüm gördü. Makedonyalı bir adam ayakta durmuş, ona yalvarıyor, “Makedonya’ya geçerek bize yardım et” diyordu. \v 10 Pavlus’un bu görümü görmesiyle, Efendi’nin bizi Müjde’yi onlara duyurmamız için çağırdığı sonucuna vardık. Hemen Makedonya’ya gitmenin bir yolunu aradık. \v 11 Bu nedenle Troas’tan yelken açıp doğruca Semadirek’e, ertesi gün de Neapolis’e, \v 12 Oradan da bir Roma yerleşimi olan Makedonya’nın Filipi Kenti’ne geçtik. Bu kentte birkaç gün kaldık. \p \v 13 Şabat Günü, kent kapısından çıkıp ırmak kıyısına gittik. Orada bir dua yeri olacağını düşündük. Bir araya toplanmış kadınlarla oturduk ve konuştuk. \v 14 Tiyatira Kenti’nden mor kumaş satıcısı Lidya adında Tanrı’ya tapan bir kadın bizi duydu. Efendi, Pavlus’un söylediklerini dinlemesi için onun yüreğini açtı. \v 15 O ve ev halkı vaftiz olduktan sonra, “Eğer beni Efendi’ye sadık saydınızsa, lütfen evime gelin ve bizimle kalın” diye yalvardı. Böylece bizi ikna etti. \p \v 16 Duaya giderken, falcılıkla efendilerine büyük kazanç sağlayan falcılık ruhuna tutsak bir kız karşımıza çıktı. \v 17 Pavlus’u ve bizi izleyerek, “Bu adamlar, bize kurtuluş yolunu bildiren Yüce Tanrı’nın hizmetkârlarıdır!” diye bağırıyordu. \v 18 Günlerce bunu yaptı. \p Artık buna katlanamayan Pavlus dönüp ruha, “Yeşua Mesih’in adıyla ondan çıkmanı buyuruyorum” dedi. Ruh o saatte kızdan çıktı. \p \v 19 Kızın efendileri, kazanç umutlarının yok olduğunu görünce, Pavlus’la Silas’ı yakalayıp çarşıya, yetkililerin önüne sürüklediler. \v 20 Onları yargıçların önüne çıkardıklarında, “Yahudi olan bu adamlar, kentimizi karıştırdılar. \v 21 Romalı olan bizlerin benimseyip uygulayamayacağı bazı töreleri savunuyorlar” dediler. \p \v 22 Kalabalık da Pavlus ve Silas’a karşı ayağa kalktı. Yargıçlar onların giysilerinin çıkartılıp değnekle dövülmelerini buyurdu. \v 23 Onları iyice dövdükten sonra zindana attılar. Zindancıya onları tam güvenlik altında tutmasını sıkıca buyurdular. \v 24 Böyle bir buyruktan sonra zindancı onları iç zindana attı ve ayaklarını tomruğa vurdu. \p \v 25 Gece yarısına doğru Pavlus’la Silas dua ediyor, Tanrı’yı ilahilerle yüceltiyor, tutsaklar da onları dinliyordu. \v 26 Ansızın öyle büyük bir deprem oldu ki, zindanın temelleri sarsıldı. Birden bütün kapılar açıldı ve herkesin zincirleri çözüldü. \v 27 Uykudan uyanan ve zindan kapılarının açıldığını gören zindancı, kılıcını çekti, mahkûmların kaçtığı sanıp kendini öldürmek üzereydi. \v 28 Ama Pavlus yüksek sesle, “Kendine zarar verme, hepimiz buradayız!” diye bağırdı. \p \v 29 Zindancı ışık isteyip içeri atıldı. Pavlus’la Silas’ın önünde titreyerek yere kapandı. \v 30 Onları dışarı çıkarıp, “Efendiler, kurtulmak için ne yapmalıyım?” dedi. \p \v 31 “Efendi Yeşua Mesih’e iman et, sen de ev halkın da kurtulursunuz” dediler. \v 32 Ona ve evindeki herkese Efendi’nin sözünü duyurdular. \p \v 33 Zindancı gecenin o saatinde onları götürüp yaralarını yıkadı. Kendisi ve bütün ev halkı hemen vaftiz oldu. \v 34 Onları evine götürüp önlerine sofra kurdu. Tanrı’ya bütün ev halkıyla birlikte inanmış olmak çok sevindirdi. \p \v 35 Ama gündüz olunca yargıçlar görevlileri gönderip, “O adamları bırakın gitsinler” dediler. \p \v 36 Zindancı bu sözleri Pavlus’a iletti. “Yargıçlar salıverilmeniz için haber gönderdi. Şimdi dışarı çıkıp esenlik içinde gidebilirsiniz” dedi. \p \v 37 Ama Pavlus görevlilere şöyle karşılık verdi: ‘‘Roma vatandaşı olduğumuz halde, bizi yargılamadan herkesin önünde dövüp hapse attılar! Şimdi bizi gizlice serbest mi bırakacaklar? Hayır, kesinlikle olmaz! Gelip bizi kendileri çıkarsınlar!” \p \v 38 Görevliler bu sözleri yargıçlara bildirdiler. Yargıçlar Romalı olduklarını duyunca korktular. \v 39 Gelip onlara yalvardılar. \p Onları dışarı çıkardıktan sonra kentten ayrılmalarını istediler. \v 40 Zindandan çıkınca Lidya’nın evine gittiler. Kardeşleri görüp onları cesaretlendirdikten sonra ayrıldılar. \c 17 \p \v 1 Amfipolis ve Apollonya’dan geçip Selanik’e vardılar. Orada Yahudiler’in bir havrası vardı. \v 2 Pavlus her zamanki gibi onların yanına gitti. Üç Şabat Günü boyunca Kutsal Yazılar üzerine onlarla tartıştı. \v 3 Mesih’in acı çekip ölümden dirilmesi gerektiğini açıklayıp gösterdi. Onlara, “Size duyurduğum bu Yeşua, Mesih’tir” dedi. \p \v 4 Onlardan bazıları, Tanrı’ya tapan Grekler’den büyük bir topluluk ve ileri gelen kadınlardan birçoğu ikna olup Pavlus ve Silas’a katıldılar. \v 5 Ne var ki ikna olmayan Yahudiler, çarşı pazardan topladıkları bazı kötü adamlardan meydana gelen bir kalabalıkla kenti ayağa kaldırdılar. Yason’un evine saldırıp onları halkın önünde çıkarmaya çalıştılar. \p \v 6 Onları bulamayınca, Yason’u ve bazı kardeşleri kent yetkililerinin önüne sürüklediler. “Dünyayı altüst edenler buraya da geldiler” diye bağırıyorlardı. \v 7 “Yason onları evine aldı. Onların hepsi, Yeşua adında başka bir kral olduğunu söyleyerek Sezar’ın buyruklarına karşı hareket ediyorlar!” \v 8 Kalabalık ve kent yetkilileri bu şeyleri duyunca tedirgin oldular. \v 9 Yetkililer Yason ve diğerlerinden kefalet aldıktan sonra serbest bıraktılar. \v 10 Kardeşler hemen o gece Pavlus’la Silas’ı Veriya'ya gönderdiler. Onlar oraya ulaşınca Yahudiler’in havrasına girdiler. \p \v 11 Bunlar Selanik'tekilerden daha asildi; sözü büyük bir istekle kabul ettiler, her gün Kutsal Yazılar'ı inceleyerek bunların doğru olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı. \v 12 Bunun üzerine birçoğu ve çok sayıda saygın Grek kadın ve erkek iman etti. \v 13 Ne var ki Selanik’teki Yahudiler Pavlus’un Tanrı’nın sözünü Veriya’da da duyurduğunu öğrenince, oraya geldiler ve halkı kışkırttılar. \v 14 Bunun üzerine kardeşler Pavlus’u hemen denize kadar gönderdiler. Silas’la Timoteos ise orada kaldılar. \v 15 Pavlus’a eşlik edenler ise onu Atina’ya kadar götürdüler. Silas ile Timoteos'a hemen yanına gelmeleri yönünde bir buyruk aldıktan sonra ayrıldılar. \p \v 16 Pavlus Atina’da onları beklerken, kentin putlarla dolu olduğunu görünce ruhu öfkelendi. \v 17 Böylece havrada Yahudiler’le, inançlı insanlarla, her gün çarşı meydanında karşılaştığı insanlarla tartışıyordu. \v 18 Epikürcü ve Stoacı filozoflardan bazıları da onunla tartıştılar. Bazıları, “Bu geveze ne demek istiyor?” dedi. \p Diğerleri ise, Yeşua’yı ve dirilişini duyurduğu için, “Yabancı ilâhları savunan birisi gibi görünüyor” dedi. \p \v 19 Onu tutup Ares Tepesi Kurulu’na götürdüler. Ona, “Duyurmakta olduğun bu yeni öğretinin ne olduğunu öğrenebilir miyiz? \v 20 Çünkü kulağımıza bazı garip şeyler getiriyorsun. Dolayısıyla bu şeylerin ne anlama geldiğini bilmek istiyoruz” dediler. \v 21 Bütün Atinalılar ve orada yaşayan yabancılar, zamanlarını hep yeni şeyler anlatarak ve dinleyerek geçirirlerdi. \p \v 22 Pavlus, Ares Tepesi Kurulu’nun orta yerinde durup şöyle dedi: “Ey Atinalılar, sizin her bakımdan çok inançlı insanlar olduğunuzu görüyorum. \p \v 23 Çünkü çevrede dolaşıp tapındığınız şeyleri incelerken, üzerinde ‘BİLİNMEYEN TANRI’YA’ yazılı bir sunakla karşılaştım. İşte bilmeden tapındığınız bu Tanrı’yı size bildiriyorum. \v 24 Dünyayı ve içinde olan her şeyi yaratan Tanrı, göğün ve yerin Efendisi olduğundan elle yapılmış tapınaklarda oturmaz. \v 25 Herkese yaşam, soluk ve her şeyi veren kendisi olduğuna göre, sanki bir şeye ihtiyacı varmış gibi O’na insan eliyle hizmet edilmez. \v 26 Belirlenmiş zamanları ve oturacakları yerlerin sınırlarını belirleyerek yeryüzünün her yerinde otursunlar diye, insanların her ulusunu tek bir kandan yarattı. \v 27 Bunu, kendisini arayıp el yordamıyla bile olsa bulabilsinler diye yaptı. Çünkü O hiçbirimizden uzak değildir. \v 28 ‘Çünkü O’nda yaşıyor ve hareket ediyoruz. O’nda varlığımızı sürdürüyoruz.’ Bazı şairlerinizin dediği gibi, ‘Biz de O’nun soyundanız.’ \v 29 Tanrı'nın soyundan olduğumuza göre, İlahi Doğa'nın, insan sanatı ve tasarımıyla oyulmuş altına, gümüşe ya da taşa benzer sanmamalıyız. \v 30 Tanrı, bilgisizlik zamanlarını görmezlikten geldi. Ama şimdi her yerde bütün insanların tövbe etmesini buyuruyor. \v 31 Çünkü atadığı Kişi aracılığıyla dünyayı doğrulukla yargılayacağı günü belirlemiştir. O’nu ölümden diriltmekle bütün insanlara güvence verdi.” \p \v 32 Ölülerin dirilmesi konusunu duyunca bazıları alay etti, ama diğerleri, “Bunun hakkında seni tekrar dinlemek isteriz” dedi. \p \v 33 Böylece Pavlus onların arasından çıkıp gitti. \v 34 Ama bazı kimseler ona katılıp iman ettiler. Bunların arasında kurul üyesi Dionisios, Damaris adında bir kadın ve onlarla birlikte başkaları da vardı. \c 18 \p \v 1 Bu şeylerden sonra Pavlus Atina’dan ayrılıp Korint’e geldi. \v 2 Akvila adında Pontus asıllı bir Yahudi ile karısı Priskilla’yı buldu. İtalya’dan yeni gelmişlerdi. Çünkü Klavdius bütün Yahudiler’in Roma’dan ayrılmasını emretmişti. Pavlus onların yanına gitti. \v 3 Aynı meslekten oldukları için onlarla kalıp birlikte çalıştı. İşleri çadırcılıktı. \v 4 Pavlus, her Şabat'da havrada tartışarak hem Yahudiler’i hem de Grekler’i ikna etmeye çalışıyordu. \v 5 Silas’la Timoteos Makedonya’dan inince, Pavlus Ruh’un güçlü yönlendirişiyle Yeşua’nın Mesih olduğunu Yahudiler’e tanıklık etti. \v 6 Ama onlar direnip küfretmeye başlayınca Pavlus giysilerini silkeleyip, “Kanınız kendi başınıza olsun! Ben temizim. Bundan böyle uluslara gideceğim!” dedi. \p \v 7 Oradan ayrılıp Yustus adında Tanrı’ya tapınan birisinin evine gitti. Yustus’un evi havrayla bitişikti. \v 8 Havranın yöneticisi Krispus, bütün ev halkıyla birlikte Efendi’ye iman etti. Sözü işiten başka birçok Korintliler de iman edip vaftiz oldular. \v 9 Efendi geceleyin bir görümde Pavlus’a, \wj “Korkma! Konuş, susma”\wj* dedi. \v 10 \wj ‘‘Çünkü ben seninleyim; kimse sana zarar vermeyecek, sana saldırmayacak. Çünkü bu kentte halkım çoktur.”\wj* \p \v 11 Pavlus orada bir buçuk yıl kaldı ve onlara Tanrı’nın sözünü öğretti. \p \v 12 Gallio, Ahaya Valisi’yken, Yahudiler hep birlikte Pavlus’a karşı çıkıp onu yargı kürsüsüne çıkardılar. \v 13 “Bu adam Yasa’ya aykırı biçimde Tanrı’ya tapmaları için insanları kandırıyor” dediler. \p \v 14 Pavlus tam ağzını açmak üzereyken Gallio Yahudiler’e şöyle dedi: “Ey Yahudiler, davanız gerçekten haksızlık ya da ciddi bir suçla ilgili olsaydı, size katlanmam gerekirdi. \v 15 Ama sorun sözler, adlar ve kendi yasanızla ilgili olduğu için, buna siz kendiniz bakın. Ben bu konularda yargıçlık etmek istemem.” \v 16 Böylece onları yargı kürsüsünden kovdu. \p \v 17 Bunun üzerine Grekler’in hepsi havranın yöneticisi Sostenis’i tutup yargı kürsüsü önünde dövdüler. Gallio ise olanlara hiç aldırış etmedi. \p \v 18 Pavlus, çok günler daha Korint’de kaldıktan sonra kardeşlerle vedalaşıp Priskilla ve Akvila'yla birlikte oradan Suriye’ye yelken açtı. Adakta bulunduğu için saçını Kenhere’de kestirmişti. \v 19 Efes’e ulaştıklarında onlardan ayrıldı. Kendisi havraya girip Yahudiler ile tartıştı. \v 20 Onlar kendileriyle daha uzun süre kalmasını istedilerse de, bunu kabul etmedi. \v 21 Ama onlarla vedalaşırken, “Yaklaşmakta olan bu bayramı mutlaka Yeruşalem’de tutmalıyım. Tanrı dilerse size tekrar döneceğim” dedi. Sonra Efes’ten denize açıldı. \p \v 22 Sezariye’ye varınca, Yeruşalem’e çıkıp topluluğu ziyaret etti. Sonra da Antakya’ya indi. \v 23 Pavlus bir süre Antakya’da kaldıktan sonra oradan ayrıldı. Sırasıyla Galatya ve Frikya bölgesinden geçerek bütün öğrencileri imanda güçlendirdi. \v 24 Apollos adında güzel konuşan, İskenderiye asıllı bir Yahudi Efes’e geldi. Kutsal Yazılar’da güçlüydü. \v 25 Efendi’nin yolunda eğitilmiş bir kişiydi. Ruhta ateşli olan Apollos, yalnızca Yuhanna’nın vaftizini bilmesine rağmen, Yeşua’yla ilgili gerçekleri doğru bir şekilde öğretiyordu. \v 26 Havrada cesurca konuşmaya başladı. Söylediklerini duyan Priskilla ve Akvila, onu bir kenara çekip Tanrı’nın yolunu ona daha doğru bir şekilde açıkladılar. \p \v 27 Apollos Ahaya’ya geçmeye karar verince, kardeşler onu cesaretlendirdiler. Onu kabul etmeleri için öğrencilere yazdılar. Oraya varınca Tanrı’nın lütfuyla iman etmiş olanlara çok yardım etti. \v 28 Çünkü Kutsal Yazılar’dan Yeşua’nın Mesih olduğunu açıkça göstererek, Yahudiler’i güçlü bir şekilde çürüttü. \c 19 \p \v 1 Apollos Korint’teyken, Pavlus ülkenin üst bölgelerinden geçerek Efes’e geldi. Orada bazı öğrenciler buldu. \v 2 Onlara, “İman ettiğinizde Kutsal Ruh’u aldınız mı?” diye sordu. \m Ona, “Hayır, Kutsal Ruh’un varlığından bile haberimiz yok!” dediler. \p \v 3 “Öyleyse neye vaftiz edildiniz?” dedi. “Yuhanna’nın vaftizine” dediler. \p \v 4 Pavlus, “Yuhanna tövbe vaftiziyle vaftiz etti ve halka kendisinden sonra gelecek Olan’a, yani Mesih Yeşua’ya inanmalarını söyledi” dedi. \p \v 5 Bunu duyunca Efendi Yeşua’nın adıyla vaftiz oldular. \v 6 Pavlus ellerini üzerlerine koyduğunda, Kutsal Ruh onların üzerlerine geldi. Bilmedikleri başka dillerle konuşup peygamberlik ettiler. \v 7 Bunlar toplam on iki kişiydi. \v 8 Pavlus havraya girip cesurca konuşmaya başladı. Üç ay boyunca oradakilerle tartışıp Tanrı’nın Krallığı hakkında onları ikna etmeye çalıştı. \p \v 9 Ama bazıları katılaşıp söz dinlemeyince, kalabalığın önünde Yol’u kötüleyince, Pavlus onlardan ayrıldı, öğrencilerini de ayırdı. Pavlus Tiranus okulunda her gün tartışmalarını sürdürdü. \v 10 Bu iş, iki yıl boyunca sürdü. Sonunda Asya İli’nde yaşayan ister Yahudi, ister Grek olsun, Efendi Yeşua’nın sözünü herkes duydu. \p \v 11 Tanrı Pavlus’un eliyle görülmemiş mucizeler yaptı. \v 12 Öyle ki, onun bedeninden mendiller ya da peşkirler hastalara götürülünce, hastalıkları gidiyor, kötü ruhlar çıkıyordu. \v 13 Kötü ruh kovmakla uğraşan bazı gezgin Yahudiler, kötü ruhlar olanların üzerinde, Efendi Yeşua’nın adını anmaya giriştiler ve şöyle dediler, “Pavlus’un duyurduğu Yeşua adıyla size buyruk veriyoruz.” \v 14 Bunu yapanlar arasında Skeva adlı bir Yahudi başkâhinin yedi oğlu da vardı. \p \v 15 Kötü ruh, “Yeşua’yı tanıyorum, Pavlus’u da tanıyorum, ama siz kimsiniz?” diye karşılık verdi. \v 16 Kendisinde kötü ruh bulunan adam üzerlerine sıçradı. Hepsini alt edip onlara üstün geldi. Öyle ki, o evden çıplak ve yaralı olarak kaçtılar. \v 17 Bu iş, Efes’te yaşayan bütün Yahudiler ve Grekler’ tarafından öğrenildi. Hepsinin üzerine korku geldi ve Efendi Yeşua’nın adı büyüdü. \v 18 İman etmiş olanların birçoğu geliyor, yaptıkları kötülükleri itiraf edip bildiriyorlardı. \v 19 Büyücülükle uğraşanlardan büyük bir çoğu kitaplarını toplayıp getirdiler ve herkesin gözü önünde yaktılar. Bunların değerini hesapladıklarında elli bin gümüş tuttuğunu gördüler. \v 20 Böylece Efendi’nin sözü büyüyor ve giderek kudretleniyordu. \p \v 21 Bunlar bittikten sonra Pavlus, Makedonya ve Ahaya'dan geçtikten sonra, Ruh'ta Yeruşalem'e gitmeye karar verdi ve şöyle dedi: “Oraya vardıktan sonra Roma'yı da görmeliyim.” \p \v 22 Kendisine hizmet edenlerden ikisini, Timoteos ve Erastus’u Makedonya’ya gönderdikten sonra kendisi bir süre daha Asya İli’nde kaldı. \v 23 O sıralarda Yol ile ilgili büyük bir kargaşalık çıktı. \v 24 Dimitrios adında bir gümüşçü vardı, kendisi gümüşten Artemis tapınakları yapıyordu. Bununla sanatçılara bol iş getiriyordu. \p \v 25 Dimitrios bu adamları ve benzer iş yapan başkalarını bir araya toplayarak, “Efendiler, bu işten zengin olduğumuzu biliyorsunuz” dedi. \v 26 “Pavlus denen bu adamın, elle yapılan ilâhların gerçek ilâh olmadığını söyleyerek birçok kişiyi kandırıp, saptırdığını görüyor ve duyuyoruz. Yalnızca Efes’te değil, neredeyse bütün Asya İli’nde. \v 27 Sanatımız yalnızca saygınlığını yitirmekle kalmayacak, aynı zamanda Artemis Tapınağı’nın hiçe sayılma ve bütün Asya İli’nın ve dünyanın taptığı büyük tanrıça Artemis’in görkeminden yoksun kalma tehlikesi de vardır.” \p \v 28 Bunu duyunca öfkeyle doldular. “Efesliler’in Artemis’i büyüktür!” diyerek bağırdılar. \v 29 Kent karışıklıkla doldu. Halk, Pavlus’un yol arkadaşları olan Makedonyalı Gayus ve Aristarhus’u yakalayıp hep birlikte tiyatroya koştular. \v 30 Pavlus halkın arasına girmek istediyse de, öğrenciler ona izin vermedi. \v 31 Onun dostu olan bazı Asya İli yöneticileri ona haber gönderip tiyatroya gitmemesi için yalvardılar. \v 32 Bazıları bir şey, ötekileri başka bir şey bağırıyorlardı, topluluk karışıklık içindeydi. Çoğu neden bir araya geldiklerini bile bilmiyordu. \p \v 33 Yahudiler İskender’i kalabalığın içinden öne çıkardılar. İskender eliyle işaret ederek halka kendi savunmasını yapmak istedi. \v 34 Ama halk onun Yahudi olduğunu anlayınca, iki saat boyunca hep bir ağızdan, “Efesliler’in Artemis’i büyüktür!” diye bağırdılar. \p \v 35 Belediye yazmanı kalabalığı yatıştırıp, “Ey Efesliler, Efes Kenti’nin, büyük tanrıça Artemis Tapınağı’nın ve Zeus’tan düşen suretin bekçisi olduğunu bilmeyen var mı?” dedi. \v 36 ‘‘Bunlar inkâr edilemeyeceği için, sessiz kalmalı ve düşüncesizce bir şey yapmamalısınız. \v 37 Çünkü buraya getirdiğiniz bu adamlar, ne tapınağı soymuşlar ne de tanrıçanıza küfretmişlerdir. \v 38 Eğer Dimitrios ve yanındaki sanatçı arkadaşlarının herhangi birine karşı bir şikayeti varsa, mahkemeler açık, yargıçlar da var. Birbirlerini orada suçlasınlar. \v 39 Soruşturacağınız başka konular varsa, bunun karara bağlanacağı yer yasal toplantıdır. \v 40 Çünkü bugün çıkan kargaşayla ilgili olarak suçlanma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Hiçbir neden olmadığı için bu kargaşanın hesabını veremeyiz.” \v 41 Bunu söyledikten sonra topluluğu dağıttı. \c 20 \p \v 1 Kargaşa dindikten sonra, Pavlus öğrencileri yanına çağırdı, onlarla vedalaşıp Makedonya’ya gitmek üzere yola çıktı. \v 2 O yörelerden geçip onları çok sözle cesaretlendirerek Yunanistan’a geldi. \v 3 Orada üç ay kaldıktan sonra Suriye’ye yelken açmak üzereyken Yahudiler’in kendisine karşı bir düzen kurması nedeniyle, Makedonya üzerinden dönmeye karar verdi. \p \v 4 Ona Asya İli’ne kadar eşlik edenler şunlardı: Veriya’lı Piros oğlu Sopater, Selanikli Aristarhus ile Sekundus, Derbeli Gayus, Timoteos, Asya İli’nden Tihikos ile Trofimos. \v 5 Bunlar önden gidip bizi Troas’ta beklediler. \v 6 Mayasız Ekmek Bayramı’ndan sonra Filipi’den yelken açıp beş günde Troas’a vardık. Orada yedi gün kaldık. \p \v 7 Haftanın ilk günü, öğrenciler ekmek bölmek için bir araya geldiklerinde, Pavlus onlarla bir konuşma yaptı. Ertesi gün yola çıkacağı için konuşmasını gece yarısına kadar sürdürdü. \v 8 Toplandığımız yer olan üst katta birçok kandil vardı. \v 9 Eftihos adında bir genç pencerede oturuyordu. Pavlus konuşmasını uzattıkça Eftihos’u uyku bastı. Uykuya dalınca üçüncü kattan aşağıya düştü. Ölüsü yerden kaldırıldı. \v 10 Pavlus aşağı inip üzerine kapandı. Onu kucaklayarak, \p “Telaşa kapılmayın, canı kendisinde” dedi. \p \v 11 Yine yukarı çıkıp ekmek bölüp yemek yedi. Gün ağarana dek onlarla uzunca konuştuktan sonra oradan ayrıldı. \v 12 Çocuğu canlı olarak içeri aldılar ve çok teselli buldular. \p \v 13 Biz önceden gemiye binip Assos’a doğru yelken açtık. Pavlus’u oradan alacaktık. Çünkü kendisi karadan gitmek istediği için öyle ayarlamıştı. \v 14 Bizi Assos’ta karşılayınca onu gemiye alıp Midilli’ye geçtik. \v 15 Oradan yelken açıp ertesi gün Sakız Adası’nın karşısına geldik. Daha ertesi gün Samos’u geçip Troglium'da kaldık, sonraki gün de Milet’e ulaştık. \v 16 Pavlus Asya İli’nde zaman kaybetmemek için Efes’e uğramadan geçmeye karar vermişti. Çünkü eğer mümkün olursa, Pentikost Günü Yeruşalem’de olabilmek için acele ediyordu. \p \v 17 Pavlus Milet’ten haber salıp kilisenin ihtiyarlarını yanına çağırttı. \p \v 18 Yanına geldiklerinde onlara şöyle dedi: “Asya İli’ne ayak bastığım ilk günden beri, sizinle birlikte her zaman nasıl olduğumu biliyorsunuz. \v 19 Yahudiler’in kurduğu düzenler yüzünden başıma gelen denenmelerde tam bir alçakgönüllülükle ve çok gözyaşları içinde Efendi’ye hizmet ettim. \v 20 Yararlı olan herhangi bir şeyi size bildirmekten, gerek açık alanlarda gerek evden eve sizlere öğretmekten çekinmedim. \v 21 Hem Yahudiler’e hem de Grekler’e Tanrı’ya tövbe edip Efendimiz Yeşua’ya iman etme konusunda tanıklık ettim. \p \v 22 Şimdi, işte, Ruh tarafından bağlanmış olarak Yeruşalem'e gidiyorum. Orada başıma ne geleceğini bilmiyorum. \v 23 Ancak Kutsal Ruh, beni zincirlerin ve sıkıntıların beklediğini söyleyerek her kentte tanıklık ediyor. \v 24 Ama bu şeyleri saymıyorum; ne de yaşamımı kendim için değerli tutuyorum. Öyle ki yarışımı sevinçle bitireyim, Efendi Yeşua’dan aldığım görevi, Tanrı’nın lütfunun Müjdesi’ne tam tanıklık etme hizmetimi bitireyim. \p \v 25 “Şimdi Tanrı’nın Krallığı'nı duyurmak için aralarında dolaştığum sizlerden hiçbirinin yüzümü bir daha görmeyeceğini biliyorum. \v 26 Bu nedenle bugün size tanıklık ediyorum ki, ben bütün insanların kanından temizim, \v 27 çünkü Tanrı’nın öğüdünü size tam olarak açıklamaktan çekinmedim. \v 28 Bu nedenle, kendinize Efendinin ve Tanrı'nın kendi kanıyla satın aldığı topluluğu gütmek için Kutsal Ruh’un sizi gözetmen yaptığı bütün sürüye dikkat edin. \v 29 Benim ayrılışımdan sonra, sürüyü esirgemeyen yırtıcı kurtların aranıza gireceğini biliyorum. \v 30 Öğrencileri kendi peşlerinden sürüklemek için aranızdan sapık sözler söyleyen kişiler çıkacak. \v 31 Bu yüzden uyanık kalın. Üç yıl boyunca gece gündüz, gözyaşlarıyla hepinizi nasıl uyardığımı hatırlayın. \v 32 Şimdi, kardeşler, sizi Tanrı’ya ve O’nun lütfunun sözüne emanet ediyorum. Bu söz, sizi ruhça geliştirecek ve bütün kutsal kılınmış olanların arasında miras verecek güçtedir. \v 33 Ben kimsenin gümüşüne, altınına, giysisine göz dikmedim. \v 34 Sizler de biliyorsunuz ki, bu eller benim ve benimle birlikte olanların ihtiyaçları için hizmet etti. \v 35 Güçsüzlere yardım etmeniz ve Efendi Yeşua’nın kendisinin, \wj ‘Vermek almaktan daha mutludur’\wj* dediği sözlerini hatırlamanız için böylece emek çekerek her şeyde size örnek oldum.’’ \p \v 36 Bunları söyledikten sonra diz çöküp onlarla birlikte dua etti. \p \v 37 Hepsi hüngür hüngür ağladı. Pavlus’un boynuna sarılıp onu öptüler. \p \v 38 Onları en çok üzen, Pavlus’un, ‘‘yüzümü bir daha görmeyeceksiniz’’ sözü olmuştu. Sonra gemiye kadar ona eşlik ettiler. \c 21 \p \v 1 Onlardan ayrılıp denize açıldıktan sonra düz bir rotayla Kos’a gittik. Ertesi gün Rodos’a, oradan da Patara’ya geçtik. \v 2 Fenike’ye giden bir gemi bulduktan sonra gemiye binip yelken açtık. \v 3 Kıbrıs’ı görünce, adayı solda bırakıp Suriye’ye yöneldik. Sur Kenti’nde karaya çıktık. Çünkü gemi yükünü burada boşaltacaktı. \v 4 Öğrencileri bulup orada yedi gün kaldık. Bunlar Ruh aracılığıyla Pavlus’u Yeruşalem’e çıkmaması gerektiğini söylediler \v 5 Günümüz dolunca ayrılıp yola çıktık. Hepsi, eşleri ve çocuklarıyla birlikte bizi kentin dışına kadar yolcu ettiler. Sahilde diz çöküp dua ettik. \v 6 Birbirimizle vedalaştıktan sonra gemiye bindik, onlar da evlerine döndüler. \p \v 7 Sur’dan yolculuğumuzu bitirince Ptolemais’e vardık. Kardeşleri selamlayıp onlarla birlikte bir gün kaldık. \v 8 Ertesi gün Pavlus ve yol arkadaşları olan bizler yola çıkıp Sezariye’ye geldik. \p Yediler’den biri olan müjdeci Filipus’un evine girip yanında kaldık. \v 9 Bu adamın peygamberlik eden, el değmemiş dört kızı vardı. \p \v 10 Orada birkaç gün kaldıktan sonra, Yahudiye’den Hagavos adında bir peygamber geldi. \v 11 Bize gelip Pavlus’un kemerini aldı. Kendi ellerini ve ayaklarını bağlayarak şöyle dedi: “Kutsal Ruh şöyle diyor: ‘Yeruşalem’deki Yahudiler bu kemerin sahibini böyle bağlayıp öteki uluslara eline teslim edecekler.’” \p \v 12 Bunları duyunca hem bizler hem de oradakiler Yeruşalem’e gitmemesi için Pavlus’a yalvardık. \v 13 O zaman Pavlus, “Ne yapıyorsunuz, ağlayıp yüreğimi kırıyorsunuz? Çünkü ben Yeruşalem’de yalnızca bağlanmaya değil, Efendi Yeşua’nın adı uğruna ölmeye de hazırım” dedi. \p \v 14 Onu ikna edemeyince, “Efendi’nin isteği olsun” diyerek sustuk. \p \v 15 Bu günlerden sonra yükümüzü alıp Yeruşalem’e çıktık. \v 16 Sezariye’den bazı öğrenciler de bizimle birlikte geldiler. Bizi, evinde konuk edileceğimiz eski öğrencilerden birine, Kıbrıslı Minason’a götürdüler. \p \v 17 Yeruşalem’e geldiğimizde kardeşler bizi sevinçle kabul ettiler. \p \v 18 Ertesi gün Pavlus’la bizimle birlikte Yakov’un yanına girdi ve ihtiyarların hepsi de hazırdı. \v 19 Pavlus onları selamladıktan sonra, Tanrı’nın kendi hizmeti aracılığıyla uluslar arasında yaptıklarını bir bir anlattı. \v 20 Bunu işitince Tanrı’yı yücelttiler. Ona, ‘‘Kardeş, Yahudiler arasında binlerce imanlı olduğunu görüyorsun. Hepsi Yasa için gayretlidirler” dediler. \v 21 ‘‘Senin hakkında, öteki uluslar arasında yaşayan bütün Yahudiler’e, çocuklarını sünnet etmemelerini, törelerin ardınca yürümemelerini ve Moşe’nin Yasası’nı bırakmalarını öğretiyormuşsun diye haber almışlar. \p \v 22 Öyleyse şimdi ne yapmalı? Çünkü geldiğini duyunca kesin toplanacaklar. \v 23 Bu nedenle sana söyleyeceğimizi yap. Aramızda adak adamamış dört kişi var. \v 24 Onları al, onlarla birlikte kendini arındır. Başlarını tıraş edebilmeleri için kurban masraflarını sen öde. O zaman herkes, hakkında söylenenlerin doğru olmadığını, senin de Yasa’yı tutarak yürüdüğünü bilecekler. \v 25 Öteki uluslardan olan imanlılara gelince, putlara sunulan kurban etinden, kandan, boğularak öldürülen hayvanlardan ve cinsel ahlaksızlıktan sakınsınlar diye kararımızı yazmıştık.” \p \v 26 Böylece Pavlus adamları aldı ve ertesi gün kendini arındırdı ve onlarla birlikte tapınağa girip arınma günlerinin ne zaman tamamlanacağını, her biri adına ne zaman kurban sunulacağını bildirdi. \p \v 27 Yedi günlük süre dolmak üzereydi. Asya İli’nden gelen Yahudiler Pavlus’u tapınakta görünce, kalabalığı kışkırtıp ellerini onun üzerine koydular. \v 28 “Ey İsraelliler, yardım edin!” diye bağırdılar. “Bu adam, her yerde herkese, halkımıza, Yasa’ya ve bu yere karşı öğretiyor. Üstelik tapınağa Grekler’i sokarak bu kutsal yeri de kirletti.” \v 29 Çünkü Efesli Trofimos’u kentte onunla birlikte görmüşlerdi ve Pavlus’un onu tapınağa getirdiğini sanıyorlardı. \p \v 30 Bütün kent harekete geçti, halk da koşuştu. Pavlus’u tutup tapınağın dışına sürüklediler. Tapınağın kapıları hemen kapatıldı. \v 31 Onu öldürmeye çalışırken, bütün Yeruşalem Kenti’nin karıştığı haberi Roma taburunun komutanına ulaştı. \v 32 Hemen yüzbaşılarla askerleri yanına alıp üzerlerine koştu. Halk komutan ve askerleri görünce Pavlus’u dövmeyi bıraktı. \v 33 Sonra komutan yaklaşıp Pavlus’u tutukladı. Çift zincirle bağlanmasını buyurdu. Kim olduğunu ve ne yaptığını sordu. \v 34 Kalabalığın arasında kimisi bir şey, kimisi başka bir şey bağırıyordu. Gürültüden gerçeği öğrenemeyince, onun kaleye götürülmesini buyurdu. \p \v 35 Pavlus merdivenlere geldiğinde kalabalığın şiddetinden askerler onu taşımak zorunda kaldılar. \v 36 Kalabalık, “Öldürün onu!” diye bağırarak peşinden gittiler. \v 37 Kaleden içeri girmek üzereyken Pavlus komutana, “Seninle konuşabilir miyim?” diye sordu. \p Komutan, ‘‘Grekçe biliyor musun?” dedi. \v 38 ‘‘Sen bir süre önce ayaklanma çıkarıp silahlı dört bin katili çöle götüren Mısırlı değil misin?” \p \v 39 Pavlus, “Ben Kilikya’dan Tarsuslu bir Yahudi'yim. Hiç de önemsiz olmayan bir kentin vatandaşıyım. Rica ediyorum, halka konuşmama izin ver” dedi. \p \v 40 Komutan izin verince, Pavlus merdivenlerde durup eliyle halka işaret etti. Büyük bir sessizlik olunca, İbrani diliyle konuşup şöyle dedi: \c 22 \p \v 1 “Kardeşler ve babalar, size şimdi yapacağım savunmayı dinleyin.” \p \v 2 Kendileriyle İbranice konuştuğunu duyduklarında daha da derin bir sessizleştiler. \v 3 “Ben Kilikya Tarsusu'nda doğmuş bir Yahudi’yim. Bu kentte, Gamaliel’in dizinin dibinde büyüdüm. Atalarımızın yasasının sıkı geleneğine göre eğitildim. Bugün hepinizin olduğu gibi, ben de Tanrı için gayretli birisiyim. \v 4 Bu Yol’a ölümüne zulmeder, erkekleri de kandınları da bağlayıp zindanlara teslim ederdim. \v 5 Başkâhin ve bütün kurul üyeleri buna tanıklık edebilir. Yahudi kardeşlere verilmek üzere onlardan almış olduğum mektuplarla, orada bulunanları cezalandırmak üzere bağlayıp Yeruşalem’e getirmek için Damaskus'a gidiyordum. \v 6 Yolculuğuma devam ederken Damaskus’a yaklaştığımda, öğle vakti ansızın gökten çevremi büyük bir ışık aydınlattı. \v 7 Yere düştüm ve bir sesin bana, \wj ‘Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?’\wj* dediğini duydum. \v 8 ‘Ey efendim, sen kimsin?’ diye karşılık verdim. O da bana, \wj ’Ben senin zulmettiğin Nasıralı Yeşua’yım’\wj* dedi.’’ \p \v 9 “Yanımda olanlar gerçi ışığı gördüler ve korktular, ama benimle konuşanın sözünü anlamadılar. \v 10 ‘Ey Efendim ne yapmalıyım?’ diye sordum. Efendi bana, \wj ‘Kalk, Damaskus’a git’\wj* dedi. ‘\wj Orada yapman için belirlenmiş her şey sana bildirilecek.’\wj* \v 11 O ışığın görkeminden göremez olunca, yanımda olanların eliyle götürülüp Damaskus’a girdim. \p \v 12 Damaskus’ta yaşayan bütün Yahudiler tarafından iyi tanınan, Yasa’ya göre inançlı Hananya adında bir adam vardı. \v 13 Bana geldi ve yanımda durup, ‘Saul kardeş, gözlerin açılsın!’ dedi. O anda onu gördüm. \v 14 Bana şöyle dedi: ‘Atalarımızın Tanrısı, kendi isteğini bilmen ve Doğru Olan’ı görüp ağzından bir ses duyman için seni atamıştır. \p \v 15 Çünkü görüp işittiklerini bütün insanlara duyurup O’nun tanığı olacaksın. \v 16 Şimdi neden bekliyorsun? Kalk, vaftiz ol! Efendi’nin adını çağırarak günahlarından yıkan.’’ \p \v 17 “Yeruşalem’e dönüp tapınakta dua ederken kendimden geçtim. \p \v 18 O'nu gördüm ve bana, \wj ‘Acele et, Yeruşalem’den hemen çık. Çünkü benim hakkımdaki senin tanıklığını kabul etmeyecekler’\wj* dedi. \v 19 Ben, ‘Ey Efendim” dedim. “Sana iman edenleri hapsedip her havrada dövdüğümü kendileri biliyorlar. \v 20 Tanığın Stefanos’un kanı döküldüğünde, ben de orada duruyordum, onu öldürenlerin giysilerini bekleyerek ölümünü onayladım.’’ \p \v 21 “Bana, \wj ‘Git, çünkü seni uzağa, uluslara göndereceğim’\wj* dedi.’’ \p \v 22 Bunu söyleyene dek onu dinlediler. Sonra seslerini yükselterek, “Bu adamı yeryüzünden temizleyin, çünkü yaşamaya layık değil!” dediler. \p \v 23 Onlar bağırıp giysilerini çıkarıp havaya toz saçarken, \v 24 komutan Pavlus’un kalenin içine götürülmesi için buyruk verdi. Onların neden kendisine karşı böyle bağırdıklarını öğrenmek için Pavlus’un kamçılanarak sorguya çekilmesini buyurdu. \v 25 Kendisini sırımla bağladıklarında, Pavlus yanında duran yüzbaşıya, “Mahkûm edilmemiş bir Romalı’yı kamçılamak sizce yasal mıdır?” diye sordu. \p \v 26 Yüzbaşı bunu duyunca komutana gidip, “Ne yapacağına dikkat et, bu adam bir Romalı!” dedi. \p \v 27 Komutan gelip ona, “Söyle bana, sen Romalı mısın?” diye sordu. ‘‘Evet” dedi. \p \v 28 Komutan, “Ben vatandaşlığımı büyük bir bedelle satın aldım” diye yanıtladı. \p Pavlus, “Ama ben doğuştan bir Romalı’yım” dedi. \p \v 29 Onu sorguya çekmek üzere olanlar hemen yanından ayrıldılar. Komutan da onun bir Romalı olduğunu anlayınca korktu. Çünkü onu bağlamıştı. \v 30 Ertesi gün Yahudiler tarafından neyle suçlandığı hakkındaki gerçeği bilmek isteyerek, onu bağlarından serbest bıraktı. Başkâhinlerle bütün Kurul’un toplanması için buyruk verdi. Pavlus’u aşağı getirip onların önünde durdurdu. \c 23 \p \v 1 Pavlus, Kurul’a dikkatle bakarak, “Kardeşler, ben bugüne dek Tanrı’nın önünde tam iyi vicdanla yaşadım” dedi. \p \v 2 Başkâhin Hananya, yanında duranlara ağzına vurmalarını buyurdu. \p \v 3 Sonra Pavlus ona, “Tanrı sana vuracak, seni badanalı duvar! Hem oturmuş Yasa’ya göre beni yargılıyorsun, hem de Yasa’ya aykırı olarak bana vurulmasını buyuruyorsun” dedi. \p \v 4 Yanında duranlar, “Tanrı’nın başkâhinine küfür mü ediyorsun?” dediler. \p \v 5 Pavlus, “Kardeşler, onun başkâhin olduğunu bilmiyordum” dedi. ‘‘Çünkü, ‘Halkının bir yöneticisi hakkında kötü konuşmayacaksın’ diye yazılmıştır.” \v 6 Pavlus, bir tarafın Sadukiler, öbür tarafın da Ferisiler olduğunu anlayınca, Kurul’da sesini yükseltip şöyle dedi: “Kardeşler, ben bir Ferisi oğlu, Ferisi’yim. Ölülerin dirilişi umudu yüzünden yargılanıyorum!” \p \v 7 Bunu söyleyince, Ferisiler’le Sadukiler arasında bir tartışma çıktı ve kalabalık ikiye bölündü. \v 8 Sadukiler diriliş, melek ve ruh yoktur derler. Ferisiler ise bunların hepsini kabul ederler. \v 9 Büyük bir gürültü koptu ve Ferisilerin bazı yazıcıları ayağa kalkıp, “Bu adamda hiçbir kötülük bulmuyoruz. Ama bir ruh ya da melek ona konuşmuşsa, Tanrı’ya karşı savaşmayalım!” dediler!” \p \v 10 Büyük bir çekişme çıkınca komutan, Pavlus’u parçalayacaklar diye korktu. Askerlere aşağı inip onu aralarından zorla alıp kaleye götürmelerini buyurdu. \p \v 11 Ertesi gece Efendi onun yanında durup, \wj “Cesur ol Pavlus! Yeruşalem’de benimle ilgili tanıklık ettiğin gibi, Roma’da da tanıklık etmelisin”\wj* dedi. \p \v 12 Gündüz olunca Yahudiler'den bazıları söz birliği edip kendilerini lanetle bağladılar ve, “Pavlus’u öldürmeden bir şey yiyip içmeyeceğiz” dediler. \v 13 Bu andı içenlerin sayısı kırkı aşkındı. \v 14 Başkâhinlere ve ihtiyarlara gelip, “Biz, ‘Pavlus’u öldürmeden bir şey yiyip içmeyeceğiz!’ diye kendimizi büyük bir lanetle bağladık” dediler. \v 15 “Bu nedenle, şimdi siz, Kurul komutana, sanki daha ayrıntılı bir şekilde yargılayacakmışsınız gibi yarın onu size getirmesini söyleyin. Biz de yaklaşmadan onu öldürmeye hazır olacağız” dediler. \p \v 16 Ancak Pavlus’un kız kardeşinin oğlu onların pusu kurduklarını duydu. Varıp kaleye girdi ve Pavlus’a bildirdi. \v 17 Pavlus yüzbaşılardan birini çağırıp, “Bu genci komutana götürün, çünkü ona söyleyecek bir şeyi var” dedi. \p \v 18 Onu alıp komutana götürdü. “Tutuklu Pavlus beni çağırdı ve bu genci sana getirmemi istedi. Sana söylemek istediği bir şey varmış” dedi. \p \v 19 Komutan genci elinden tutup bir kenara çekti. “Bana bildireceğin şey nedir?” diye sordu. \p \v 20 Şöyle dedi: “Yahudiler, sanki onun hakkında daha ayrıntılı bilgi almak istiyormuş gibi, yarın Pavlus’u Kurul'a getirmeni istemek için anlaştılar. \v 21 Bu yüzden onlara boyun eğme, çünkü kırktan fazla adam onu bekliyor, onu öldürünceye kadar ne yiyip ne de içmeyeceklerine dair lanetle kendilerini bağladılar. Şimdi hazırlar, senden bir söz bekliyorlar.” \p \v 22 Komutan, ‘‘Bunları bana açıtığını kimseye söyleme’’ diyerek genci salıverdi. \v 23 Yüzbaşılardan ikisini yanına çağırıp şöyle dedi: “Gecenin üçüncü saatinde, Sezariye’ye kadar gitmek üzere iki yüz piyade, yetmiş atlı ve iki yüz mızraklı hazırlayın. \v 24 Pavlus’u bindirip sağ salim Vali Feliks’e götürmek için hayvan sağlayın.’’ \v 25 Komutan şöyle bir mektup yazdı: \p \v 26 “Klavdius Lisias’tan, Sayın Vali Feliks’e: Selamlar! \p \v 27 “Bu adam Yahudiler tarafından yakalanmış ve öldürülmek üzereyken ben askerlerle birlikte gelip onu kurtardım. Çünkü Romalı olduğunu öğrendim. \v 28 Onu neden suçladıklarını öğrenmek istediğimden, onu onların Kurul'una götürdüm. \v 29 Suçlamanın, kendi yasaları hakkında bazı sorunlarla ilgili olduğunu buldum ama ölüm ya da hapis cezasını gerektiren bir şeyle suçlanmamıştı. \v 30 Bu adama karşı bir tuzak kurulduğunun haberini alınca onu hemen sana gönderdim. Onu suçlayanların da şikayetlerini senin önüne getirsinler diye emir verdim. Hoşçakal.” \p \v 31 Böylece askerler aldıkları buyruk uyarınca Pavlus’u alıp geceleyin Antipatris’e götürdüler. \v 32 Ama ertesi gün onunla gidecek olan atlıları bırakıp kaleye döndüler. \v 33 Atlılar Sezariye’ye ulaşınca mektubu valiye verip Pavlus’u önüne çıkardılar. \v 34 Vali mektubu okuduktan sonra Pavlus’un hangi ilden olduğunu sordu. Kilikyalı olduğunu anlayınca, \v 35 “Seni suçlayanlar geldiği zaman seni tam dinleyeceğim” dedi. Pavlus’un, Hirodes’in sarayında tutulması için buyruk verdi. \c 24 \p \v 1 Beş gün sonra başkâhin Hananya, bazı ihtiyarlar ve Tertullus adlı bir sözcüyle Sezariye’ye indiler. Bunlar Pavlus’la ilgili şikayetlerini valiye bildirdiler. \v 2 Pavlus’un çağrılınca, Tertullus onu suçlamaya başladı. “Saygıdeğer Feliks! Senin sayende büyük esenlik içindeyiz. Senin öngörünle ulusumuz kalkınmaktadır. \v 3 Her zaman her yerde tam şükranla bunu kabul ediyoruz. \v 4 Çok zamanını almadan, söyleyecek olduğumuz birkaç söze ve bize katlanmanı rica ediyorum. \p \v 5 Bu adam dünyanın her yanında bütün Yahudiler’in arasında kargaşa çıkaran bir fesatçı ve kendisi Nasrani tarikatının elebaşlarından biri olduğunu bulduk. \v 6-8 Hatta tapınağı bile kirletmeye kalkıştı. Ama biz onu tutukladık. Onu sorguya çekersen, suçladığımız bütün bu şeyleri kendisinden öğrenebilirsin” dedi. \p \v 9 Yahudiler de saldırıya katıldılar ve bunların böyle olduğunu ileri sürdüler. \v 10 Valinin işareti üzerine Pavlus, “Bu ulusa yıllardır yargıçlık ettiğini bildiğim için, sevinçle savunmamı yapıyorum. \v 11 Yeruşalem’e tapınmak için çıkışımın üzerinden on iki gün bile geçmediğini sen kendin de öğrenebilirsin. \v 12 Beni ne tapınakta, ne havralarda, ne de kentte kimseyle tartışırken ya da kalabalığı kışkırtırken buldular. \v 13 Şimdi beni suçladıkları şeyleri sana kanıtlayamazlar. \v 14 Ama sana şunu itiraf ediyorum ki, onların tarikat dedikleri Yol’a göre atalarımızın Tanrısı’na hizmet ediyorum. Kutsal Yasa’ya göre olan şeylere ve peygamberlerde yazılanların hepsine inanıyorum. \v 15 Onların da umduğu gibi, hem doğruların, hem doğru olmayanların ölümden dirileceğine dair Tanrı’ya umut bağladım. \v 16 Bunun için de hem Tanrı’nın hem de insanların önünde vicdanımı suçsuz tutmaya her zaman gayret ediyorum. \v 17 Çok yıllardan sonra ulusumun yoksulları için armağanlar ve sunular sunmaya geldim. \v 18 Bu arada Asya İli’nden bazı Yahudiler beni tapınakta, bir kalabalığın ya da kargaşanın ortasında değil, arınmış durumda buldular. \v 19 Bana karşı bir şeyleri varsa, senin önünde burada suçlamada bulunmaları gerekir. \v 20 Ya da bu adamlar, ben Kurul’un önünde halihazırda dururken bende ne suç bulduklarını söylesinler. \v 21 Aralarında dururken, ‘Ölülerin dirilişiyle ilgili olarak önünüzde bugün tarafınızdan yargılanmaktayım’ diye bağırmıştım. Olsa olsa beni tek bu şey için suçlayabilirler” dedi. \p \v 22 Ama Feliks, Yol hakkında daha kesin bilgiye sahip olduğundan, onları oyalayarak, “Komutan Lysias gelince davanızı karara bağlayacağım” dedi. \v 23 Yüzbaşıya, Pavlus'un gözaltında tutulmasını ve bazı ayrıcalıklara sahip olmasını, arkadaşlarından hiçbirinin kendisine hizmet etmesini ya da onu ziyaret etmesini engellememesini buyurdu. \v 24 Birkaç gün sonra Feliks, Yahudi olan karısı Drusilla ile birlikte geldi. Pavlus’u çağırtıp Mesih Yeşua’ya olan inancı hakkında onu dinledi. \v 25 Doğruluk, özdenetim ve gelecek yargı hakkında konuşunca, Feliks dehşete kapıldı. “Şimdilik gidebilirsin, uygun olduğumda seni yeniden çağırtırım” dedi. \v 26 Bu arada, Pavlus'un kendisine para vereceğini ve onu serbest bırakabileceğini umuyordu. Bu nedenle onu sık sık çağırtıp onunla konuşuyordu. \v 27 İki yıl dolunca, Feliks’in yerine Porkius Festus geçti. Yahudiler’in gözüne girmek isteyen Feliks Pavlus’u bağlı bıraktı. \c 25 \p \v 1 Festus, eyalete vardıktan üç gün sonra Sezariye’den Yeruşalem’e çıktı. \v 2 O zaman başkâhin ve Yahudiler’in ileri gelenleri Pavlus’la ilgili şikayetlerini ona bildirip ricada bulundular. \v 3 Pavlus’u Yeruşalem’e göndermesi için ondan yardım istediler. Yolda onu öldürmek için düzen kurdular. \v 4 Ancak Festus, Pavlus’un Sezariye’de tutuklu kalacağını, kendisinin de kısa bir süre sonra oraya gideceğini söyledi. \v 5 “Onun için aranızdan yetkili kişiler benimle birlikte insinler, eğer adamda bir suç varsa, onu suçlasınlar” dedi. \p \v 6 Festus, aralarında on günden fazla kaldıktan sonra Sezariye’ye indi. Ertesi gün yargı kürsüsüne oturup Pavlus’un getirilmesini buyurdu. \v 7 Pavlus gelince, Yeruşalem’den inen Yahudiler çevresinde durdular. Ona karşı kanıtlayamadıkları birçok ağır suçlamalarda bulundular. \v 8 Pavlus, ise savunmasında, “Ne Yahudiler’in yasasına karşı, ne tapınağa, ne de Sezar’a karşı hiçbir günah işlemedim” dedi. \p \v 9 Yahudiler’in gözüne girmek isteyen Festus Pavlus’a, “Yeruşalem’e çıkıp orada bu konularda benim tarafımdan yargılanmak ister misin?” dedi. \p \v 10 Ama Pavlus, “Ben Sezar’ın yargı kürsüsü önünde duruyorum ve burada yargılanmam gerekir” dedi. ‘‘Senin de çok iyi bildiğin gibi, Yahudiler’e karşı hiçbir suç işlemedim. \v 11 Eğer suçum varsa, ölüm cezasını gerektirecek bir şey yapmışsam, ölmekten çekinmem. Ama eğer beni suçladıkları şeylerden hiçbiri doğru değilse, kimse beni onlara teslim edemez. Sezar’a başvuruyorum!” \p \v 12 Bunun üzerine Festus, danışma kuruluyla görüştükten sonra Pavlus’a, “Sezar’a başvurdun. Sezar’a gideceksin” dedi. \p \v 13 Birkaç gün geçtikten sonra, Kral Agrippa ile Berniki Sezariye’ye gelip Festus’u selamladılar. \v 14 Orada çok günler kaldılar. Festus, Pavlus’un davasını krala anlatıp, “Feliks’in tutuklu olarak bıraktığı bir adam var” dedi. \v 15 ‘‘Ben Yeruşalem’deyken Yahudiler’in başkâhinleriyle ihtiyarları bana bildirip ona karşı hüküm dilediler. \v 16 Onlara, sanığın suçlayanlarla yüz yüze getirilmeden, kendisine yöneltilen suçlamalarla ilgili savunma yapma fırsatı verilmeden, ölüme terk edilmesinin, Roma geleneğine aykırı olduğunu söyledim. \v 17 Benimle birlikte buraya gelince, hiç vakit geçirmeden, ertesi gün yargı kürsüsüne oturdum ve adamın getirilmesini buyurdum. \v 18 Ama suçlayanlar ayağa kalkıp konuştuklarında, sandığım gibi bir şeyle onu suçlamadılar. \p \v 19 Oysa onunla kendi inançları hakkında, ölmüş olup Pavlus’un iddasına göre yaşamakta olan Yeşua adındaki biriyle ilgili bazı sorunlar vardı. \v 20 Bu şeyleri nasıl soruşturacağımı bilemediğimden ona, Yeruşalem’e gidip orada bu suçlamalara karşı yargılanmayı isteyip istemediğini sordum. \v 21 Ama Pavlus İmparator’un kararına dek tutuklu kalma başvurusunda bulunuca, onu Sezar'a gönderinceye kadar tutuklu kalmasını buyurdum.” \p \v 22 Agrippa Festus’a, “Bu adamı ben de dinlemek isterim” dedi. Festus, “Yarın onu dinleyeceksin” dedi. \p \v 23 Böylece ertesi gün, Agrippa ve Berniki büyük bir şatafatla gelip komutanlar ve kentin ileri gelenleriyle birlikte duruşma salonuna girdiler. Festus’un buyruğuyla Pavlus içeri getirildi. \v 24 Festus, ‘‘Kral Agrippa ve burada bizimle birlikte bulunan herkes” dedi. “Yeruşalem’de ve burada bulunan bütün Yahudi toplumunun bana şikayet ettiği bu adamı görüyorsunuz. Onun için ‘Böylesini yaşatmamalı!’ diye bağırıyorlardı. \v 25 Ama ben onun ölümü gerektirecek bir şey yapmadığını buldum. Kendisi İmparator’a başvurduğundan, onu göndermeye karar verdim. \v 26 Efendimize onun hakkında yazacak kesin bir şeyim yok. Bu nedenle onu önünüze, özellikle Kral Agrippa’nın önüne çıkartmış bulunuyorum. Öyle ki onu sorguladıktan sonra yazacak bir şeyim olsun. \v 27 Çünkü bir mahkûmu gönderirken, kendisine yöneltilen suçlamaları belirtmemek bana mantıksız geliyor.” \c 26 \p \v 1 Agrippa Pavlus’a, “Kendin için konuşabilirsin” dedi. \p Bunun üzerine Pavlus elini uzatarak savunmasını yaptı. \v 2 “Ey “Kral Agrippa, Yahudiler tarafından suçlandığım bütün konularla ilgili olarak bugün senin önünde savunmamı yapacağım için kendimi mutlu sayıyorum. \v 3 Özellikle senin Yahudiler’in bütün törelerini ve sorunlarını iyi bilen birisi olmana seviniyorum. Bunun için beni sabırla dinlemeni rica ediyorum.’’ \p \v 4 “Bütün Yahudiler, gençliğimden bu yana ulusumun arasında ve Yeruşalem’de nasıl bir yaşam sürdürdüğümü bilirler. \v 5 Beni öteden beri tanırlar ve isterlerse, inancımızın en katı mezhebi olan Ferisiliğe bağlı biri olarak yaşadığıma tanıklık edebilirler. \v 6 Şimdi burada, Tanrı'nın atalarımıza verdiği vaadin umudu uğruna yargılanmak üzere duruyorum. \v 7 Bu, on iki oymağımızın gece gündüz Tanrı’ya gayretle hizmet ederek erişmeyi umdukları vaattir. Bu umutla ilgili olarak Yahudiler tarafından suçlanıyorum, ey Kral Agrippa! \v 8 Tanrı’nın ölüleri diriltmesi, size neden inanılmaz geliyor?’’ \p \v 9 “Ben kendim de Nasıralı Yeşua’nın adına karşı elimden geleni yapmam gerektiğini düşünüyordum. \v 10 Bunu Yeruşalem’de de yaptım. Başkâhinlerden aldığım yetkiyle kutsalların çoğunu zindana kapattım. Öldürüldükleri zaman oyumu onlara karşı kullandım. \v 11 Bütün havralarda dolaşıp sık sık onları cezalandırır, küfrettirmeye zorlardım. Öfkeden öylesine çıldırmıştım ki, yabancı kentlerde bile onlara zulmettim.’’ \p \v 12 “Bu amaç doğrultusunda, başkâhinlerden aldığım yetki ve görevle Damaskus’a giderken, \v 13 öğlen vakti, ey kral, yolda gökyüzünden güneşten daha parlak bir ışığın etrafımı ve benimle birlikte yolculuk edenleri aydınlattığını gördüm. \v 14 Hepimiz yere düştüğümüzde, bir sesin bana İbranice, \wj ‘Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun? Üvendirelere karşı tekmelemek senin için zor’\wj* dediğini duydum.’’ \p \v 15 “‘Sen kimsin, ey Efendim?’ dedim.’’ \p “\wj ‘Ben senin zulmettiğin Yeşua’yım’\wj* dedi. \v 16 \wj ‘Ama kalk ve ayaklarının üzerinde dur. Seni hizmetime atamak üzere sana göründüm. Hem gördüğün şeylere hem de sana açıklayacağım şeylere tanıklık edeceksin.\wj* \v 17 \wj Seni halkından ve öteki ulusların elinden kurtaracağım.\wj* \v 18 \wj Seni, ulusların gözlerini açmak ve onları karanlıktan ışığa, Şeytan’ın gücünden Tanrı’ya döndürmek için gönderiyorum. Öyle ki, bana olan iman ile günahlarının bağışını ve kutsal kılınanlar arasındaki mirası alsınlar.’\wj*’’ \p \v 19 “Bu nedenle, ey Kral Agrippa, bu göksel görüme itaatsizlik etmedim. \p \v 20 Önce Damaskus ve Yeruşalem halkını, sonra bütün Yahudiye ülkesini ve öteki ulusları tövbe edip Tanrı’ya yönelmeye ve bu tövbeye yaraşır işler yapmaya çağırdım. \v 21 Bu nedenle Yahudiler beni tapınakta yakalayıp öldürmeye çalıştılar. \v 22 Tanrı’nın yardımıyla bugüne dek büyük küçük herkese tanıklık etmekteyim. Peygamberlerin ve Moşe’nin önceden olacağını bildirdiklerinden başka hiçbir şey söylemiyorum. \v 23 Mesih’in acı çekmesi gerektiğini, ölümden dirilenlerin ilki olarak hem Yahudiler’e, hem de öteki uluslara ışığı ilan edeceğini bildirmişlerdi.” \p \v 24 Pavlus böyle savunmasını yaparken Festus yüksek sesle, “Pavlus, sen delirmişsin! Çok bilgi edinmen seni delirtiyor!” dedi. \p \v 25 “Ama o şöyle dedi, “Ben deli değilim, en saygıdeğer Festus, ama gerçeği ve mantıklı sözleri cesaretle duyuruyorum. \v 26 Çünkü kral bunları biliyor, ben de ona açıkça konuşuyorum. Çünkü bunların hiçbirinin ondan gizli olmadığına eminim, çünkü bunlar bir köşede yapılmadı. \v 27 Kral Agrippa, peygamberlere inanıyor musun? İnandığını biliyorum” dedi. \p \v 28 Agrippa Pavlus’a, “Azıcık iknayla beni Hristiyan nı yapmaya çalışıyorsun?” dedi. \p \v 29 Pavlus şöyle karşılık verdi: “Tanrı’ya dua ederim ki, ister az ister çok olsun, yalnız sen değil, bugün beni işiten herkes bu zincirler dışında benim gibi olsun.” \p \v 30 Kral, vali, Berniki ve yanlarında oturanlar birlikte ayağa kalktı. \p \v 31 Çekilip aralarında konuşup, “Bu adam ölüm ya da tutukluluk cezasını hak edecek hiçbir şey yapmamış” dediler. \v 32 Agrippa Festus’a, “Bu adam Sezar’a başvurmamış olsaydı, serbest bırakılabilirdi” dedi. \c 27 \p \v 1 İtalya’ya yelken açmamıza karar verilince, Pavlus’la diğer bazı mahkûmları Avgustus taburundan Yulius adlı bir yüzbaşıya teslim ettiler. \v 2 Asya İli kıyılarına uğrayacak olan bir Edremit gemisine binerek denize açıldık. Selanik’ten Makedonyalı Aristarhus bizimle birlikteydi. \v 3 Ertesi gün Sayda’ya uğradık. Yulius, Pavlus’a dostça davrandı ve ferahlaması için dostlarının yanına gitmesine izin verdi. \v 4 Oradan yine denize açıldık. Rüzgâr ters yönden estiği için Kıbrıs’ın rüzgâr altında yelken açtık. \v 5 Kilikya ve Pamfilya açıklarından denizi geçerek Likya’nın Mira Kenti’ne geldik. \v 6 Yüzbaşı orada İtalya’ya yelken açan bir İskenderiye gemisi buldu ve bizi o gemiye bindirdi. \v 7 Günlerce ağır ağır yol aldıktan sonra Knidos Kenti’nin açıklarına güçlükle gelebildik. Rüzgâr izin vermeyince, Salmone karşısında Girit’in rüzgâr altında yelken açtık. \v 8 Yolda güçlükle ilerleyerek Laseya Kenti yakınlarındaki Güzel Limanlar adlı bir yere geldik. \p \v 9 Uzun zaman geçmişti ve yolculuk tehlikeli olmaya başlamıştı, çünkü oruç zamanı çoktan geçmişti. Pavlus onları uyardı. \v 10 Onlara, “Efendiler, yolculuğun yalnız yük ve gemi açısından değil, canlarımız açısından da çok zarar ve ziyanla sonuçlanacağını görüyorum” dedi. \v 11 Ama yüzbaşı, Pavlus'un söylediklerinden çok, kaptana ve gemi sahibine kulak verdi. \v 12 Liman kışlamaya uygun olmadığından, çoğunluk bir şekilde Feniks’e ulaşıp kışı orada geçirmeyi umuyordu. Feniks, Girit’in lodos ve karayele kapalı bir limanıdır. \p \v 13 Güney rüzgârı hafif esince, amaçlarına ulaştıklarını sanıp demir aldılar ve Girit boyunca kıyıya yakın bir yerden yelken açtılar. \p \v 14 Ama çok geçmeden karadan Evrakilon denilen bir kasırga koptu. \p \v 15 Kasırgaya yakalanan gemi rüzgâra karşı koyamayınca, ona boyun eğdik ve sürüklendik. \v 16 Klavda adındaki küçük bir adanın rüzgâr altına sığınarak gemiyi güçlükle sağlama alabildik. \v 17 Filikayı yukarı çektikten sonra, gemiyi güçlendirmek için halatlar kullandılar. Sirte Körfezi’nin sığlık bölgelerinde karaya oturmaktan korktukları için deniz çapasını indirdiler ve böylece sürüklendiler. \v 18 Fırtınayla çok uğraştıktan sonra, ertesi gün gemiden denize yük atmaya başladılar. \p \v 19 Üçüncü gün geminin takımlarını kendi elleriyle denize attılar. \p \v 20 Günlerce ne güneş ne de yıldızlar ışıldadı. Fırtına olanca gücüyle bastırmaya devam ederken, artık kurtulacağımıza dair bütün umutlarımızı kaybetmiştik. \p \v 21 Uzun süre aç kaldıklarından, Pavlus ortalarında ayağa kalkıp, “Efendiler, beni dinlemeniz gerekirdi. Girit’ten denize hiç açılmamalı ve bu zarar ziyanı yaşamamalıydık. \v 22 Şimdi sizi cesur olmaya çağırıyorum. Çünkü aranızda hiç can kaybı olmayacak, yalnızca gemi harap olacak. \v 23 Çünkü bu gece, ait olduğum ve kendisine hizmet ettiğim Tanrı’ya ait bir melek yanımda durdu, \v 24 ‘Korkma Pavlus’ dedi. ‘Sezar’ın önünde durman gerekiyor. İşte, seninle birlikte yelken açanların hepsini Tanrı sana bağışladı.’ \p \v 25 Bu nedenle, efendiler, cesur olun! Tanrı’ya inanıyorum ki, her şey tıpkı bana bildirdiği gibi olacak. \v 26 Ama bir adada karaya oturmamız gerekiyor” dedi. \p \v 27 On dördüncü gece, İyon Denizi’nde bir ileri bir geri sürükleniyorduk. Gece yarısına doğru denizciler bir karaya yaklaştıklarını anladılar. \v 28 Denizin derinliğini ölçtüler ve yirmi kulaçtı. Kısa bir süre sonra tekrar ölçtüler ve on beş kulaçtı. \v 29 Kayalıklara bindirmekten korktukları için arka taraftan dört demir attılar ve gün ağarsın diye dua ettiler. \v 30 Baş taraftan demir atacaklarmış gibi yapıp filikayı denize indiren denizciler, gemiden kaçmaya çalıştı. \v 31 Pavlus yüzbaşıya ve askerlere, “Bu adamlar gemide kalmazlarsa siz kurtulamazsınız” dedi. \v 32 Bunun üzerine askerler, filikanın iplerini keserek tekneyi düşürdüler. \p \v 33 Gün doğmak üzereyken Pavlus herkese biraz yemek yemelerini öğütledi. “Bugün hiçbir şey yemeden bekleyişinizin ondördüncü günü” dedi. \v 34 Bu nedenle size rica ediyorum, bir şeyler yiyin. Çünkü bu, kurtuluşunuz içindir. Hiçbirinizin başından tek bir saç eksilmeyecektir.” \v 35 Pavlus bunları söyledikten sonra, ekmeği alıp herkesin önünde Tanrı’ya şükretti, sonra ekmeği bölüp yemeye başladı. \v 36 Sonra hepsi cesaret bulup onlar da yemek aldı. \p \v 37 Gemide toplam iki yüz yetmiş altı kişiydik. \v 38 Yeterince yedikten sonra buğdayı denize atıp gemiyi hafiflettiler. \v 39 Gündüz olduğunda karayı tanımadılar. Ama kumsalı olan bir koy fark ederek gemiyi bir şekilde orada karaya oturtmaya karar verdiler. \v 40 Demirleri kaldırıp denize attılar. Aynı zamanda dümen iplerini çözüp ön yelkeni rüzgara bırakıp kumsala doğru yöneldiler. \v 41 Ama iki denizin birleştiği bir yere gelince, gemiyi karaya oturttular. Geminin baş tarafı saplanıp kımıldamaz hale geldi. Arka tarafı ise dalgaların şiddetiyle dağılmaya başladı. \p \v 42 Askerler, mahkûmların hiçbiri yüzerek kaçmasın diye onları öldürmeye niyetlendiler. \v 43 Ama yüzbaşı, Pavlus’u kurtarmak için onları bu niyetlerinden vazgeçirdi. Önce yüzebilenlerin gemiden atlayıp karaya çıkmaları için buyruk verdi. \v 44 Geride kalanların bir kısmının tahtalara, bir kısmının da geminin diğer parçalarına tutunarak onları izlemelerini buyurdu. Böylece hepsi sağsalim karaya kaçıp kurtuldular. \c 28 \p \v 1 Kurtulduktan sonra adanın adının Malta olduğunu öğrendik. \m \v 2 Yerliler bize sıradışı bir iyilik gösterdiler. Ateş yakıp hepimizi kabul ettiler. Çünkü hava yağışlı ve soğuktu. \v 3 Pavlus bir yığın çalı çırpı toplayıp ateşin üzerine koyunca, sıcaktan çıkan bir engerek eline yapıştı. \v 4 Pavlus’un elinden sarkan yılanı gören yerliler birbirlerine, “Şüphesiz bu adam bir katil, denizden kaçıp kurtuldu ama adalet yaşamasına izin vermedi” dediler. \v 5 Ancak Pavlus hayvanı ateşe içine silkeleyip attı ve kendisi zarar görmedi. \v 6 Yerliler Pavlus’un bedeninin şişmesini ya da birden düşüp ölmesini beklediler. Ama uzun süre bekleyip başına kötü bir şey gelmediğini görünce, fikirlerini değiştirip onun bir ilah olduğunu söylediler. \p \v 7 O yerin yakınlarında, adanın şefi Publius'un toprakları vardı. O bizi kabul etti ve üç gün boyunca nezaketle ağırladı. \v 8 Publius’un babası ateşten ve kanlı ishalden hasta yatıyordu. Pavlus hastanın yanına girip onun için dua etti. Ellerini üzerine koyup onu iyileştirdi. \p \v 9 Bunun üzerine adadaki öbür hastalar da geldi ve iyileştirildiler. \m \v 10 Bizi büyük bir onurla da onurlandırdılar ve yelken açtığımızda, ihtiyacımız olan şeyleri gemiye yüklediler. \p \v 11 Üç ay sonra, kışı adada geçiren ‘İkiz Oğullar’ arması taşıyan bir İskenderiye gemisiyle yola çıktık. \v 12 Sirakuza Kenti’ne uğrayıp orada üç gün geçirdik. \v 13 Oradan çevreyi dolaşarak Regium Kenti’ne vardık. Ertesi gün güneyden bir rüzgâr esti ve ikinci gün içinde Puteoli’ye ulaştık. \v 14 Orada bulduğumuz kardeşler, yanlarında bir hafta kalmamız için ricada bulundular. Böylece Roma’ya vardık. \v 15 Haberimizi alan oradaki kardeşler, bizi karşılamak için Appius Çarşısı’na ve Üç Hanlara kadar geldiler. Pavlus onları görünce Tanrı’ya şükretti ve yüreklendi. \p \v 16 Roma’ya girdiğimizde, yüzbaşı mahkûmları muhafız komutanına teslim etti. Ama Pavlus’un bir askerin gözetiminde tek başına kalmasına izin verildi. \p \v 17 Üç gün sonra Pavlus Yahudiler’in önderlerini bir araya çağırdı. Bir araya geldiklerinde onlara şöyle dedi: “Kardeşler, ben ne halkımıza ne de atalarımızın törelerine karşı bir şey yağmadığım halde, Yeruşalem’den Romalılar’ın eline tutuklu olarak teslim edildim. \v 18 Onlar beni sorguya çektikten sonra serbest bırakmak istediler. Çünkü beni öldürmek için bir neden yoktu. \v 19 Ama Yahudiler buna karşı konuşunca, Sezar’a başvurmak zorunda kaldım. Bunu, ulusumdan şikayetçi olduğum için yapmadım. \v 20 Bu nedenle sizi görmek ve sizinle konuşmak istedim. Ben İsrael’in umudu uğruna bu zincirle bağlıyım.” \p \v 21 Ona, “Biz Yahudiye’den seninle ilgili bir mektup almadık, ne de oradan gelen kardeşlerden biri seninle ilgili kötü bir haber getirip kötü bir şey söyledi. \v 22 Ama biz senin düşündüklerini senden duymak isteriz. Çünkü bu mezheple ilgili, her yerde aleyhinde konuşulduğunu biliyoruz” dediler. \p \v 23 Pavlus’la bir gün kararlaştırdılar. Birçok kişi onun oturduğu yere geldi. Pavlus sabahtan akşama kadar onlara Tanrı’nın Krallığı hakkında açıklamalarda bulunup tanıklık etti. Hem Moşe’nin Yasası’ndan hem de peygamberlerden onları Yeşua'yla ilgili ikna etmeye çalıştı. \v 24 Bazıları söylenenlere inandı, bazıları ise inanmadı. \v 25 Kendi aralarında anlaşamayınca, Pavlus’un şu sözünden sonra ayrıldılar: “Kutsal Ruh, Peygamber Yeşaya aracılığıyla atalarımıza doğru söyleyip \v 26 Şöyle demiştir: \q1 ‘Bu halka git ve söyle, \q1 Duyduğunuzda duyacaksınız, \q2 Ama hiçbir şekilde anlamayacaksınız. \q1 Gördüğünüzde göreceksiniz, \q2 Ama hiçbir şekilde kavramayacaksınız. \q1 \v 27 Çünkü bu halkın yüreği katılaştı. \q2 Kulakları ağırlaştı. \q2 Gözlerini kapattılar. \q1 Öyle ki, gözleriyle görmesinler, \q2 Kulaklarıyla duymasınlar, \q2 Yürekleriyle anlamasınlar, \q2 Ve yeniden dönmesinler, \q2 O zaman ben onları iyileştirirdim.’’’ \p \v 28 “Bu nedenle şunu bilin ki, Tanrı’nın kurtuluşu öteki uluslara gönderilmiştir ve onlar dinleyeceklerdir.” \p \v 29 Bu sözleri söyledikten sonra Yahudiler kendi aralarında çok çekişerek ayrıldılar. \p \v 30 Pavlus tam iki yıl kendi kiraladığı evde oturdu. Kendisine gelen herkesi kabul etti. \v 31 Hiçbir engelle karşılaşmadan Tanrı’nın Krallığı'nı tam bir cesaretle duyuruyor, Efendi Yeşua Mesih’le ilgili şeyleri öğretiyordu.